Sekülerler nesne, müslümanlar özneleşirken!

00:002/07/2001, Pazartesi
G: 12/09/2019, Perşembe
Yusuf Kaplan

Yaklaşık son yirmi yıldan bu yana sadece Türkiye''nin değil, dünyanın gündeminde de İslami söylemler birinci sıralara oturmuş durumda.Olaylara ve olgulara gazetecilerin ve politikacıların dar ve sığ bakış açıları ile bakanlar, bu gözlemimi abartılı bulabilirler. O yüzden gazetecilere ve politikacılara bakarak olayları ve olguları anlayabileceklerini, anlamlandırabileceklerini düşünenlere sadece acımak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü gazetecilerin ve politikacıların temel kaygısı "şimdi"yi, "şimdi"de

Yaklaşık son yirmi yıldan bu yana sadece Türkiye''nin değil, dünyanın gündeminde de İslami söylemler birinci sıralara oturmuş durumda.

Olaylara ve olgulara gazetecilerin ve politikacıların dar ve sığ bakış açıları ile bakanlar, bu gözlemimi abartılı bulabilirler. O yüzden gazetecilere ve politikacılara bakarak olayları ve olguları anlayabileceklerini, anlamlandırabileceklerini düşünenlere sadece acımak gerekir diye düşünüyorum. Çünkü gazetecilerin ve politikacıların temel kaygısı "şimdi"yi, "şimdi"de olan bitenleri belirlemek ve dolayısıyla yönlendirmek, "bu/gün"ü ve vaziyeti kurtarmak olduğu için; perspektifleri son derece sığ ve sınırlıdır; gözlemleri de yanıltıcı ve yanılsatıcıdır. Dolayısıyla dünyada olup bitenleri nedenlerine ve kökenlerine inerek kapsamlı bir şekilde okuyabilecek bir temelden de, kaygıdan da, entelektüel / teorik enstrümanlardan da yoksun oldukları için, gazetecilerin ve politikacıların düne, bugüne ve geleceğe ilişkin söyleyebilecekleri hemen hiçbir şey yoktur; olamaz da.

Örneğin gazetecilerin dar ve sığ bakış açıları, FP''nin kapatılmasını, İslami söylemlerin, hatta İslam''ın siyasi bir yenilgisi olarak algılayabilir ancak. Ama bu ve benzeri fenomenlere biraz daha kapsamlı bir perspektiften, tarihin ve toplumun nasıl işlediğine ilişkin geliştirilen sosyal bilimlerin perspektiflerinden baktığımız zaman, gazetecilerin ve dolayısıyla politikacıların resmettikleri tablonun son derece yanlış, yanılsatıcı ve sığ bir perspektifin (perspektifsizliğin) ürünü olduğunu görebilmek kolaylaşır.

Şu an FP''nin kapatılması da, son yirmi yıldan bu yana hem çeşitli müslüman toplumlarda, hem de küresel düzlemde İslami siyasi, kültürel, toplumsal, entelektüel ve ekonomik söylemlere ve pratiklere karşı bir yıldırma, sindirme, yoksayma, tanınamaz hale gelecek şekilde hadım etme operasyonlarına hız verilmesi de, İslami söylemlerin ve pratiklerin hayata müdahale etme ve hayatiyet kazanma alanlarının ve imkanlarının olabildiğince daraltılmaya ve iptal edilmeye çalışılması çabalarının zorunlu sonuçlarıdır.

Çünkü gerek Türkiye''de, gerekse küresel düzlemde, hakim Batılı seküler söylemlerin ulusal ve uluslararası aktörleri, İslam''ı ve İslami söylemleri ve pratikleri kendi gelecekleri açısından tehlikeli görüyorlar ve handiyse tüm stratejilerini İslami söylemleri etkisiz hale getirme kaygısı ile geliştiriyorlar. Yani, stratejilerini İslam''a karşı veya göre geliştirmekle kendilerini ve seküler söylemleri NESNE, İslami söylemleri ise ÖZNE olarak konumlandırıyorlar.

