Bir gün aşklar biter, enflasyon kalır

04:005/02/2025, Çarşamba
G: 5/02/2025, Çarşamba
Özgür Bayram Soylu

“Güldürmeyen, ağlatmayan, sinsi bir ok, öldürmeyen…” bir şarkı sözünden fazlası. Bu dizeler ruhumuzu kemiren bir düşünceyi, içten içe yıpratan bir duyguyu ya da görünmez bir acıyı ifade ediyor olabilir. Bastırılmış öfke gibi, kapanmayan bir yara gibi, unutulmak istenen ama unutulmayan bir anı gibi enflasyon da böylesine bir his bırakıyor. TÜİK tarafından açıklanan Ocak 2025 enflasyon oranları, hem rakamla hem yazıyla 5’in üzerine kurulmuş bizi izliyor. Yıllık enflasyonun %42 seviyelerine gelmiş

“Güldürmeyen, ağlatmayan, sinsi bir ok, öldürmeyen…” bir şarkı sözünden fazlası. Bu dizeler ruhumuzu kemiren bir düşünceyi, içten içe yıpratan bir duyguyu ya da görünmez bir acıyı ifade ediyor olabilir. Bastırılmış öfke gibi, kapanmayan bir yara gibi, unutulmak istenen ama unutulmayan bir anı gibi enflasyon da böylesine bir his bırakıyor.

TÜİK tarafından açıklanan Ocak 2025 enflasyon oranları, hem rakamla hem yazıyla 5’in üzerine kurulmuş bizi izliyor. Yıllık enflasyonun %42 seviyelerine gelmiş olmasının sevinci süründürüyor ama öldürmüyor gibi bir duyguya sürüklüyor vatandaşı. Özellikle konut kiralamada sözleşme yenileme zamanı gelenler için %56,35 oranı kontratlardan dökülen bir damla yaşa dönüşüyor. Her ay biraz daha kemiren, biraz daha can sıkan, biraz daha hayatı zorlaştıran bir enflasyon varlığı çaresi olmayan bir yara duygusunu veriyor. Enflasyonun kendisini bu kadar derinden hissettirdiği bir dönemde, sadece rakamlar değil, yaşanan gerçekler yüksek sesle konuşuyor.


ENFLASYONA SAĞLIK HİZMETLERİ DOPİNGİ: TÜİK VERİLERİ BEKLENTİLERİ KARŞILADI

Yıllık enflasyon düşüş eğiliminde olsa da, aylık artış devam ediyor; yani acısa da öldürmüyor. 2024’ün ortalarında zirve yapan enflasyonun gerilemesi olumlu bir gelişme olarak dile getiriliyor. Ancak, aylık bazdaki katılık, enflasyonun tekrar yükselme riskini artırıyor ve yıl sonu tahminlerinin yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor. Özellikle eğitim, konut ve sağlık gibi temel harcama kalemlerinde enflasyonun ortalamanın üzerinde seyretmesi, fiyat baskısının devam ettiğini gösteriyor. Geldiğimiz noktada temel hizmetlerdeki fiyat artışlarının sürmesi, enflasyonun gerilediğini ancak tam olarak çözülmediğini ortaya koyuyor. Bu noktada, TÜİK’in enflasyon hesaplamalarını titizlikle yürüttüğünü ve güncellenen fiyat hareketlerini hassasiyetle takip ettiğini bu kez de rakamlar üzerinden görüyoruz. Daha önce, ayakta tedavi hizmetleri kaleminin enflasyon hesaplamasında düşük gösterildiği iddialarına karşılık, TÜİK kamu hastanelerinin daha çok tercih edildiğini ve yıllardır muayene katılım paylarının değişmediğini açıklamıştı. Ocak ayında yapılan muayene katılım ücreti artışları, enflasyona tek başına 0,59 puanlık etki etmiş görünüyor. Üstelik bu zamlar ay ortasında geldiği için şubat enflasyonuna da etkisinin olması bekleniyor. Fiyat değişimlerinin şeffaf bir şekilde izlendiği bir ortamda sürekli TÜİK’e sallama seansları yapmaktan vazgeçilir mi şüpheli. Varlık sebebi TÜİK’i hedef alma olanların perdelediklerini sandıkları ideolojik destekli huylarından vazgeçmelerini beklemek biraz iyimserlik barındırıyor belki ama hidayete ermek de herkese nasip olmuyor.


HAYATIN ESKİMEYEN YENİ NORMALLERİ

Şehirde yürüyüş yapıp kitap okumanın eğlence ve kültürü simgelediği, Erzurumluların en sevdiği fırına kartol atıp ekmek arası küflü peynir yemenin dışarıda yeme içmenin yerini aldığı, miras kalmadıysa boşuna hayal kurmanın gereksiz olduğu bir dönemdeyiz. Devlet okulları candır mottosu yeniden yükselirken, kişisel harcamalar israfa kaçıyor, sağlık söz konusu olduğunda ise “Doktora gitmeye gerek yok, bol bol su iç” tavsiyesi altın değerinde. Ekonomik dalgalanmalar arasında hayata devam eden milyonlar, hızlı fiyat değişimlerine, artan maliyetlere ve değişen tüketim alışkanlıklarına uyum sağlamaya çalışıyor. Bu süreçte, enflasyonu uzun vadeli olarak düşürebilmek için yapısal reformların ve sürdürülebilir ekonomik politikaların önemi daha da artıyor.


ENFLASYON HALA DİRENİYOR…
Aylık enflasyon %5 civarında seyrediyor ve bu, yıllık bazda çift haneli enflasyonun kalıcı olabileceğini, hatta %20’nin üzerine rahatça çıkabileceğini gösteriyor. Enflasyon kalemleri vatandaşın alım gücünü zorlamaya devam ederken, ekonomi politikalarının daha etkin olması gerektiği önemini koruyor ama hangi ekonomi politikaları? O soru işareti ile yola devam ediyor.
Yüksek faiz seviyeleri ile enflasyonu baskılamak yerine artık ve artık yapısal dönüşümlere odaklanmak gerekiyor. Vatandaş enflasyonun terminolojisine değil, hatta fiyatların düşmesine de değil fiyatların makul seviyelerde kalmasına odaklanıyor. Ancak mevcut faiz seviyesi, dar gelirlileri daha da zorlayarak yatırımcıları ve finans çevrelerini rahatlatan bir modele dönüşmüş izlenimi veriyor.
“Yangını çıkarıp sonra söndürdük” anlayışı toplumda hâkim olurken, yönetilen fiyat artışları (köprü, otoyol, enerji ve kamu hizmetleri) enflasyon beklentilerini bozuyor. Dezenflasyon yolculuğu sürüyor telkinleri ne market raflarında, ne hastane koridorlarında, ne de teneffüslerde karşılık buluyor.

SANAYİYE ZİNCİR, FAİZCİLERE ALTIN MADALYA MI?
Faiz artırımıyla enflasyonu kontrol etme stratejisinin doğasında olan “acı” artık kendini fazlasıyla hissettiriyor. Borç ödeyen ama üretemeyen bir ekonomi modeli, 85 milyonluk bir nüfusla faizcilerin kölesi olduğu hissini güçlendirirken, bu durum hem vatandaşın hem de reel sektörün moralini bozuyor. Vatandaş, “Biz çalışıyoruz, onların serveti büyüyor”, “Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor” düşüncesiyle belirsizlik içinde kaybolup gidiyor. “Ev alabilir miyim?” “Emekliliğimde rahat yaşayabilir miyim?” soruları, ekonomik sistemin kendi aleyhine işlediği algısını pekiştiriyor. Bu kırılmadıkça, huzursuzluk ve ekonomik karamsarlık devam ediyor. Sanayici ise bir yandan üretim, yatırım ve istihdam çarklarını döndürmeye çalışırken, diğer yandan artan finansman maliyetleri altında eziliyor. Faiz ödemeleri kazançlarının büyük bir kısmını yutuyor ve ticari kredilere erişim zorlaştıkça yatırımcılar büyümek için değil, borç çevirmek için finansman arıyor.
Bir fabrikanın bacasından çıkan duman artık üretimin değil, finansman borçlarının dumanı gibi görünüyor. Sanayicinin en büyük sermayesi olan umut, faiz yükü altında her geçen gün tükeniyor.
Bizde
“beklenen hep geç geliyor, geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.”
#Enflasyon
#Ekonomi
#Özgür Bayram Soylu