Yavuz Gökmen üzerine

00:0025/11/1999, Perşembe
G: 10/09/2019, Salı
Taha Kıvanç

Gazetesinden kıskanç biri, "Kimse ona selâm vermiyor" diye yazmıştı vefatından kısa süre önce; cevabı "Kendisini anlatmış" olmuştu. Gazetenin en alt katındaki köşe odaya her uğrayışımda, değişik mönüsü yanında atmosferini de çok sevdiği ''Hollywood Pizza''da otururken yanına gelen genç muhabirlerin gösterdiği muhabbet en büyük tekzipti.Yavuz Gökmen''i bir yıl önce yitirdik. Cebeci Kabristanı''ndaki törene giderken üç-beş kişiyle karşılaşacağımı sanıyordum. Yanılmışım, bütün sevenleri oradaydı. Mezarı

Gazetesinden kıskanç biri, "Kimse ona selâm vermiyor" diye yazmıştı vefatından kısa süre önce; cevabı "Kendisini anlatmış" olmuştu. Gazetenin en alt katındaki köşe odaya her uğrayışımda, değişik mönüsü yanında atmosferini de çok sevdiği ''Hollywood Pizza''da otururken yanına gelen genç muhabirlerin gösterdiği muhabbet en büyük tekzipti.

Yavuz Gökmen''i bir yıl önce yitirdik. Cebeci Kabristanı''ndaki törene giderken üç-beş kişiyle karşılaşacağımı sanıyordum. Yanılmışım, bütün sevenleri oradaydı. Mezarı başında Kur''an okundu, hep beraber dua ettik. Hüznünü hâlâ üzerinden atamamış eşi Fatma Hanım''a, çocuklarına yeniden başsağlığı ve sabırlar diledik. Hürriyet''in temsilci yardımcısı Muharrem Sarıkaya duygu yüklü bir konuşma yaptı. Hemşehrileri olan iki politikacı, maliye bakanı Sümer Oral ile DYP''li Rıza Akçalı, üzüntülerini diğer sevenleriyle paylaştılar.

Benim Yavuz Gökmen ile ilk karşı karşıya gelişim, daha önce çalıştığım gazetenin ilk günlerinde yaşanan bir hukukî ihtilâf sırasında olmuştu. Bir resepsiyonda yanıma gelen gençten biri (o sırada 40 yaşında olmalı), bana, "Oğlum" demişti, "Eğer patronlar sizlere bir kelek yaparlarsa haberim olsun..." Dayanışma teklifinde bulunanın o olduğunu sonradan öğrenmiştim.

On yıl kadar önce bir büyük trafik kazası geçirmişti. Gazetelerin Ankara temsilcileri olarak, o sırada milli savunma bakanı olmuş Hüsnü Doğan''ın verdiği dâvete katılmıştık. Yavuz Günaydın''daydı o zaman. Dâvetten çıkınca, "Gideceğin yere bırakayım" teklifinde bulunmuş, beni değil ama o dönemde Cumhuriyet''i Ankara''da temsil eden Ahmet Tan''ı yanına alıp uzaklaşmıştı. Ahmet Tan''ı Oran Sitesi''ndeki evine bıraktıktan az sonra otomobili kaymış ve tedavisi aylar sürecek, bir süre çelik korse giymesini gerektirecek şekilde yaralanmıştı.

Son beş yıl içerisinde çok yakınlaşmıştık. Görüşmediğimiz günlerde telefonlaşırdık. Telefonu açınca, "Doktorum" diyen sesi beni mutlu ederdi. Bir ara, gazetesi, Başkent Kulisi programına çıkmasına yasak getirmiş, o süre içerisinde siyasi sohbetlerimizi lokanta köşelerinde yapar olmuştuk. Hiç unutmam, bir tanıdığın işyerinden beraber çıktığımız bir akşam, yaşlıca bir hanımefendi yanıma sokulup, "Sizi televizyonda izliyorum" demişti. "Gördün mü Yavuz" dedim, "Ekrandan üç ay uzak kaldın, unutuldun bile..." Ertuğrul Özkök ile temas kurduk ve "Yavuz katılabilir" iznini aldık...

