|
Ahmet Kekeç, kekeme yaşadı, kekelemeden konuştu ve “erkenden” Rabbine kavuştu

Ahmet Kekeç, vefat etti.

Dayanamadı gitti bu dünyanın kirine ve pasına, zulmüne ve çirkefine...

Çok üzüldüm. İyileşir, döner diye bekledim, dualar ettim.

Ne yapalım, takdir böyleymiş. Boynumuz kıldan ince takdîr-i ilâhî önünde.

Allah (cc) rahmet eylesin. Mekânını cennet eylesin.

Ailesinin, oğlu sevgili Hakan kardeşimin ve hepimizin başı sağ olsun.

BEĞENİSİ YÜKSEK BİR EDEBİYATÇI

Üç Ahmet Kekeç vardı: Edebiyatçı, köşe yazarı ve yılmaz dava adamı Ahmet Kekeç.

Ahmet Kekeç’in diğer vasıflarını da belirleyen belki de en önemli ama en az bilinen veya dillendirilen vasfı, edebiyatçı yanıydı: Hikâyeler ve romanlar yazdı meselâ. Çoksatan bir yazar olan Ahmet Altan’a filan fark atacak çapta bir edebiyat ve dil zevki vardı. (Ahmet Altan’la karşılaştırmak bile züldür aslında ama daha iyi anlaşılsın diye yazdım Ahmet Kekeç’in kim olduğu!)

Ahmet Kekeç, yazı hayatına edebiyat dergilerinde yazarak başladı: Aylık Dergi, Mavera, Yönelişler, ilk hikâye, deneme ve eleştirilerini yayımladığı mecralardı.

Beğenisi yüksek bir yazardı. Dil kurma kaygısı vardı; dili zevkliydi; Türkçe’yi ustaca kullanıyordu, kendine özgü bir dile, üslûba sahipti.

Sanat, edebiyat ve estetik meselelerini derinlemesine kavramış, elini kolunu bağlayan şartlar müsaade etse, büyük edebî eserler verebilecek kadar esaslı, özgün, yüksek bir estetik duyuşa, seçkin bir edebî duyarlığa, derinlikli bir entelektüel kavrayışa sahip bir yazardı Ahmet Kekeç.

ÜSLUP SAHİBİ BİR YAZAR

Ahmet Kekeç’in yazı hayatına edebiyatla giriş yapması, gazete yazarlığında dili kıvrak, işlek ve estetik bir şekilde kullanma imkânı kazandırmıştı kendisine.

O yüzden en siyasî, en güncel yazılarında bile, bu estetik duruş ve edebî duyuş, yazılarına damgasını vuruyordu.

Güçlü polemik yazıları yazdı. Matbuat ve edebiyat tarihimizdeki polemik yazarlarının polemik mirasını devam ettirdiği bilinciyle yazıyordu sanki: Mehmet Akif’le Tevfik Fikret polemiğini veya Peyami Safa ile Nurullah Ataç “kapışması”nı canlı tutmaya, sürdürmeye çalışıyor gibiydi.

Bu açıdan yazıları, üslûbu Peyami Safa’dan izler taşıyordu. O da Peyami Safa’nın sade, etkili ve zaman zaman şâirâne dilini andıran bir dille yazıyordu.

O yüzden polemik yazıları hem okunuyor hem de tad veriyordu.

YILMAZ BİR DAVA ADAMI

Zor zamanda yaşadı.

Zor zamanda yazdı.

Zor zamanda savaştı.

Ama yılmadı. Yıkılmadı. Teslim bayrağı çekmedi.

Bu ülkeye dâir umutlarını aslâ yitirmedi; bu ülkenin çilekeş insanının sahiciliğine, samimiyetine, mazluma sahip çıkan ahlâkına, irfanına ve basiretine güvendi hep.

Bir isyan ahlâkının izini sürdü...

Haksızlıklara isyan.

Ülkenin ve yeryüzünün mazlumlarının maruz kaldığı zulümlere isyan.

Belki de hepsinin üstünde de milletin hakkının, hukukunun devşirme bir avuç oligarşik zorba tarafından gasp edilmesine isyan.

Ahmet Kekeç, kekeme yaşadı, çok zorluk çekti.

Kekelemeden konuştu, hiç bir kınamacının kınamasına aldırış etmedi.

Dimdik durdu: Ülkesinin, gelecek kuşakların hakkını, hukukunu savundu, korudu.

Sonunda yoruldu; takdir elbette ama “erkenden” (59 yaşında, en verimli çağında) Rabbine kavuştu. Ne yapalım, Allah’ın takdiri buymuş demek ki. Allah, rahmetiyle muamele eylesin.

#Ahmet Kekeç
3 yıl önce
Ahmet Kekeç, kekeme yaşadı, kekelemeden konuştu ve “erkenden” Rabbine kavuştu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset