|
Sahi irticacı kebapçılar ne oldu?

Meşhur hikayedir: İşadamının biri muhasebeci almak için ilan vermiş.

İlan üzerine 2 kişi müracaat etmiş. İşadamı muhasebecilere 2 kere 2 kaç eder diye sormuş.

Biri 4 demiş. Diğer muhasebeci, "Efendim siz kaç olmasını arzu edersiniz" deyince işe alınmış.

Maksat üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olunca bütün değerler sistemi alt üst edilebiliyor.

Türkiye''nin siyasal ve ekonomik tarihine en trajı komik hadiselerden biri olarak geçen 28 Şubat sürecinin üzerinden 10 yıl geçti.

O dönemi kısaca hatırlayalım;

1997 yılı Susurluk kazası ile kapanmıştı. Susurluk''ta açığa çıkan mafya, siyasetçi ve bürokrat üçgeni sivil toplum örgütlerinin ortak muhalefetini başlattı.

Sistemin çürümüşlüğüne olan toplumsal muhalefet, derin bir manevra ile başka bir noktaya kanalize edildi.

"1 Dakika Karanlık" eylemlerinde Refahyol hükümeti hedef gösterildi.

Devletin arşivlerinde bekletilen dosyalar birer birer basına sızdırıldı.

Bir taşla birçok kuş vuruldu.

Hem toplumsal hareketin öfkesi başka bir mecrada boşaltıldı, hem de Refahyol hükümeti iktidardan indirildi.

28 Şubat''ta yayınlanan muhtıra Türkiye''deki siyasal rejimin önündeki öncelikli tehdit olarak "irticai hareketi" gösterdi.

Refahyol''un darbe ile devrilmesini RP''nin kapatılması, 8 yıllık kesintisiz eğitimle İmam Hatiplerin orta kısımlarının kapatılması, Erbakan ve önde gelen RP''lilere siyasetin yasaklanması ve türban yasağı izledi.

Bu süreçte laik-şeriatçı saflaşması topluma dayatıldı.

Bu süreç aynı zamanda turnusol görevi yaptı.

Sivil toplum örgütleri sınıfta kaldı.

Siyasiler koltuk bize kalır düşüncesi ile örtülü destek verdiler.

Büyük ticari şirketler rakip olarak gördükleri yükselen Anadolu sermayesinin küçüleceği düşüncesi ile sessiz kaldılar.

Bir kısım medya da "İslamcı basın" ezilsin düşüncesi ile masabaşı haberlerle destek verdi.

Sessiz yığınlar olarak gözüken halk, bütün bu olan bitenleri izledi ve balans ayarını yaptı.

O dönemde Milliyet Gazetesi''nde yayınlanan irticacı şirketler listesine giren şirketler, hastaneler, kebapçılar en karlı dönemini yaşadı.

Halkın sahiplenmesi, birçok şirket sahibine "Keşke biz de irticacı şirketler listesine girseydik" dedirtti.

Bu süreci değerlendiren Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD''ın Genel Başkanı Dr Ömer Bolat''a göre bu süreç ne laiklik ne de irticaya karşı mücadele süreciydi. Tamamen ekonomideki pasta kavgasıydı.

28 Şubat sürecine destek verenlerin 1997 ve 2002 yılları arasındaki büyük soygundan nemalanarak verdikleri desteğin ödülünü aldıklarını belirten Başkan Bolat, "Hortumlanan bankalar, ballı ihaleler ve kamu bankalarının içinin boşaltılmasıyla sürece destek verenler ödüllendirildi. Bu dönemde Türkiye''nin 6 yılı kaybolurken dünyadaki rakiplerimiz ekonomilerini 2 kat büyüttüler" dedi.

28 Şubat sürecinin 100 milyar dolar olarak milletin sırtına yüklendiğini ifade eden Dr Bolat, Türkiye''nin hala o hortumun getirdiği borç ve faiz yükünün faturasını ödediğini söyledi.

"Refahyol hükümeti yıkılmasaydı Türkiye ekonomisi bugün bambaşka yerde olabilirdi" diyen Başkan Bolat, 28 Şubat sürecinin aktörlerinin bile daha sonra o günkü ekonominin iyi gittiğini itiraf ettiklerine dikkat çekti.

Bu süreçte korku, paranoya ve sindirme operasyonlarına karşı dimdik duranlar yollarına devam ederken, korkudan işyerlerindeki yeşil renkleri ve dükkanındaki dini motifleri kaldıranlar işlerini kaybetti.

Bu süreç şunu gösterdi: Haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak da gerekiyor.

17 yıl önce
Sahi irticacı kebapçılar ne oldu?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset