22’sinde Cumhuriyet’te Mehmet Ali Güller yazdı (‘Çatışma Koridoru’), 24’ünde Sabah’ta Haşmet Babaoğlu yazdı, (‘Karadeniz Sakin Kalmalı), aynı gün Yeni Şafak’ta Prof. Süleyman Seyfi Öğün yazdı, (‘ Çırpınan Karadeniz’). Demek Karadeniz’de bir şey oluyor/olacak…
10 küsur haber kanalı ve bir düzineden fazla ulusal gazetede konuya/kaygıya ilişkin habersizliği/duymazlığı, günlük ve tamamen değersiz iç siyaset çekişmelerinin konu edildiği oturumları artık yüreğiniz ve kafanız kaldırmıyorsa, Türkiye veya bölgenin değil, dünyanın derdi olacak Karadeniz’e göz atabilirsiniz. Böylece hakim medyanın bir ülke dolusu insanı vasata indiren yayın politikasına da nanik yapabilirsiniz…
Politik eleştirisini/hakkını ileri yazılara emanet ederek, Türkiye’de kimsenin umurunda olmayan, ‘farkında olmayan’ demiyorum, elin parmaklarını geçmez sayıda aklın sezdiği potansiyel tehlikeyi, sislerin ardından gölgesi üzerimize düşen, adım adım büyüyen kurguyu görmek gerekiyor…
Seçim ertesinde Ankara açısının -şu veya bu nedenle-Batı’ya açıldığını okuyan tahliller de tekrarlanmaya devam ediyor. Ancak Karadeniz meselesi, “öyledir veya değildir” demeye müsait değil. Adının konulması gerekiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin’in olası Türkiye ziyareti o ismin ne olduğuna ilişkin ilk ipuçlarını verecek.
Yoksa, medyaya bırakırsanız, tahıl anlaşmasında ‘Rusya kendine düşenleri yaptı Batı yapmadı’yı bile görmeden, ‘Moskova’nın istedikleri, Batı’nın bekledikleri’ listelerinin haberleştirilmesinden öteye geçemeyiz.
Pek evvelden o tarifleri bitirdik; küresel değişimin bölgemize isabet eden okumalarından biri, Hazar-Basra-Akdeniz-Karadeniz’in tek miğferde toplanmasıdır. Haritayı kat yerlerinden açıp yayarsanız, Arktik de artık bağırıyor. Nitekim etkiyi Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinde gördük, tepkisi Rusya’nın Tahıl Anlaşması’ndan çekilmesidir. Daha da anlaşılmazsa Hazar’da anlatırlar!
Çevirdikleri kara kuşakları da çatışma/tutunma alanlarını tarif eder. Aynı avuca almak demek, birini etkileyen ne varsa diğerine sirayet eder demek. Farklı formlarda olur ama olur…
NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri eski Komutanı James Stavridis; “NATO ülkelerine ait gemilerin Karadeniz’de tahıl taşıyan ticari gemilere eşlik etmesi gerekiyor. Rusya tarafından yapılacak bir saldırı durumunda NATO karşılık vermelidir”…
Tamam, Stavridis farklı ajandaları olan bir eski amiraldir ama Amerikancıdır. Kaldı ki, bu fikri savunan başka NATO akıllılar yok mu ya da fikir yeni mi? Karadeniz’de bu oyun ilk oynanmıyor?
Hassasiyetin yükselmesinin nedeni, bölgeye ilişkin gelişmeler toplandığında, tuzaklara açık bir zeminin kurulduğunun gözlenmesindendir. Doğru mu? Doğru. ABD ve NATO’nun Karadeniz hırsının Ankara farkında mı? Başından beri. Yapılan girişimleri kimi zaman tek başına kimi zaman Rusya ile birlikte tersledi mi? Tersledi.
Bu soruya verilen yanıtlardan biri işte, “son dönem dış politika yönelimlerindeki Batı hamleleri, ABD/AB/NATO’yla ilişkilerdeki ‘derlenme’ adımları etkili olabilir mi” merakıdır. İlaveten, “ekonominin el daraltan durumu”.