Dünyâ bir kaç senedir
ABD, Birleşik Krallık
ve onun
Kanada
,
Avustralya
gibi denizaşırı uzantıları tarafından hazırlanan, müteahhidinin
Biden
ve ona bağlı
Demokrat
(!) ekiplerin olduğu kanlı bir senaryonun içine itilmiş durumda. Bunun ne kadar sürdürülebilir olduğu; neticeten başarabilecek olup olmadığını kestirmek kolay değil. Emin olduğumuz bir tek husus var: Bu senaryonun insanlara ödettiği
bedelin ağırlığı.
Savaşta yaralanıp sakat kalanlar, evinden yurdundan olanlar, ailelerini kaybedip, kendilerini bekleyen korkunç akıbetlere sürüklenen bir damlacık, mâsum çocuklar, mahvolan güzelim kentleri bir an bir kenara koyuyoruz. Çıplak bir istatistik olarak ortaya koyalım; iki senenin dolduğu Rusya -Ukrayna savaşında ölenlerin sayısı, en iyimser tahminlerle 1 milyonu buldu. Ne Rusya ne de Ukrayna artık eskisi gibi olacak. Bâzıları gelecek sene yapılacak olan ABD seçimlerinden ümitvar. Dünyâya meydan okuyan
Yeni Tarz Muhafazakâr
(Neocon)
Biden’a
taban tabana zıt fikirleri olan kapanmacı
Eski Tarz Muhafazakâr
(Paleocon)
Trump
’ın kazanmasının gidişâtı değiştireceğini düşünüyorlar. Kendi nâm ve hesâbıma bundan emin olduğumu söyleyemeyeceğim. Reelpolitik hesaplarla düşünecek olursam,
İsrâil’e mesâfe almış olan Biden idâresinin, İsrâil’i en ölçüsüz bir şekilde destekleyen
ve bu uğurda Türkiye’ye her nev’i bedeli ödetmeye azimli ve kararlı olduğunu kâfi miktarda ispatlamış olan muhtemel
Trump idâresine
göre, daha fazla tercihe şâyan olduğu bile söylenebilir.
PKK’nın desteklenmesi
husûsunda ikisi arasında bir farklılık olduğuna dâir bir emârenin olmaması da cabası... Hoş;
Trump
,
Biden
devrinin yaptıklarını geri çekip sıfırlasa bile, yaşanan tahribâtın giderilmesi, en iyi ihtimâl ile on seneler alacaktır.
Şimdi faturayı özlü bir şekilde gözden geçirelim.
Rusya-Ukrayna savaşı
kilitlendi.
Rusya’
nın istediklerini alamadığı, sâdece büyük bedeller ödeyerek
Doğu Ukrayna
’yı kontrol altına alabildiğini görüyoruz. Batı’nın yoğun silâh desteğini alan
Ukrayna
, bahardan bu tarafa, kaybettiklerini geri alabilmek adına mütemâdiyen saldırmakla berâber bir arpa boyu yol gidemedi. Bundan sonra da, en azından görülebilen bir istikbalde, bunu kolayca başarabileceğini zannetmiyorum. Pek çok bağımsız otoritenin de bu kanaatte olduğu biliniyor. Buna rağmen
Atlantik Bloku
savaşı devâm ettirmek için yoğun bir mesâi gösteriyor. Ödenen bedeller umurlarında bile değil. Bedeli dolaylı ödeyenler de var. Bunun başında
AB
geliyor. Bunu biraz açalım.
Almanya
ve
Fransa
’nın merkezinde olduğu
Eski Avrupa
’nın yerini; merkezinde
Polonya
,
Estonya
,
Letonya
ve
Litvanya
’nın olduğu, son genişlemelerle berâber
İsveç
(fiilen) ve
Finlandiya
’nın da dâhil edildiği
Baltık
’ı;
Çekya
,
Slovakya
,
Romanya
ve
Bulgaristanlı Doğu Avrupa
ile birleştiren
Yeni Avrupa
alıyor.
Baltık
ile
Doğu Avrupa hattı, Avrupa ve Avrasya bağını kesiyor.
Rusya’yı Almanya ve Fransa’dan, bu ikisini de Rusya’dan koparıyor. On seneler boyu ucuz Rus enerji kaynaklarına alışmış
