|
Allah"ın rahmeti Birand"a mı fazla?!

Merhumu herkes kadar tanıdım.

O da beni, yaptığım bir haberle tanımıştı.

TBMM"de "Demokratik Açılım"ın tartışıldığı ilk gündü.

Hani, CHPli vekillerin pankartlı protestolarının yaşandığı o malum 10 Kasım 2009 günü.

Merhum Aydın Menderes"le röportaj için Ankara"daydım.

Gelmişken Meclis"e de uğramış, oradan Aydın Bey"in evine geçmiştim.

Merhumun eşi Ümran Hanım, kendisi için bir sürprizi, benim için bir fırsatı haber vermişti.

"Sayın Başbakan"ı aramıştım. Kendileri de "Telefonla olmaz. Ziyarete geliyorum" haberi yollamış. Yayını ertelesek olmaz mı?"

Haber kucağıma düşmüştü.

Başbakan"ın geldiği anda yayını keseceğime Ümran Hanım"ı ikna ettim.

Parlamento muhabirlerinin meclis bahçesindeki yayına milletvekili çıkarabilmeye tav olduğu bir günde bu fırsatı kaçıramazdım.

Kaçırmadım da!

O dönem Başbakan Erdoğan"ın Basın Müşaviri, Anadolu Ajansı"nın Genel Müdürü Kemal Öztürk"ün de yardımıyla Sayın Erdoğan"la kısa bir röportaj yaptım.

Ertesi gün Birand bu haberimi istemiş, yayınlamış ve bu başarım/şansımdan dolayı canlı yayında beni kutlamıştı.

Komplekssiz biri olduğunu, o zaman anlamıştım.

Can Dündar"ın kaleme aldığı "Birand: Bir Ömür Ardına Bakmadan" kitabını bitirdiğimde de çok dayanıklı bir insan olduğunu yeni öğrenmiştim. (Eşi Cemre"ye yazdığı mektuplarla kocalığını, oğlu Umur"a düşkünlüğüyle babalığını, torununa beslediği sevgisiyle dedeliğini de…)

Yaşadığı acılar sonrası hayata tutunmak, gülebilmek, başarabilmek, hırslanabilmek her faniye nasip olacak türden değildi.

Birand güçlü ve iyi bir insandı.

Ama o da herkes gibi ölüm karşısında bir "nefis"ti ve "Her nefis ölümü tadacaktı."

Tattı da.

Allah merhametini esirgemesin.

Birand"ı sevmek, ardından rahmet okumak zorunda değil hiç kimse.

Ölümü sonrası sosyal medya denilen gayya kuyusundaki yorumlar, teneffüs ettiği havaya bile lanet edeceğiniz insanlarla dolu.

Ortalama dindarlık, asgari insanlık, mevtanın ardından rahmet dilemeyi, içinden gelmiyorsa sessizliği gerektirir; bela okumayı, cehennem temennisini değil.

Toktamış Ateş Hoca"yı da uğurladık az önce…

Allah rahmetinden mahrum etmesin.

Merhumun cenaze namazında sağ tarafımda sarıklı diğer yanımda keçisakallı ve kovboy şapkalı biri duruyordu.

İkisi de, kendince son vazifelerini yapıyor ve sanırım meşreplerince ölüm denilen "şey" i anlamlandırmaya çalışıyorlardı.

Başımı göğe kaldırıp minareyle göz göze gelmem ve Necip Fazıl"ı anmam bir oldu.

"Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;

Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..

İnsanlarla ilgili bilgimiz musallaya kadar, musalladan sonrasını Allah"a bırakmak bize en yakışanı.

Allah hepimizi yaptıklarımızla değil, merhametiyle hesaba çeksin.

11 yıl önce
Allah"ın rahmeti Birand"a mı fazla?!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle