|
Chilcott’ların, seleflerine göre, şanssız olduklarına inanmaya başladım

Lady Chilcott’ın Türkiye hatıralarında en dikkat çekici ayrıntılardan biri, karlı bir İstanbul akşamında Belediye Başkanının elini kolunu sallayarak konuşmasından aşırı derecede rahatsız olmasıydı. Lady, dikkatini toplayamamaktan şikâyet ediyordu ve adamın ilgi uyandırmak için gülümsemek mecburiyetindeymiş gibi davranmasından, tabiri caizse, irkildiği her satırdan anlaşılıyordu. Fakat metni tekrar okuduğumda hanımefendiyi yanlış anladığımı fark ettim. Lady’nin tepkisi kişisel değildi. Belediye Başkanı, eşinin yükselme hayallerini suya düşürebilirdi. Yaşadıkları dönemin, eşini ve tabiatıyla kendisini seleflerine göre oldukça şansız kıldığını düşünüyordu. Eskisi gibi rahat hareket edemiyorlardı.

Fakat ben, onlara göre oldukça şanslıydım. Bulduğum evraklar arasında “Misyon şefliğinin el kitabı” şeklinde tercüme edebileceğimiz bir kitapçık vardı. Bu, İngiltere gibi kolonyalizmi biçimlendirmiş bir ülkeyi tanımak için çok önemli bir buluş olabilirdi. Kimsenin bilmediği sırların peşinde koşan biri değilim ama anlama isteğinin sürüklediği yerlere gitmekten de memnunum. Bu da elimdeki kitapçığı benim için çok daha değerli hâle getiriyordu. Sayfaları karıştırmaya başladım ve ilgili ülkelerde İngiltere’nin propagandasının nasıl yapılması gerektiğine dair yönergeleri görünce epeyce şaşırdım.

Bir bölümün başlığı “Değişen Şartlara Göre Yapılacak Faaliyetler” şeklindeydi. Şu maddeler oldukça dikkat çekiciydi:

“Aşağıdaki başlıklar ilgili ülkelerde kamuoyu ile paylaşılmalıdır:

1- Aile tarihinde yabancı şahıslar olan biri İngiltere’ye başbakan olabilir.

2- İngiltere’de yalan söylemek ve ahlaken düşkün olmak ayıplanacak bir özelliktir.

3- İngiltere’de farklı etnik kökenlerden gelen Hindî, Kürdî, Pakistanî ve Afrikavî siyasetçiler bakan olabilir.

4- İngiltere’de renk, ırk ve din ayrımcılığı yapılmaz.

5- Ayrımcılık yapılmadığı için yabancı kökenliler nefret suçuna maruz kalmaz.

6- İngiltere’de ülkeye sadakat ve vatana bağlılık sorgulanmaz.”

Diğer bölümler de dikkat çekiciydi ama ben bu bölümden gözümü ayıramadım. Sanki doğrudan Türkiye için yazılmıştı. Doksanların başlarından itibaren kitlelere yönelik propaganda çalışmalarına geçildiği için gazeteleri taramak iyi bir fikirdi. Malum gazeteye daha fazla önem vermem gerektiğini düşündüm. Bazı yazarlarının daha önce Ortadoğu ülkelerinde Fransa’nın manda yönetimi tecrübesine övgüler yağdıran yazılarını okuduğum için İngiltere hakkında çok daha ileri düzeyde metinlerle karşılaşabilirdim. Fazla zaman geçmedi. Batı hayranlığını açığa vuran yazılar yayımlanmıştı fakat doğrudan İngiltere’ye hitap anlamı taşıyan son yazıyı görünce bu gazeteyi yanlış konumlandırmadığımı anladım. Pek seçici davranmadıkları, ekoller arası bir dayanışma olduğu hemen görülüyordu. Fransa’ya övgü yağdıranların İngiltere’ye daha fazlasını layık görmeleri tabiî bir sonuçtu.

Benim gibi, Lady Chilcott da çok meraklanmamış olmalı. Yazıların açık mesajlar içerecek şekilde yayımlanmayacağı, iyice işlenmesi gerektiği konuşulmuştu. Hatta o, bana göre çok daha rahat olmalıydı çünkü eşinin davetlerine katılanlar hakkında epeyce bir fikri vardı ve bunlarla diyalog kurmak o kadar da zahmetli olmamıştı. Kız kardeşine yazdığı mektuplardan birinin kopyasında bunu açıkça ifade etmiş: “Çoğunluğu Belediye Başkanı gibi konuşurken amaçsız bir şekilde hareketli değildi ve bu da onları gözlemlememe imkân verdi.”

Fakat “İngiltere’de ahlâkî çöküş olmadığı” gibi aşırı hayranlık ifadelerini daha yazının başlığında görünce Belediye Başkanı ile buluştuklarında yaşadığı tuhaf duyguyu hatırlayıp hatırlamadığını merak ettim. Buna dair bir açıklama bulamadım. Karlı İstanbul akşamı buluşmasına giderken kötü bir şey olacağını hissetmişti ve bütün akşam bu histen kurtulamamıştı. Benzer bir duyguyu tekrar yaşadığına eminim. Kesinlikle şanssızdılar. Selefleri gibi rahat hareket edemeyeceklerdi ve bu, bütün kariyer planlarını tersyüz edebilirdi.

Adam kaş yapayım derken göz çıkarmış. Yazıyı şaşkınlıkla okudum. “Değişen şartlara göre yapılacak faaliyetler” kitapçığında yer alan ifadeleri nerdeyse kopya etmişti. Herhangi bir emek sarf edilmemişti. Sadece, İngilizlerin yerli ve millî olmak gibi bir takıntılarının olmadığını, söylediği cümle kendine aitti fakat bu da Büyük Britanya’nın imparatorluk mirası ile çelişiyordu. Üstelik Türkiye ile İngiltere’yi karşılaştırmıştı. Chilcott’ların seleflerine göre şanssız olduklarına, gerçekten, inanmaya başladım.

#Lady Chilcott
#İngiltere
#Ortadoğu
il y a 2 ans
Chilcott’ların, seleflerine göre, şanssız olduklarına inanmaya başladım
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset