
Türkiye"de entelijansiya olmadığı için hem dünyaya hem de ülkemize ilişkin en hayatî, en temel soruları sorabilmiş bile değiliz henüz!
Sözgelişi: Sekülerleşme ne demektir? Sekülerleşme, nerede, niçin ve nasıl ortaya çıkmıştır; nasıl bir dünyanın çocuğudur?
Türkiye"nin sekülerleştirilmesi ne anlam ifade ediyor? Türkiye"deki sekülerleşme projesiyle Batı ülkelerindeki sekülerleşme süreçleri (dayanakları ve vaatleri) aynı şeyler midir?
Türkiye"deki sekülerleşme projesi, kimler tarafından, niçin ve hangi amaca hizmet etmek amacıyla başlatılmıştır ve sürdürülmektedir?
Bu soruları çoğaltabiliriz; ama bu kadarı kâfî.
Sekülerleşmenin sözlük anlamı, dünyevîleşmek demektir.
Terminolojik anlamı ise, insanın Tanrı"dan, din"den bağımsızlaşması; otorite, hegemonya ve meşruiyet kaynaklarını Tanrı-merkezli bir din"e dayandırmaması; insanın aklını, özgür iradesini ve seçimini "kilise" otoritesinden ve tasallutundan kurtarması demektir.
Sekülerleşme, münhasıran Batılı/pagan toplumlara ait bir olgudur; orada ortaya çıkmıştır.
Avrupa"da sekülerleşme sürecinin ortaya çıkışında İslâm medeniyeti ve İslâm düşüncesi itici rol oynamıştır. 9., 13. ve 16. yüzyıllardaki rönesans hareketleri, Batı Avrupa toplumlarının sekülerleşmesine yol açan süreçlerdir; bu süreçlerin üçünü de İslâm medeniyeti ve düşüncesi tetiklemiştir. Ama Batı toplumlarının sekülerleşme sürecinde belirleyici ve kurucu rolü antik Yunan pagan düşüncesi ve antik Roma pagan uygarlığı oynamıştır.
Buradan İslâm"ın seküler bir dünya sunduğu ve kurduğu sonucu çıkmaz. Aksine İslâm"ın dünya ile ukba arasında, fizik gerçeklikle fizikötesi gerçeklik arasında, iç ile dış dünya arasında, enfüs"le âfâk arasında, ruh"la beden arasında bir denge kurduğu anlamına gelir bu.
Bu denge"yi sadece İslâm kurmuştur ayrıca.
Müslüman toplumların Ortaçağlarda, Kilise"nin hükümran olduğu zamanlarda olduğu gibi, akıllarını, özgür iradelerini kullanamamaları gibi bir sorunları yoktu. İnsanların akıllarını ve özgür iradelerini ipotek altına alan bir kilise makinasının varlığı sözkonusu değildi çünkü. O yüzden, İslâm dünyasında akıl-din, bilim-din, cami-devlet çatışması gibi bir sorun yaşanmamıştı hiç bir zaman.
Bu nedenledir ki, Müslümanlar, mevcut bütün medeniyetlerle temasa geçmişler, bütün medeniyetlerin birikimlerinden yararlanmasını bilmişler ve bu arada, antik Yunan pagan düşüncesiyle de yaratıcı şekillerde temas kurmayı başarmışlardı.
Oysa Batılılar, kendi ataları antik Yunanların pagan düşüncesiyle Müslümanlar üzerinden temas kurabilmişlerdi. Fakat Kilise Hıristiyanlığı, önce Aziz Augustine, sonra da 12. yüzyılda Thomas Aquinas"ın sistemleştirici çabaları sonrasında antik Yunan pagan düşüncesi tarafından yutulmaktan kurtulamamıştır.
Oysa Grek düşüncesi de, Müslümanların temâsâ geçtikleri bütün diğer düşünce gelenekleri de İslâm düşüncesini yutmayı başaramamıştı.
Batı"da kilise için vurucu ve yıkıcı darbe, sekülerleşme süreci içinse kurucu darbe, Kopernik, Newton ve Descartes tarafından temelleri atılan "bilimsel devrim"le gerçekleştirilmişti.
Sekülerleşme süreçleri, insanı her bakımdan özgürleştirmeyi vaadediyordu.
Oysa bugün geldiğimiz noktada, sekülerleşme süreçleri, hem insanı ve toplumu yok etti, hem hayatı anlamsızlaştırdı; hem de insanı hız ve haz arasına hapsederek dünyanın sorunlarına yabancılaştırdı, hakikatten uzaklaştırdı:
Aracın, gücün ve güç üreten araçların putlaştırılmasına yol açarak, aracı/gücü ellerinde bulunduran aktörlerin azmanlaşmalarına, vicdansızlaşmalarına zemin hazırladı. Ve dünyayı yaşanılamayacak bir yer hâline dönüştüren küresel/postmodern yeni-sömürgeciliğin adı, adresi ve keşif kolu oldu.
İKİ VAROLUŞSAL SORUN
Bugün bütün insanlığı ve bizi ilgilendiren iki yakıcı soru var burada:
İnsanlığı ilgilendiren soru/n şu: Sekülerleşme, modern süreçte, dînî dünyadan uzaklaştırdı. Postmodern süreçte ise dünyevî olan her şeyi dinselleştirdi; din dışı kutsallıklar icat etti: İnsanlığı neo-paganizminin eşiğine fırlattı.
Hız, haz ve ayartının kıskacında tarihinin en büyük varoluşsal sorunlarından birini yaşıyor insanlık. Bunun en temel nedeni sekülerizm ve sekülerizmin gölyatağı paganizmdir. İnsanlık, bu sorunu nereye kadar görebiliyor acaba?
Bizi ilgilendiren soru ise şu: Batılılar, kendilerini büyük bir felsefî, dolayısıyla sosyal ve ahlâkî krizin eşiğine fırlatan sekülerleşme sürecini, İslâm"ın protestanlaştırılması projesi çerçevesinde, neden İslâm dünyasına zorla dayatmaya çalışıyorlar acaba?
Sonuç olarak, sekülerizm ve dölyatağı paganizm ve postmodern türevleri üzerinde kafa yoramazsak, insanlığın büyük bir çölleşmenin, yokoluşun eşiğine sürüklenmesini önleyemeyiz.
Bunun için İslâm"ın kozmos ile kaos arasındaki dengeyi muhkem bir şekilde kuran hakikat tasavvuruna ihtiyacı var insanlığın.
Not: Bugün Çorum"da "Sekülerleşme ve Müslüman Kimliği Sempozyumu" var. Orada olacağım. Bu meseleleri konuşacağız.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.