
Nereden çıktı şimdi The İmam diyeceksiniz. TRT''den çıktı. Geçen Çarşamba akşamı TRT, The İmam isimli filmi yayınladı.
İlgimi çekti seyrettim.
Senaristi de yönetmeni de yakından tanıdığım dost isimler olduğu için filmi önemsedim.
Parti kongresi, demokratik açılım ve Ermenistan meselesi gibi konulardan biraz nefes alabilmek için böyle light bir konuya sığındım bugün.
Önce TRT''yi kutlamak isterim.
3 sene öncesine kadar acaba ne var diye bakmaya bile gerek duymadığımız TRT kanallarının şimdi özel televizyon kanallarıyla rekabet edebilecek kaliteyi yakaladığını görüyoruz. Başta Genel Müdür İbrahim Şahin bey olmak üzere TRT yönetimini getirdikleri bu kalite için tebrik ederim.
Demek ki oluyormuş. Demek ki at sahibine göre kişniyormuş. TRT''ye hem kalite geldi hem zenginlik geldi hem de milletin değerleriyle örtüşen, milletin değerleriyle savaşmayan bir yayıncılık dönemi başladı.
The İmam filminin senaristi Ömer Lütfi Mete sinema ve televizyon dünyasının -Ali Bulaç beyin deyimiyle- mazbut insanlarından senaristlerinden biridir. Filmin yönetmeni İsmail Güneş bey de bu alemin mazbut yönetmenlerinden biridir. Her ikisi de hem mazbutturlar hem de başarılı.
Fakat mazbut oldukları için başarıları görülmemiştir, gösterilmemiştir. Sinema ve televizyon yazarları ve eleştirmenleri bu başarılı insanları görme objektifliğini gösterememişlerdir. Tabii yeterli tanıtımı ve reklamı yapılmadığı için de kıt imkanlarla ortaya koydukları şaheserler izlenmemiş ve yeterli ilgiden mahrum kalmışlardır.
Mesela İsmail Güneş''in ''Sözün bittiği yer'' isimli sinema filmi baba oğul ilişkisini fevkalade duygusal biçimde ele alan hem keyifle seyredilecek hem de mendili elinizden düşüremeyeceğiniz müthiş bir eserdir. ''Babam ve Oğlum'' filminden hiç de geri değildir.
Fakat birincisi nisyana mahkum edildiği için ilgi görmemiş ikincisi ise yapılan tanıtım ve reklam ile sinema salonlarını doldurmuştur.
The İmam filmi hakkında epey yorum yapılmıştı ama ona asıl sahip çıkması gereken kesim ilgi göstermediği için beklenen reytingi yapamamıştı. Vizyona girdiğinde ben bile gidip seyretmediğim için bu noktada kendimi de sorumlu tutuyorum.
TRT''de yayınlandığını görünce filmi bu duygularla seyrettim.
Senaryoda eleştireceğim bir iki nokta var..
Bu tür ender eserleri eleştirmek yerine destek verme gereğine inandığım için bu yazıda onlara temas etmeyeceğim.
Vizyona girdiği dönemdeki eleştirilerin tesiriyle olsa gerek başlangıçta filmi ne yalan söyleyeyim biraz istihfaf ile seyrettim. Fakat seyrettikçe o istihfaf duygusu takdire dönüşmeye başladı. Öyle ki film bitince yönetmenine teşekkür etme ihtiyacı hissetim ve gece yarısı aradım. Telefon cevap vermediği için bir teşekkür mesajı bıraktım.
Bi defa sıra dışı bir konuyu sahneye taşımıştı. İkincisi bu sıra dışı konunun filminde karakterler öylesine başarılı biçimde canlandırılmıştı ki sanki bir film seyretmiyor hayatın gerçek kesitinden birini yaşıyormuş gibi hissetim kendimi. Filmde oynayanlar rol yapıyor gibi değil rollerini yaşıyor gibiydiler. Bu hem oyuncuların hem de yönetmenin başarısıydı. Bence öncelikle yönetmenin başarısıydı. Çünkü oyuncuları seçen ve onlara rollerini isabetli bir şekilde taksim eden yönetmendi.
The İmam filmini seyrederken Bilge köyünde şehit edilen imamı hatırladım.
''Yolu Bilge köyüne düşen, küçük yüreğindeki büyük sevgiyi köydeki yediden yetmişe herkese akıtmayı başarabilen ender biri olarak hafızalarda yer alan imam Hacı Kazım Ozan''ı'' hatırladım.
The İmam filmindeki imam karakteri bir hayal ürünü değil günümüzde yaşayan binlerce örnek imamı canlandırıyordu.
Ne diyeyim TRT''yi tekrar bu ender eserlere sahip çıktığı için tebrik ediyorum. Dostlarım İsmail Güneş ve Ömer Lütfi Mete beylerden de geç kalmış bu yazı için özür diliyorum.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.