“İnanılmaz Olaylar” Serisi, dur durak bilmiyor, sayın seyirciler! Son günlerde, başta Almanya olmak üzere Avrupa piyasalarında yüksek sesle dillendirilen soru şu:
“-Yunanistan batacak mı?”
Yunanistan hükümeti, ellerinde sadece on sekiz günlük parakaldığını açıklayınca dünya piyasaları şöyle bir sallandı.
“İflas” senaryoları alevlendi.
Almanya Başbakanı Merkel''in “Yunanistan''ı Euro Bölgesinden çıkarırsak, Avrupa''nın para sistemi domino taşı gibi yıkılır” şeklindeki sözleri, AB cenahının yaşadığı berbat durumu anlatmaya yetiyor.
Kaderin cilvesine bakar mısınız?
Avrupa Birliği''nin şımarık çocuğu Yunanistan ekonomik iflasın kıyısında debeleniyor.
Yunanistan Başbakanı Papandreu, geçenlerde Avrupalı liderlerle ağız dalaşına girmiş...
“Ne yapayım yani, adaları mı satayım?” diye feveran etmişti.
Ne zaman Yunanistan''la ilgili “Battı, batıyor” haberlerine kulak kabartsam...
Yıllardır hemen her fırsatta Yunanistan''la Türkiye''yi kıyaslayan,“Yunanistan''ın bizden kaç basamak yukarıda olduğunu” anlatmaya bayılan Altan''lar geliyor, aklıma!
Neyse...
Türkiye, küresel ekonomik krizi “en az zararla atlatan” ülke konumunda...
Türkiye ekonomisi, “büyüme” rakamlarında bir kere daha “göz kamaştırıyor.”
İkinci çeyrekte Çin''in ardından “ikinci” sırada yer aldığımız yolundaki haberler...
Ekonomi sayfalarının manşetlerini süslüyor.
Bunları da geçiyorum.
Guardian''da yer alan Türkiye hakkındaki bir yorumun altını çizmek istiyorum.
Etkili İngiliz gazetesinde, “Artık Türkiye''nin çağı geliyor. Bu, Ankara''nın bağımsızlık ilanıdır” deniliyor.
Özellikle bu iki cümlenin, içerideki bazılarının moralini fena halde bozduğunu söylememe gerek var mı?
Bu sütunda, beş yıldır “Türkiye''nin bağımsız stratejik kimliğini kazandığı” hakikatinin ısrarla dile getirildiğini biliyorsunuz.
Batı basını bile, Ankara''nın elde ettiği yeni konumu, her bir vesile ile itiraf etmek zorunda kalıyor.
ABD-İsrail tandemine “meydan okuyan” bir Ankara var, artık!
Türkiye''nin İsrail''e çektiği tarihi resti...
Geçenlerde bir gazeteye verdiği röportajda yorumlayan meşhur bir profesörümüz...
“Para İsrail''de. Bu yüzden, Türkiye ile olan sürtüşmeyi onlar kazanır!” diyordu.
Oysa...
Eski klişelere dayalı bu analiz, bize gerçeği söylemiyor.
Artık bambaşka bir dünya ve Ortadoğu var.
Örneğin, 2011 yılı başlarken Mısır, İsrail''in bölgedeki “ZIRHI” idi...
Yılın dokuzuncu ayındayız: Mısır, Türkiye''nin yanında ve İsrail''in karşısında!
Arap Baharı''nda sahada olan TÜRKİYE idi.
Diğer hayati siyasi gelişmeleri bir kenara bırakıp, hadisenin ekonomik arka planına seyahat etmek istiyorum.
Size, 11 Eylül''den bu yana geçen on yıllık sürede Amerikan ve Avrupa piyasalarından kaçan paranın miktarından bahsedersem...
Herhalde, son dönemde yaşadığımız sıra dışı, devasa hadiselerin temel dinamiklerinden birisini, önde gelenini izah etmiş olurum.
İşte buraya yazıyorum...
Son on yılda, ABD ve Avrupa piyasalarından kaçan paranın...
Toplam, 3.7 Trilyon Dolar ila 4 Trilyon Dolar arasında olduğu hesaplanıyor!
Amerikan ve Avrupa ekonomilerinin belini kıran...
Küresel Kriz''in temeli işte bu MUHTEŞEM KAÇIŞA dayanıyor.
Washington, 2000''li yıllara “Amerikan Yüzyılı” böbürlenmesiyle girmişti, ya...
“Kurgusal 11 Eylül” de...
“Haçlı Seferi”ni ateşlemek için tasarlanmıştı.
Ama, neticede ne oldu?
Tam manasıyla “Bumerang Etkisi” yaşandı.
11 Eylül''ün onuncu yılında; ekonomik krizin pençesinde debelenen ABD, “Yerkürenin Hasta Adamı” konumunda!