İslami söylemlerin hem de küresel ölçekte özne olarak konumlandırılması, İslami söylemlerin bittiğinin değil; ilk kez küresel düzlemde ciddiye alınabilecek ve etkisiz hale getirilmesi için dört bir koldan üzerine gidilecek kadar güçlendiğinin hakim aktörler tarafından da kabul edildiğinin göstergesidir.

Bu durum, İslami söylem sahiplerinin ve "aydın"ların bile farkına varamadığı bir durumdur. O yüzden İslami söylem sahipleri bile bu gerçeği farkedemedikleri için teslim bayrağı çekiyorlar.

Oysa "hikaye", yeni bir "tarih yazma" imkanı asıl şimdi başlıyor. Çünkü bugüne kadar İslami söylemleri şimdiye kadar kimse ciddiye almıyor ve es geçiyordu. Ama iş, o kadar ciddi boyutlar kazanmaya başladı ki, İslami söylemlerin ve pratiklerin asla es geçilemeyecek kadar güçlendiği, kitleselleşmeye yüztuttuğu, orta ve uzun vadede ulusal seküler sistemlerinin ve küresel seküler dünya sisteminin aktörlerinin "oyun"larını bozabilecek bir dinamizme ve ruha sahip olduğu farkedildi.

Türkiye''de RP''nin ve FP''nin kapatılması, küresel düzlemde de İslam''ın ve İslami söylemlerin ve pratiklerin hadım edilmesi için her tür yolun denenmesi, bir şeylerin bittiğinin değil; aksine bitmediğinin, sürgit güçlendiğinin, dolayısıyla bitirilmesi gerektiğinin ifadesi ve sonucudur.

Kanımca bundan sonraki süreçte yapılması gereken şey şu: İslami söylemler ve bu söylemleri dillendiren aktörler, asla geri adım atmamalı; teslim bayrağı çekmeye kalkışmamalılar. Aksine daha güçlü ve karşılığı olabilecek, üretilebilecek bir açılım ve atılım gerçekleştirmenin yollarını araştırmalılar. Bunun için yaratıcı bir ruh, dinamizm ve kurucu irade ile donanarak kabuklarını kırmalı; hem kendi dinamiklerimizle, hem de dünya ile yüzleşmeye ve hesaplaşmaya soyunmalılar. Müslümanlığın hem fizik, hem de fizikötesi gerçekliği aynı anda kuşatan ve kucaklayan, yani insanın hem iç, hem de dış dünyasını aynı anda anlamlı kılan kapsamlı anlam haritaları, yeni bir açılım ve atılım gerçekleştirebilecek bir yaratıcı ruh, dinamizm ve kurucu irade sunacak potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin yeni bir dil, duyarlık ve dinamizmle yeniden icat ve inşa edilmesi, yani çağdaşlaştırılması artık bir "an meselesi" haline gelmiştir. Önümüzdeki üç-beş yıl içinde bu çaba meyvelerini vermeye başlayacaktır.

Seküler söylemler ve pratikler insanı, dünyayı, doğayı köleleştirmiş ve tüketmiştir. Postmodern düşünürlerin metinlerine bakmanız bu gerçeği görmeniz için yeterlidir. Biten şey İslami söylemler değil; şiddet yüklü primitif seküler söylemlerdir. İslami söylemlerin üzerine bu denli gidilmesinin nedeni burada gizlidir. Bu gerçeği gazetecilerin ve politikacıların günübirlik ve vaziyeti kurtarmaya dönük sığ perspektifleriyle görebilmek elbette ki mümkün değildir.

Dünya yeni bir "hikaye"ye gebe. Müslümanlar, özne olduklarını farketmeye başladıkları andan itibaren dünya müslümanların yazacakları "hikaye"ye kulak kabartmak zorunda kalacak vesselam.