Hürriyet yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök''ün hayatında önemli bir yeri vardı. Bir şövalye tavrı yüzünden işsiz kaldığı bir sırada kendisini Hürriyet''e o dâvet etmiş, sütunu da o açmıştı. Ben biraz fazlaca eleştirdiğimde, Özkök''e zaafı sebebiyle, "İnsafı elden bırakma doktor" derdi Yavuz. Hürriyet''teki alt kat köşe odasını ve ailesiyle oturduğu mütevazı apartman dairesini gördüğünde ne kadar şaşırdığını yazdı Ertuğrul Özkök, "Yavuz daha iyisine lâyıktı" diyerek...

Ben sporla fazla ilgilenmem, Yavuz Gökmen ise sadece hasta bir Galatasaraylı değildi, sporun her çeşidinin yakından tâkipçisiydi. Çocuklarının spor ve müzikle ilgilenmelerine çaba gösterdiğini biliyorum. Beraberken yanına yaklaşan gençlerle Galatasaray muhabbeti ederken yüzünün müthiş ışıdığını görürdüm. Sevgileri yüzünden bazen başı belâya girerdi; Galatasaray yazıları yüzünden gelen tepkiler üzerine, "Değer mi?" demiştim, "Biraz tonu düşür." Dikine dikine gitmeyi severdi.

Siyasi yazılarında bile tutkuları ön plana çıkardı. ''Sarışın güzel kadın'' sıfatı onun icadıydı, sonradan yazdığı kitaba da o adı verdi. Kitabı vefatından iki yıl önce yazmıştı ve hayrettir, basacak yer bulamadığı için gün ışığına çıkması sağlığında mümkün olmamıştı. Vefatı sonrasında Doğan Yayıncılık tarafından basılan kitabı okuyanlar, "Sarışın güzel kadını övmüyor ama" tepkisini verdiler. Oysa, ''sarışın güzel kadın'' sıfatı estetik bir gerçeğin tespitiydi, Tansu Çiller''in siyasetine övgü olsun diye söylenmemişti.

Hürriyet''ten mesai arkadaşı Faruk Bildirici, Yavuz Gökmen''in yazılarını kitaplaştırma işini üstlenmiş. Tutkulu yazıları, Melek Hanım''a ilişkin olanlar yakında çıkacak, her yıl yeni bir kitap piyasaya verilecekmiş. Ne güzel. Yavuz''un sevdikleri arasında özel bir yeri olduğunu biliyorum Faruk Bildirici''nin...

Burada yıllar öncesinden bir anıyı yeniden hatırlamanın zamanı. ''Turgut Özal Sendromu'' adlı kitabını yazdığında, "Neden benimle de konuşmadı?" diye şaşırmıştı Turgut Bey ve Yavuz''a küsmüştü. Gördüğü yerlerde görmezden geldi, fırsat düşse bile konuşmadı onunla. Yavuz Gökmen onu savunan yazıları yüzünden kendi gazetesindekiler tarafından bile ağır eleştirilere muhatap oluyor, buna karşılık, savunduğu Turgut Özal onunla konuşmuyordu. Turgut Bey''in küsmesi meşhurdur.

"68''ler Vakfı" adlı kuruluşun İstanbul''da düzenlediği bir toplantıya onun da çağrılmasını sağladım. Konuşmacı Turgut Özal''dı. Toplantı sonrasında tebrikleri kabul eden Turgut Bey''in yanına gidip, "Yavuz da burada" dedim. Özal, hemen yanımda duran Yavuz''a tam dönmeden, "Ama o kitap yazıyor, bana hiçbir şey sormuyor" dedi. Ben de, "Bundan sonraki kitabını sizinle konuşarak yazar" diye mukabele ettiğimi hatırlıyorum. Küslük o gün bitti.

Renkli bir kişilikti Yavuz Gökmen, ölümüne sever, ölümüne savunurdu. Ölümü üzerinden bir yıl geçti, onu hâlâ seviyor, hâlâ hasretle anıyoruz.