Bizde merak, Suriye’ye yönelik müstakbel harekâta İran ve Rusya’nın ne diyeceğine odaklanıyordu. Önemli bir başlıktı ama ‘en kötü senaryo’ olan karşı çıkmaları halinde dahi Türkiye bunu yapacak askerî ve politik güce sahipti…
Nitekim zirvede bu olasılığın hoşlarına gitmediğini söylediler ama itirazlarını öteye götürmediler. Kaldı ki, ABD de karşı ama Rus ve İran itirazlarının niteliği ondan farklı. Mesele de bu zaten.
Bu haliyle Ankara-ABD, Rusya ve İran’a rağmen-harekâtı gündeminde tutmaya devam ediyor…
Peki… Zamanlaması, şartları müsait ‘Büyük Resim’in seyir defterine ek yapıldı mı?
Bu hem yeni hem büyük hem ABD’yi son derece rahatsız edecek bir duruş. İyi anlaşılması gerekiyor…
Üç ülke de, bölgede ‘öz-yönetim’, ‘Özerk Yönetim’ olarak şekillendirilmeye çalışan, ucunun varacağı yer ayan-beyan ortada yapılanmaya karşı olduklarını imza altına aldılar; “Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişimi reddediyoruz”!..
Petrol gelirlerinin gittiği adresler, sadece belli alanlara uygulanan belli alanları muaf tutan yaptırım kararları, komşuların sınırlarını tehdit eden ayrılıkçı politikalara ilişkin cümleler hep aynı adresi gösteriyor…
Amerika köpürüyordur. Bir ihtimal, Türkiye’yi ayrı tutarak Rusya-İran işbirliğine saldıracaktır. Ama Ankara ABD’yi ayrı tutmuyor!..
Dohuk’ta ne yaşandı…
Bu iftiranın üzerine konuşmayı, yazmayı dahi zül saymak gerekiyor. Ancak arkasını anlamak zorundayız, çünkü olay ciddi anomali gösteriyor…
Ankara, uluslararası hukuka, ‘insani değerlere’ hep hassasiyet gösterdi. On yıllar boyunca onlarca ülkede sivil, yaşlı, bebek, kadın yüzbinlerce insanı katledenlerin insan hakları konusunda Türkiye’ye çamur atma politikaları da ortada…
Bir ‘olağan şüpheliler’ listesi çıkarmakta fayda var…
Bunların hulasası, ‘kimin işine yarar’ sorusu, şüphelinin profilini veriyor; yakından geldiğini sanmıyorum…
NATO’nun 8’inci günahı…
Çin’in ‘People’s Daily’ gazetesi, NATO’nun ‘7 Büyük Günahı’nı yazmış… “Yedi” özel bir rakamdır Batı kültüründe. Hristiyan inancında “temel/kardinal günahlar” olarak bilinir. “Seven” filmini seyredenler hemen bilecektir. İlaveten, Arabistanlı Lawrence’ın “Seven Pillars of Wisdom/Bilgeliğin Yedi Direği” kitabı da anımsanabilir…
Yüzbinler seviyesinde okuru olan gazeteye göre NATO’nun günahları şunlar; Irkçılık, ideolojik olmak, uluslararası hukuka uymamak, bloklaşma/kutuplaşmayı teşvik, Soğuk Savaş zihniyetini yaymak, küresel kalkınmaya büyük tehdit oluşturmak ve küresel yayılma arzusu. Çin bakışı elbette ama toptan yanlış olduğunu da kimse söyleyemez…
NATO üyelerinin kendilerini ABD’ye uydu olacak kadar teslim etmesi! Günahların günahı aslında bu. ‘Kibir’ gibi. Çünkü bu olmasa, diğer günahlar yaşam bulamazdı. Maalesef biz de zaman zaman bunlara ortak olduk. Zararı da yine bize oldu…
Şimdi daha farklı. Türkiye artık NATO gereklerine kimi zaman tam kimi zaman ‘şeklî’ uyum gösteriyor. Bu şeklî duruşlar genellikle ABD bastırmasıyla gelen politikalarda kendini gösteriyor. Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda Ankara’nın kendisine “ayrıcalıklı alan” yaratması ve kimsenin sesini çıkaramaması gibi…