Almanya’
nın ekonomik yapıları, pahalı
ABD kaya gazına
mahkûm edilmek isteniyor. Almanlar Rusya’nın enerji kaynaklarına, ancak
aracı Hindistan ve Çin’i
kullanarak ulaşabiliyorlar. Bunun da astarı yüzünden pahalı oluyor. Netice; saat gibi çalışmasına alıştığımızı Alman ekonomisinin durgunluğa girdiği,
Nazizan fikirleri olan AfD
’nin hızla yükselişe geçtiği haberleri geliyor.
Almanya, Yeşiller ve Sosyal Demokratları üzerinden
memleketlerini
Atlantik Batısı’nın peyki
hâline getirmek için tam mesâi çalışıyorlar.
NATO
’ya mırın kırın eden
Fransa, Afrika’dan dışlanıyor.
Doğrusu, Afrika’da,
Orta Batı Sahra Altı’nda
başlayan eski Fransız müstemlekelerinin Fransa’ya başkaldırmalarında
Wagner ve Rusya’nın değil; Atlantik güçlerinin tesiri olduğunu
zannediyorum.
Atlantik Batısı’nın Afrika açılımını
doğrudan değil, dolaylı, bilhassa
Hindistan üzerinden
yapacağı kanaatindeyim.
Eski Avrupa
’da
Türkiye’nin bir istikbâli
olduğunu hiç zannetmiyorum.
Yeni Avrupa’da
yer almamız, bilhassa
Bükreş 9’lusuna
katılmamız
üzerinden çok destekleniyor. Türkiye’nin başını belâya sokacak bu tuzaktan inşallah uzak kalırız.
Atlantik Bloku,
Baltık-Girit Hattı üzerinden Türkiye’yi ıskartaya çıkardı
. Bunun iki pratik ve somut neticesi olduğunu görüyoruz. İlk olarak
Türkiye’nin Akdeniz açılımının akâmete uğratılması
ve enerji kaynakları açısından çok zengin olan
Doğu Akdeniz’den dışlanması
. Bunun için
Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrâil
ve
Mısır
berâber çalışıyor. (Bunlara son olarak
Hindistan
da eklendi.) Son zamanlarda hayli başarılı olduklarını kaydetmeliyiz. (Yeni Baharat Yolu’nda Türkiye’nin dışlanması bu zincire eklenen son halka oldu.) Hâsılı,
Türkiye’yi Rusya’nın ve İran’ın bulunduğu lânetliler havuzuna
attılar. İran ve Rusya zâten Batı medeniyet dâiresinin dışında tasnif edildikleri için mesele yok. Sorun,
Türkiye’nin üzerindeki Batılı kimliklerle,
meselâ NATO mensubu bir devlet olarak bu havuza atılması. Evvel emirde istedikleri
Rusya ile Türkiye’nin kapışması.
Türkiye’yi, başından beri tâkip ettiği tarafsızlık çizgisinden çıkarıp
müzmin Rusya düşmanı Yeni Avrupa’nın bir ileri karakolu
yapmak istiyorlar. Bu olmazsa ceplerinde birbiriyle bağlantılı iki senaryo daha var.
Sûriye
ve
Irak’ta
ve
Güney Kafkasya’daki
Âzerbaycan-Ermenistan ihtilafları üzerinden
İran ve Türkiye’yi karşı karşıya getirmek ve savaştırmak.
Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sorunlar, âcil finansal kaynak bulma ihtiyâcı, nihâyet en büyük ihrâcat pazarının hâlâ AB olması en büyük kozları... Seçimlerden evvel yazmıştık. Şimdi somutlaştı... Türkiye’nin bildiği yolda gideceği yol kalmadı. Bâzı şeyler sürüdürülebilir olmaktan çoktan çıktı... Türkiye artık bir yol ayırımında...
#Politika
#Siyaset
#Süleyman Seyfi Öğün
2 ay önce


Bildik yolun bitmesi üzerine

İsrail’in deve kuşu propagandası

Sinema, İsrail için harekete geçti

Gazze yalnız değil…

Alaca karanlığın gölgeleri…

Kissinger’ın mirası