Türkiye’ye giydirilmek istenen yeni elbiseler gardrobunu hatırlıyorsunuz değil mi?..
Terziler ‘kreasyonu’ sürekli yeniliyor.
Fazla değil iki hafta önce geldiğimiz nokta şuydu…
“Anti-siyonist olduğumuz, soykırım yaptığımız, zaten diktatörlükle yönetildiğimiz, insan haklarını ihlal ettiğimiz, demokrasimizin olmadığı, nihayet bir uyuşturucu devleti/narko-devlet olduğumuz” iftiraları zaten atılmıştı…
Şimdi bir yenisini daha ekledi Amerika Birleşik Devletleri. Dışişleri Bakanlığı perşembe günü yayınladığı bir raporda (2021-İnsan Ticareti) Türkiye’yi, ‘çocuk asker kullanımına karışan ülkeler’e ekledi ve böylece ilk kez bir NATO ülkesi çocuk askerleri önleme yasası listesine eklendi…
Ucunu da açık tuttular; “Rapordaki sınıflandırmaların sonuçlarını bu yılın ilerleyen zamanlarında konuşacağız’’…
Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde veya geleneğinde/ruhunda böyle bir ayıp yok. Olamaz da. Yok, ama onların pisleşmesine engel değil bu. Bu yüzden Suriye ve Libya’da Ankara’nın yanında yer alan unsurların içinde bu türden yanlışlar yapanlar var ise, Türkiye’nin duruma göz yumduğu iddiasıyla güneşi sıvamaya çalışıyorlar.
Bu iftirayı duyar-duymaz herkesin aklına elbette; terör örgütü PKK/YPG/PYD’nin çocukları kaçırma, cepheye/ölüme sürükleme, taciz, istismar, kız/erkek çocuklara tecavüz gibi mide bulandıran eylemlerine Amerika’nın körleşmesi geliyor. Savunma olarak da bu söyleniyor; ‘asıl siz bunlara göz yumuyorsunuz’ diye. Maşaların bunları yapmasını siyasi, askeri, lojistik, istihbari, maddi destek vererek teşvik edip, besleyen kim? Tabii ki Amerika ama bu dilden anlamıyor işte.
E, böyle böyle yerleştiriyorlar mayınları ayaklarımız altına işte…
Moral değerler ve adalet diplomasisiyle uluslararası düzende kendine özgün bir yer açıp, aynı düzene bu haklılık üzerinden itiraz eden, meydan okuyan (dünya beşten büyüktür) Türkiye’yi tam buralardan vurmaya çalışıyorlar. Dünya âlem biliyor ki, Türkiye’nin asıl dediği, “dünya birden büyüktür’dür ve faturasını çıkarıyorlar.
Bu işin bir yönü. ‘Rapor perşembe açıklandı’ dedik ya, bir gün önce TBMM Grup Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, 2023 yılına yaklaştıkça, partimize, ülkemize yönelik saldırıların giderek artacağı anlaşılıyor” demedi mi?..
Şimdi bu rapor üzerinden iç muhalefetin de Ankara’ya saldırmak için kendini nasıl paralayacağını seyredin. Zaten konuşmanın devamı da şuydu; “… bir parti ve onunla aynı yolda yürüyenler, Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik bu kampanyaya büyük bir hevesle ortak olmaktadır”…
Bir cep daha açalım… Haziran ayı içinde Batı çatılı zirveler silsilesi yaşadık. İçinde Erdoğan-Biden buluşması da vardı. Türkiye-ABD ilişkilerinin iyileştirilmesi için iki ülke arasındaki sorunların paranteze alınması tavsiyesinde bulunan, üstelik hükümete yakın duran/görünen bazı kesimlere de şu sorunun yöneltilmesi gerekmiyor mu; olmaz ya, hadi o sorunları paranteze aldık, bu listeyi nereye alalım?..
Velhasıl, yüzleşmek istedikçe yüzleşmekten kaçacaklar. Hatta açık çatışmalardan, atışmalardan da kaçınacaklar. Biden’ın, “kurumsal ilişkiler” dediği o. Biden’cı muhiplerin göklere çıkardığı, “kurumdan kuruma ilişkiler” denilen, “önümüzdeki iki yıl boyunca sizinle CIA ilgilenecek” demektir. William Burns o yüzden seçildi, söylüyor zaten. ‘İçeriden çalışmak’ istiyor ki iki yıl sonra dışarıya bakmayacaklar kazansın…






