
Hafta sonu iki günlüğüne dinlenmek üzere can dostlarım Muharrem Kartancı ve Nuri Gür kardeşlerim Bingöl'e kaçırdılar beni. Kardeşliğin lezzetini iliklerimize kadar hissettirmen Seyfullah Yiğit ve Bilal Arslan kardeşlerim unutulmaz bir iki gün yaşattılar bize. Seyahatimizi Bursa temsilcimiz Nuri Gür kardeşimiz kaleme aldı. Sizlere bu nefis yazıyla baş başa bırakırken bindiğim en Müslüman uçak yolcusunun Bingöl uçağı olduğunu görünce şükrettim Rabbime.
***
Yılın amansız son düzlüğünde, rakamların soğuk nefesi ensemde dolaşırken ve işlerin labirentinde ruhum daralırken, hayatın rutin gürültüsünü bıçak gibi kesen naif ses sanki ötelerden bir muştu gibi kulaklarımda yankılandı.
Samsun’dan Muharrem ağabey, İstanbul’dan Yusuf Kaplan Hocamız ve Bursa’dan bendeniz, üç ayrı şehirden aynı gönül coğrafyasına doğru akacak olan nehirlerin buluşma noktası bir ruh inşasının merkeziydi.
Hocamızla aynı uçaklara bilet almanın verdiği çocuksu heyecanla karışık saygı duygusu tüm yorgunluğumu unutturmuş ve beni duaların kanatları altında mucizevi bir yolculuğun eşiğine kadar getirip bırakmıştı. Yola çıkmadan önceki son üç gün, sanki zamanın bereketi üzerimize sağanak gibi yağdı ve normal şartlarda üstesinden gelmemizin imkansız olduğu yoğun işler hocalarımızın dualarının bereketiyle birer birer suhuletle çözüme kavuştu.
Pazar akşamı saatler on dokuzu gösterdiğinde tüm işlerimi yoluna koymuş olmanın huzuruyla evime geçerken büyük bir imtihanın içinden geçtiğimi ve bu kapının ancak samimiyetle aralanabileceğini bizzat tecrübe etmenin mutluluğunu yaşıyordum. Sabahın dördünde havaalanında beklerken Yusuf Hocamın henüz yolda olduğunu öğrenmek ve ikinci güvenlik noktasında onu beklemek bir talebenin hocasına duyduğu sadık bekleyişin en öğretici anlarından biriydi. Telefonumda hocamın o günkü köşe yazısını okurken daldığım beş dakikalık tefekkür hali zamanın nasıl da göreceli olduğunu ve uyanık kalmanın sadece gözlerin açık olması anlamına gelmediğini bana sert bir şekilde hatırlatacaktı.
Zira ben satırlar arasında kaybolmuşken Yusuf Hocam çoktan güvenlik noktalarından geçmiş ve uçağın kapısına varmıştı bile. Telefonum çaldığında ve hocamın telaşlı ama babacan sesiyle “Neredesin, kapı kapanmak üzere!” uyarısını duyduğumda, damarlarımdaki kanın çekildiğini hissettim ve o an Bursa’dan buraya kadar gelen tüm gayretimin bir dikkatsizlik yüzünden heba olması korkusuyla adeta yerimden fırladım. Güvenlik barikatlarını nasıl geçtiğimi, uzun terminalleri hangi hızla aştığımı hatırlamıyorum. Orada trafik polisi bulunsaydı muhtemelen hız sınırlarını altüst ettiğim gerekçesiyle radara girerdim. Gönlümdeki yangın ayaklarıma öyle bir derman vermişti ki son anlarda kendimi uçağın kapısından içeriye atmayı başardım. Uçaktaki koltuğuma oturduğumda nefes nefese kalmış halimle hocam ile birlikte olmanın verdiği mahcubiyet yerini yavaş yavaş büyük bir sükunete bıraktı.
Havaalanı’na sabahın ilk ışıklarıyla iniş yaptığımızda bizi karşılayan MTO Bingöl temsilcimiz Bilal Arslan ağabey, Muharrem ağabey ve Seyfullah kardeşimizin samimi çehreleri sanki kırk yıldır birbirini bekleyen bir ailenin ferdiymişiz gibi ruhumu ısıtan muazzam bir kucaklaşmaya vesile oldu. Hiç vakit kaybetmeden Bingöl’e doğru süzülen aracımızın içindeki sohbetin koyuluğu yeni demlenmiş bir çayın en bereketli vakti gibi zihinlerimizi açarken yol kenarındaki güzel durakta yaptığımız kahvaltı, Bingöl’ün meşhur misafirperverliğinin ilk mührü olarak hatıralarımıza kazındı.
Bingöl Fen Lisesi’nin heyecan dolu koridorlarına adım attığımızda bizi bekleyen genç öğrenci kardeşlerimizin gözlerinde parlayan ışık üzerimizdeki tüm yol yorgunluğunu bir anda silip süpürdü. Hocamız kürsüye çıkar çıkmaz sorduğu “Gölge misiniz, gerçek mi?” sorusu salonun atmosferini bir anda değiştirdi.
Yusuf Kaplan Hocamız, Batılı düşünürlerin çıkmaz sokaklarından Müslüman mütefekkirlerin ufuk açıcı dünyasına uzanan muazzam perspektifiyle gençlerin zihinlerinde yepyeni kapılar aralarken salondaki yüksek enerji bize bu toprakların geleceğinin ne kadar umut verici olduğunu haykırıyordu.
İkinci konferansta da benzer bir coşkuyla gençlerin gönlüne dokunan hocamızın ardından akşam yemeği için Seyfullah kardeşimizin hanesine misafir olduğumuzda ailesinin gösterdiği içtenlik ve hazırlanan lezzetli yemekler bizi evimizdeymişiz gibi hissettirdi. Seyfullah’ın tabağımı zorla dolduran cömertliği karşısında oburlar gibi yemek zorunda kalırken bir yandan şekerimin yükselme endişesini taşıyor diğer yandan ise bu kadim dostluğun lezzetini her lokmada ciğerlerime kadar çekiyordum.
Gecenin ilerleyen saatlerinde köydeki eve geçtik. Yusuf Hocam, Muharrem ağabey, Seyfullah, Saim Hoca, Osman ve Ömer ile kurduğumuz muhabbet halkası meyveler, kestaneler ve demli çaylar eşliğinde gece yarısına kadar süren bir gönül şölenine dönüştü.
İçinde üç tane şekerpare olan tabaktan bir adet yemeye heves ederken yaşadığım gelgitleri etrafımdaki dostların endişelenmemesi adına büyük bir maharetle gizlemeye çalıştım ve kadayıf dolmasına hiç el sürmeyerek kendi nefsimin dizginlerini elime almanın verdiği vakur duruşu muhafaza etmeye gayret ettim. O andan itibaren sohbetin derin akışına fiziksel olarak orada bulunsam da ruhen tam anlamıyla katılamamamın verdiği burukluk dostlarımın benim halimi sessizce takip ettiklerini ve benim için gizliden gizliye kaygılandıklarını anlamamla yerini derin bir mahcubiyete bıraktı.
Sabahleyin Yusuf Hocamızın zihnimizi ufuklar ötesine taşıyan her cümlesi birer hikmet pınarı olan muazzam sohbetiyle güne başlamak geceki yorgunluğun ve endişenin yerini muazzam bir inşirah haline bırakmasına vesile oldu. Seyfullah kardeşimizin bizi götürdüğü tarihi dokulu mekanda kahvaltımızı yaparken Bingöl’ün yaşanmışlık kokan atmosferini iliklerimize kadar çekerek gönül dünyamızı şenlendirdik.
Bingöl Ulu Cami’nin vakur gölgesinde Seyfullah kardeşin babasının iş yerinde içtiğimiz son çay bir önceki akşam evlerinde gördüğümüz gönül zenginliğinin kaynağını bize bir kez daha gösterirken bu toprakların insanının fedakar olduğunu da apaçık ilan ediyordu.
MTO’muzun emektarlarından Fatma Zehra kardeşimizin İçmeler kazasındaki evine misafir olduğumuzda uçuşumuzun bir saat rötar yapacağını öğrenmenin verdiği o tatlı rahatlıkla, programımızı hiçbir aceleye mahal vermeden tam bir sükunetle nihayete erdirdik.
Gökyüzünde süzülen uçağımız Sabiha Gökçen’e iniş yaptığında hocamla birbirimize sıkıca sarılarak ayrılırken içimde bu kutlu yolculuğun bıraktığı silinmez izlerin ve kurulan kopmaz gönül bağlarının verdiği huzurla Bursa otobüsündeki yerimi aldım. Şimdi bu satırları Bursa’ya doğru akan yolda yazarken programa vesile olan, beni bu kutlu halkanın içine dahil eden, Bingöl’ün eşsiz misafirperverliğiyle bizi ağırlayan ve uğurlayan her bir can dostumdan Rabbimin ebeden razı olmasını niyaz ediyorum. Bu iki günlük sefer, benim için modern zamanların işgali altındaki ruhumun özgürlüğe kavuştuğu, medeniyetimizin asil ruhuyla yeniden buluştuğu mukaddes bir seferin adı olarak ömrümün en müstesna köşesinde daima diri kalacaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.