Bugün uzun süredir "ihmal ettiğim" CHP''li okurlarımla baş başa kalmak, hasbıhal etmek, dertleşmek istiyorum.
Gerçi onlar ihmal edilmekten pek şekvacı değiller.
Tuhaf; ne kadar ihmal edersem o kadar hoşnut olacakmış gibi halleri var!
Hatta…
"CHP''yi yazma" yollu mailler döşeniyorlar.
Gözden kaçırdıkları bir şey var: CHP başka şey, CHP''li olmak başka şey.
Kendi halinde bir köşe yazarı olarak okurlarıma karşı sorumluyum. CHP''yi boş versem de, CHP''lileri umursamazlık edemem.
Hem akrabalarımın ekserisi CHP''li, hem de (ayıptır söylemesi) CHP''li okurlarım bir hayli fazla.
Öyle ki, Ak Parti''li okurlarım alınmasa, onlardan daha çok olduklarını bile iddia edebilirim.
Elimde hiçbir delil yoksa mail kutum var.
Hepsi de "CHP''yi yazma!" demiyorlar tabii.
Sipariş verenler, daha doğrusu neyi yazmam gerektiğini söyleyenler açık ara önde:
"Kılıçdaroğlu''yla dalganı geçiyorsun, Erdoğan''la da geçsene…"
"Erkeksen Ak Patinin yolsuzluklarını yaz…"
"Ali Dibo''ları yazamazsın değil mi?.."
"Sıkıysa Cin Ali''yi, ÖSYM''yi yaz da görelim…"
"Deniz Feneri''ni niye yazmıyorsun?.."
"……………………"
Ah be canlarım, Yılmaz Özdilleriniz, Ruhat Mengileriniz, M. Yakup Yılmazlarınız her Allah''ın günü bunları yazıyor da ne oluyor?
Burnunuz muhalefetten kurtuluyor mu?
Hayır yani, Bekir Coşkunlarınız, Emin Çölaşanlarınız yazınca olmuyor da fakir yazınca mı olacak?
Sevgili CHP''li okurlarım şuncacık şeyi neden anlamıyorsunuz: Siparişlerinize uyarsam mezkur köşe yazarlarından pek farkım kalmaz.
Bu da işinizi görmez; görse dükkan sizin.
Dahası, bütün köşe yazarları kafanıza göre yazsa da, her seçimde size o şarkıdaki gibi "yine hüsran var."
İyisi mi bu kafayı değiştirin.
En azından kafanıza yatmayanları da fehmetmeye çalışın.
Bir de, alkışladığınız şeyleri sırf biz yazınca anlamazlıktan geldiğinize göre ezberlerinize arada bir tatil yaptırsanız hiç fena olmaz.
Amigolaştığınız için ne dediğimizden ziyade hangi tribünde oturduğumuza bakıyorsunuz.
Böyle olmaz.
Böyle olduğu için ÖSYM''yi de, Deniz Feneri''ni de yazdım ama uyanamadınız.
Elimde delil olmadan da kimseye şavullamam.
Kılıçdaroğlu''nun genel müdürlük dönemi hakkında "SSK''da yolsuzluk diz boyu" diyen DGM eski savcısının CHP Muğla milletvekili adayı olmasına sırf bu nedenle ağzımı açmadım.
Önemli olan şu: Fikri zikri ne olursa olsun, ağzını bozmayan CHP''li okurların en kıyıcı eleştirilerine bile saygım sonsuz.
Anlaşamasak da konuşur tartışır, nihayetinde hasbıhal ederiz.
Gelgelelim bu saygıdeğer CHP''lilerin aksine, sayıları az olmakla birlikte maalesef terbiyesiz CHP''liler de var.
Arada bir mail kutuma eziyet ediyorlar.
En hafif küfürleri "Sorosçu çocukları."
"Mavi Marmara katliamı"na Erdoğan''ın koyduğu tavır ve hemen ardından gelen "Eksen kayması" tartışmalarında aldıkları pozisyon ne çocukları olduklarını ortaya koydu.
"Amerikan uşakları" diye başlayıp saydırıyorlardı.
Kılıçdaroğlu "Türkiye''deki ABD karşıtlığını AKP kışkırtıyor…" ifadesiyle Ak Parti''yi jurnal edince sustular.
Demem o ki; her partide olduğu gibi CHP''de de terbiyesizler var.
Soru şudur:
Sayın Kılıçdaroğlu son günlerde ağzını bozmakla (saygıdeğer CHP''liler yerine) bu "Terbiyesiz CHP''liler"e mi hitap etmek istiyor?
Değilse nedir?
Ne diye "ana a…", "deli", "angus sığır", "statükonun Allah''ı" gibi münasebetsizliklere tevessül ediyor?
Yoksa…
Önüne konan anket sonuçları kimyasını mı bozuyor?
Kimyasını düzeltmek için mi Gürsel Tekin o "ucube" anket sonuçlarını üretiyor?
Bence Gürsel Tekin''e de yazık.
Durduk yere inandırıcılığını yerle yeksan etmenin ne alemi var?
Zaten kimi "yavşak" addettiği "eşhas" evrakta sahteciliğini dillendirip duruyor, bir de "ankette sahtecilik" belasıyla mı tebelleş olsun!
Bence en doğru yöntem, anket sonuçlarını Kılıçdaroğlu''na hiç göstermemek.
Kimyası bozulunca hangi tür CHP''lilere hitap ettiğini görüyorsunuz işte.
