
İlginçtir, geçmişte duvarlara "Kahrolsun oligarşi" yazılarını yazanlar, şu son bir kaç yıl boyunca 28 Şubat şakşakçılığı yapmakla meşguller...
Hay Allah, ne zamandan beri aradığım sözcüğü Mihri Belli aklıma getirecekti demek ki! Yalçın Çetinkaya''nın röportajında birdenbire o bildik terimle karşılaşınca, "Hah" dedim, "Kafamdaki tipe nicedir arayıp da bulamadığım karşılık bu işte..."
Sol faaliyetlerin iyice kabardığı dönemlerde en hızlı anti-komünistlerden birinin Metin Toker olduğunu bugün çok az kişi hatırlar. İsmet Paşa''nın damadıydı Metin Toker, bir ara "Solcu olmayan adam değildir" gibi bir lâf da etmişti, ama hızlı bir anti-komünistti kendisi... ''Kendini gizleyen komünist'' anlamına ''kripto'' sıfatını, bildiğim kadarıyla, ilk kullanan oydu. Pek çok aydın, Metin Toker tarafından, ''kripto'' olmakla suçlanmıştı o yıllarda...
O kriptolar şimdi neredeler? O kadar Moskova veya Pekin yanlısı örgüt vardı ülkemizde, bir ara faal sol parti sayısı takip edilemeyecek kadar çoğalmıştı. 1920''lerden beri yüzlerce kişi Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldukları iddiasıyla cezaevlerine düşmüşler, bazıları eğitimlerini Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerindeki devrimci üniversitelerde almışlardı. Sahi ne oldu onlara? 1990 başlarından itibaren Sovyet sistemi çöküp Demir Perde yırtılınca onlar da ortalıktan çekildiler. Zorlanırsam "Ben hâlâ komünistim" diyen bir kaç isim sayabilirim, ama diğerleri neredeler?
Bu soruya sağlıklı bir cevap verilmeden son bir kaç yıldır yaşadığımız olaylara doğru teşhis koymamız mümkün değil. "28 Şubat" denilen olgunun en merkezî yerinde, geçmişte sol faaliyetlerin içinde bulunmuş bazı tiplerin ''Silâhsız Kuvvetler'' edasıyla ''Cumhuriyetçi'', ''Lâik'' veya ''Kemalist'' kılığına bürünüp gerçekleştirdikleri melânetlerin rolü bayağı büyük...
Bu noktaya dikkatim ''Adam Sanat'' dergisinin son sayısında karşıma çıkan M. Kemal Adatepe''nin "Hangi Cumhuriyet?" yazısı ile çekildi. Adatepe, aynı derginin Kasım 1999 tarihli sayısında çıkan Özdemir İnce''nin "Yaşasın Cumhuriyet" başlıklı yazısına cevap veriyor. Cevabı bir dizi akıllı soruyla örülü.
Özdemir İnce kendisinden şâir duyarlığı bekleyeceğim bir aydın; ancak son aylarda Varlık ve Adam Sanat dergilerinde imzasıyla çıkan yazıları ona yakıştırmakta müthiş zorlanıyorum. Yakınlarda Hürriyet gazetesinde de imzası görülmeye başladı Özdemir İnce''nin, bu sebeple yazdıklarına daha da yakından eğilmek ihtiyacını duyuyorum. Hayal kırıklığım tahmin edemeyeceğiniz boyutlarda.
Yargıtay başkanı Sami Selçuk''un adlî yılı açış konuşmasını eleştiren "Yaşasın Cumhuriyet" yazısını iki ay önce okuduğumda, "Bu kadar da olmaz" dediğimi hatırlıyorum. Hiçbir ilkesel ölçüye uymayan, önyargılarla dolu, saygısız bir yazıydı bu; "Allah vere de, aynı çevreden biri cevabını esirgemese" diye düşünmüştüm. Ben de görüşlerimi açıklayabilirdim, ama benimkini ''hâriçten okunan gazel'' gibi dinliyorlar... M. Kemal Adatepe inceden inceye Özdemir İnce''nin ağzının payını vermiş...
Adatepe''nin cevabî yazısında çok çarpıcı bölümler var. Bakın bir yerde ne diyor: "Acaba Kemalistler, Sabahattin Ali öldürüldüğünde ''İyi oldu pis komüniste'' derken, Nazım Hikmet''in resmini ''yüzüne tükürülmesi için'' gazetelerine basarken mi daha fazla Kemalistlerdi, yoksa Türk öykücüsü, Türk şâiri diye onlarla övünüyormuş numarasına yatarken mi daha fazla Kemalist oldular? O zaman mı daha fazla lâiktiler, yoksa şimdi mi lâikler?"
Şu soruları da okuyun: "12 Mart''ta Kemalist tanıdığımız kişilere işkence yapanlar mı daha fazla Kemalistti, yoksa işkence yapılanlar mı? Acaba Kemalist olarak tanınan kişiler, 12 Mart''ta işkenceden geçerken mi daha fazla Kemalisttiler, yoksa son günlerde işkencecilerin savunuculuğunu yaparken mi daha fazla Kemalist oluyorlar?"
Yazıda hep soru yok, alın size bir de cevap: "Yargıtay Birinci Başkanı''nı Lâik Cumhuriyet''in ''düşmanı'' İslâmcıların da temel hak ve özgürlüklerinin var olduğunu hatırlattığı için ''Bak şimdi söylediklerini bize karşı kullanacaklar'' diye ''fırçalarken'', (sırtının) ''güçlü'' olma(sı)nın verdiği güvenle ''Zaten bunları solcular, İkinci Cumhuriyetçiler söylüyordu'' diyerek onları da İslâmcıların yanına rahatça gönderiyor. Düşmanı işaret parmağıyla gösteriyor: Solcular, İkinci Cumhuriyetçiler, İslâmcılar; beni seçenin iktidarını, yani benim iktidarımı tehdit eden herkes... Suçları: Temel hak ve özgürlükleri talep etmek, Kemalistlerin küçük dünyaları dışında da dünyalar olduğunu söylemek..." (Adam Sanat, Ocak 2000; s. 14-20).
İlginçtir, geçmişte duvarlara "Kahrolsun oligarşi" yazılarını yazanlar, şu son bir kaç yıl boyunca 28 Şubat şakşakçılığı yapmakla meşguller... Kriptoların büyük bölümü, şimdi kendilerine vaktiyle o sıfatı lâyık gören Metin Toker''le birlikte, "İrticaya ölüm" diye bağırıyorlar... ''Kripto'' acaba ''sahte'' anlamına da geliyor mu? ''Kripto'', yani savunduklarında samimi olmayan... Dün ''kripto solcu'' idiler, bugün de ''kripto Cumhuriyetçi'', ''kripto Kemalist''...
Nazım Hikmet''in resmini ''yüzüne tükürülmesi için'' basan gazete hangisiydi? Sabahattin Ali öldürüldüğünde, "İyi oldu pis komüniste" diyenin kim olduğunu hatırlıyor musunuz? Komünist ihtilâli hazırlığı yaptıkları için 12 Mart''ta işkencehanelerden geçirilenler arasında şu sıralarda başkalarına zulüm yapılmasına ses çıkarmayanlar var mı? Varsa, kim bunlar?
Cevapları hep ben verecek değilim ya, biraz zahmete katlanıp yakın tarihimize şöyle bir göz gezdirin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.