|
‘Bir’ fotoğrafın anatomisi…

Şanghay İşbirliği Örgütü’nden gelen bir kare fotoğraf, küresel istikrarsızlık ortamının kutupları arasında yaşanan bütün gerilimleri aşarak, Türk hatta dünya kamuoyunun gündemine yerleşti. Neredeyse zirveyi ezdi…

Fotoğrafı bilmeyen yok; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya, Azerbaycan ve İran liderleri dahil üye ülke liderlerinin bulunduğu sosyal bir masa etrafında hitap ediyor, herkes de ilgiyle onu takip ediyor…

Enstantane, Cumhurbaşkanı’nı ortamın hakimi/lideri olduğu, katılımcıların buna ilgi/rıza gösterdiği çıkarımı yapılacak güçte
‘görsel mesaj
’ taşıyordu.

Diplomaside şeklîn taşıdığı mesajlar yok sayılmıyor. Tersine, inceleniyor, ister tasarlanmış ister bu resimdeki gibi doğal olsun, “ne söylediği” üzerinde duruluyor…

Bu resmin şeklî/görünen yüzü üzerine daha çok yorum yapılabilir/yapılacaktır. Kaldı ki, yayınlandığı andan itibaren özellikle hem konvansiyonel hem sosyal medya üzerinden yoğun konuşulan fotoğraf keskin tartışmalara da neden oldu. Dışarıya da sirayet etti.
Türk dış politikasının doğu-batı arasındaki konumu yine bu fotoğraf üzerinden konuşuldu…

“Tek kare”nin bir ülkenin dünyadaki yeri, tercihleri ve mesajı konusunda yeterli olup olmadığı üzerine biraz konuşmak gerekiyor…

***

Bir kare, Türkiye’nin dış politika yönelişlerini ve pratiğini izah edemez. Çok kare lazımdır. O dahi yetmez,
geniş zaman dilimine yayılmış binlerce karenin üst üste bindirilmesi ile ortaya çıkan gerçek “son kare”yi görmek lazımdır…

Bu fotoğraf o ‘son kare’ değil. Ama bu resme getiren o kadar albüm birikti ki, “yol”a dair işaret veriyor…

Türkiye’de, uluslararası ilişkileri anlamada yeknesak kabule dönüşmüş bir klişe, “büyük resim” söylemidir; eş zamanlı olayları mümkün mertebe ilişkilendiren bir okuma tekniğidir.

Oysa, bu yöntem de dahil, “esas büyük resim”; “süper-poze”dir! “Multiple exposure” da denir. İki veya daha çok fotoğrafın üst üste konularak tek kare elde edilmesidir…

Türk dış politikasında, ŞİÖ’nden gelen en taze ama sonuncu olmayan “kare”
binlerce fotoğrafın sonuncusudur
ve şu an dahi “super-poze” işlemine tâbi tuttuğunuzda anlamlı bir
“büyük resim
” verir…

***

Şimdiye kadar o resimler ve “süper-poze”nin mesajı Türkiye’de anlatıldı. Yani,
o kareyi anlamama hali, ya salt iç politik çapsızlığın nefret halidir.. Ya da düpedüz cahillik.
Bu resme kin kusanlar, asıl saldırdıklarının “siyasi rakipleri” değil, bu ülke olduğunu görmüyorlar.. Ya da korkuncu, önemsemiyorlar…
O resim, Türkiye’nin içerideki
günlük sorunlarını
yok etmiyor fakat onlara körleşmiyor. Yani altına, ‘ama dolar şu kadar’ veya ‘su faturası bu kadar yazabilirsiniz’-ki çok yazıldı-bunlara deva olmaz. Adı üstünde, “süper-poze”. Anki “pozlara” bakmaz.
Ama ‘super-poze’ olabilir!
Doların fiyatını muhatap almaz ama doları sorun görür! Bilmem anlatabildim mi?
Ve..
Ülkenizin ulusal güvenliği, küresel pozisyonu, sizin, ailenizin ve çocuklarınızın var oluşuna ilişkin stratejik bir “konum atar”…

‘Siz o konumda mısınız, değil misiniz?’

İçeriye bu soruyu sorar…

***

Peki, şu ana kadar biriktirdiğimiz ve üst üste koyup tek kare çıktı aldığımız son “süperpoze”nin önümüzde duran hali nedir?..

Türk Devletleri Teşkilatı, Şanghay İşbirliği Örgütü, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nın sonuçları, ‘Yeniden Asya’ projesi, BRİCS’le ilişkiler, münhasıran Rusya, Çin, Azerbaycan, Pakistan, Afganistan, hatta Hindistan’la, nihayet geniş Avrasya coğrafyasıyla Türkiye’nin ilişkileri yeni ve daha hacimli bir alan tutuyor…

Neye göre? Batı’yla ilişkilere göre. Batı’yla/ABD/NATO/AB ile ilişkilerimizde yaşanan, “tatsızlık veya limonilik” diyemeyeceğimiz, sıklıkla “düşmanlık” diye tarif edebileceğimiz sayısız kareleri saymıyorum.

Buna rağmen Ankara, Batı ile kötü olmak istemiyor. Sadece cari çıkarlar açısından değil, ilkesel olarak da bunu istemiyor. Yoksa, Batı’nın hâlâ devam eden tutumuna baktığınızda, kamuoyunun tükenen sabrını gözlemlediğinizde, mâlûm çevreler dışında daha ileri adımlara vahlanan çıkmayabilir.

Türk dış politik eğilimi, çok yalın yol tarifi ile izah edilebilir; bütün dünya ekonomisi doğuya akıyor/dönüyor. Bugün, ABD ile AB arasındaki gerilimin bir parçası da bu. Mesela Washington, Çin ve Rusya ile Avrupa’nın ilişkilerini sınırlamak istiyor. Kendisine bağ(ım)lı kalsınlar istiyor.

Türkiye ekonomisinin yüzde 50’ye yakın ilişkisi Avrupa ile. Ama doğu ile yok! Dünya nüfusu ve zenginliğinin yarısını tutan, yukarı trend gösteren koca bir kütle ile sınırlı ticari ilişki var. Çok açık, bunun düzeltilmesi gerekiyor…

O halde kavga, korku ne? Bu “eşitleme” arayışının bir siyasi ve stratejik tercihe dönüşmesi. Türkiye orayı hedefliyor mu? ‘Hedeflemelidir’ diyenler de var. Tartışılmalı. Fakat asıl, Batı politikaları bunu teşvik ediyor. Türkiye ile
“eşit ve adil” bir ilişkiyi kabul etmiyor. Ama jeopolitik, hayatın gerçekleri ve akışı da bunu kabul etmiyor!

Çok kabaca çizdiğimiz bu tablo, işte o resim de karşılık buluyor mu bulmuyor mu? Resmin altına gelen yorumlar, “ne var bu resimde, ellerinde şampanya kafa çekiyorlar” kadar sakil çapsızlıklar içerirken, ABD başkanıyla çektirdikleri omuz-omuza fotoğraflar daha hafızalarda tazeyken, “bu resimden mânâ çıkaranlar dünyadan kopuk” paylaşımları yapanları nereye koyacağız?

O resme sadece bir resim muamelesi yapabilirsiniz. Önemli değil. Ama ‘süper-poze’nin final karesi çıktığında yiyeceğiniz tokat, bu topraklardaki bir kesiti tarihin çöplüğüne gönderecektir…

#Türkiye
#ABD
2 yıl önce
‘Bir’ fotoğrafın anatomisi…
Hangi taraftasın?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?