|
Yüzleşmeye hazır mısınız?

Mehmet Ali Ağca, 1979''un 25 Haziran günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü''nü telefonla arayan bir “MİT mensubu” tarafından ihbar ediliyor; Beyazıt''taki Marmara Kıraathanesi''nde oturmakta olan Ağca polis ekiplerince “şıp” diye yakalanıveriyordu…

***

Ağca, Emniyet''teki sorgusunda Mehmet Şener''in, Yavuz Çaylan''ın ve “cinayetten 15 gün önce hesabına para yatıran” Yalçın Özbey''in isimlerini verecekti…

Sorgunun derinleşmesi bekleniyordu, ancak yasal soruşturma süresinin de sonuna gelinmişti. Emniyet, mahkemeden ek süre talep etti. Ne var ki, “Birinci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı” Necdet Üruğ bu ek süreyi vermedi, Ağca''nın soruşturulması engellendi!

***

Cezaevindeki Ağca, 5 Kasım 1979''da Adli Tıp''a getirildiği gün “kaçırılmak” istendi. Ancak “derin eylem” başarılamadı. Buna karşılık, Ağca bir başka derin operasyonla 23 Kasım 1979 gecesi cezaevinden firar ettirildi. Bir jandarma eri kendisine yardım etmişti…

Org. Necdet Üruğ yirmi yıl sonra bu olay hakkında konuşurken “Ağca''nın kaçırılması tugayın içinden organize edilen bir örgüt işiydi!” diyecek ve ekleyecekti:

“Darbelerin hukuku yoktur. Onu yapan her ihtimali düşünür…”

***

Sibel İpekçi, İpekçi soruşturmasıyla ilgilenen “MİT mensubu”nun sorularını cevaplarken eşi Abdi İpekçi''nin Milliyet''teki randevu defterlerine bakacaktı…

Abdi Bey''in öldürülmeden 17 gün önce Paul Henze ile (CIA''in Türkiye''deki şefi) görüşmüş olduğunu (ikinci ve son görüşmesi) bu şekilde öğrenecektik…

***

Abdi İpekçi, suikasta uğradığı gün Ankara''dan uçakla İstanbul''a dönmüştü. Eve gitmeden önce gazetesine uğradı. Şayet Ağca''nın kurşunlarına hedef olmayıp evine ulaşabilseydi gecenin ilerleyen saatlerinde patronu Ercüment Karacan''ı ziyaret edecekti. Görüşme gerçekleşseydi, Abdi Bey Milliyet''in satılmaması için direnmeye devam edecekti…

***

Askeri cezaevinden kaçırıldıktan üç gün sonra Ağca Milliyet gazetesine bir mektup yazdı. Mektupta Papa''yı vuracağını söylüyordu. Mektubu, İpekçi Suikastı''nın organizatörü Abdullah Çatlı''nın Erenköy''deki evinde saklanmakta iken kaleme almıştı…

Çatlı''nın eşi Meral Hanım “firari” Ağca''nın evlerinde yirmi gün misafir kaldığından bahsediyordu…

***

Abdullah Çatlı, 12 Eylül darbesine on gün kala misafiri Ağca''yı “Kapıkule sınır kapısından” yolcu etti!

Ağca''yı Bulgaristan''a CIA ajanı Frank Terpil kaçıracaktı…

***

Çatlı''nın yurtdışına gidişi ise 12 Eylül''den sadece 22 gün sonra askeri yönetimin adamlarınca cebine pasaport konması neticesinde gerçekleşti! Meral Çatlı, eşi ve kendisinin devlet tarafından yurtdışına gönderilişlerine olaydan 17 yıl sonra Susurluk Komisyonu''nda ışık tutacaktı. Çatlı, o esnada Ankara''daki üç büyük kanlı eylemi organize etmekten dolayı “aranıyor”du!

***

12 Eylül''den sadece 24 gün sonra da Milliyet''in sahibi değişiyordu. Artık İpekçi''nin üzerine titrediği gazetenin sahibi Ercüment Karacan değildi. Oğlu Ömer Karacan 27 yıl sonra Sabah''a “Babam Milliyet''i bizi öldürmesinler diye sattı” diyecekti.

HHH

Susurluk “kaza”sında hayatını kaybeden Çatlı son telefon görüşmelerinden birini Tuğgeneral Veli Küçük''le yapmıştı. Çatlı''nın “İpekçi Suikastı''ndan yakın arkadaşı” Oral Çelik, Susurluk Komisyonu''na “Ağca hapisten kaçtıktan sonra saklanmasına yardımcı oldum” diyecekti. Oral Çelik İpekçi Davası''ndan A.Y. isimli sanığın -yıllar sonra birdenbire- kendisi lehinde ifade değiştirmesi sonucu yırtacaktı!

***

Ağca, Şener, Çaylan, Özbey, Çelik, Çatlı, Terpil, Henze ve “ABD güdümlü Derin İktidar” yapılanması!

Dünkü sürmanşetine “İpekçi anıldı: Tam 29 yıldır faili meçhul!” kutusunu yerleştiren Milliyet gazetesi İpekçi Suikastı''ndaki zincirin nereye vardığını okuyucularına söylemeye yıllardır neden cesaret edemiyor, acaba?

16 yıl önce
Yüzleşmeye hazır mısınız?
Skandal anlaşma
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak