160 yıl önce Lübnan'a asker göndermiştik

00:0010/09/2006, Pazar
G: 10/09/2006, Pazar
Yeni Şafak
160 yıl önce Lübnan'a asker göndermiştik
160 yıl önce Lübnan'a asker göndermiştik

Osmanlı Hükümeti,1844'te Dürziler ile Maruniler arasındaki çatışmaları önlemek ve halkı silahsızlandırmak için Lübnan'a asker gönderdi, ama Avrupa yan çizmişti.

TBMM'den Lübnan'a asker gönderilmesiyle ilgili tezkere geçti. Hükümet, askerlerin başta Hizbullah olmak üzere Güney Lübnan halkını silahsızlandırmak amacına matuf olmadığını savunuyor. Oysa, bir zamanlar Osmanlı'ya tâbi özerk bir idari yapıya sahip olan Cebel-i Lübnan'da Hıristiyan Maruniler ve Müslüman Dürziler arasında çıkan kanlı olayları durdurmak ve halkı silahsızlandırmak için bölgeye asker göndermiştik. Ama, silahsızlandırma işi başımıza yeni dertler açtı. Cebel-i Lübnan'da başlıca iki unsur vardı: Dürziler ve Maruniler. Lübnan sahilleri boyunca uzanan Cebel-i Lübnan(Lübnan Dağları) eski tarihlerden itibaren merkezi yönetimlere zorluk çıkarırdı. İki taife arasında asırlardır süren emirlik çatışması vardı. 1516'da Osmanlı idaresine giren Cebel-i Lübnan'ın otonom durumu devam etmekle birlikte emirlik kimi zaman Marunilerde, kimi zaman Dürzilerin elindeydi. 1860'li yılların ilk çeyreğinde Cebel-i Lübnan'ın emirliği, Maruni Beşir Şihab'ın uhdesinde idi. Dürziler ve Ortodoks Rumlar Beşir'in despot idaresinden hoşnut değildi. Bu yüzden Osmanlı Hükümeti'ne şikayetlerde bulunuyorlardı. Maruniler Haçlı seferlerinden itibaren Fransızlarla yakın ilişki içindeydiler. Maruniler, Lübnan'ın idaresini ele geçirmeyi ve müstakil bir Maruni devleti kurmayı istiyorlardı. Fransa'nın da himayesini kazanmışlardı.

TANZİMAT FAYDASIZ

1841'de Osmanlı Hükümeti, 55 yıl emirlik yapan Beşir Şihabi'yi azletti, yerine oğlu Emir Kasım'ı getirdi. Osmanlı, 1839'da kabul edilen Tanzimat rejiminin esaslarını Lübnan'da da yürürlüğe sokmak istedi. Böylece, Cebel, merkezi idareye tâbi kılınacaktı. Tam tersi oldu. Emir Kasım'ın başkanlığında kurulan ve Tanzimat esaslarının uygulanmasını takiple mükellef Divan, Cebel-i Lübnan'da kabul görmedi. Emir Kasım'ın Dürzilere ve Ortodokslara sert davranması yeni olaylara neden olunca, o da azledildi. Yerine Macar Ömer Paşa getirildi. Maruni papazlar, sahte mühür ve mazbatalarla şikayetnameler hazırlayarak, yeni idare aleyhinde yabancı devletlere şikayette bulundular. Maruni-Dürzi çatışması devam ediyordu. Fransa, Cebel-i Lübnan'daki olayları gerekçe göstererek müdahil oldu. İngiltere de Dürzilere el attı. Yanısıra Rusya da Ortodoksların hamisi olarak sahneye çıktı.

İLLA MARUNİ OLACAK

Fransa ve Avusturya, Beşir'in oğlu Emin'in emirliğe getirilmesini istiyordu. Baskılar üzerine Ömer Paşa azledildi. Lübnan için yeni bir rejim kabul edildi. Buna göre Lübnan, Sayda Valisi'ne bağlı olmak üzere biri Dürzi diğeri Maruni iki kaymakam tarafından idare olunacaktı. Bu da çözüm olmadı. Yabancı devletlerin İstanbul'daki elçileri de işe karıştı. Elçiler Marunilere saldıran Dürzilerin yakalanması, silahlarının toplanması, Marunilere tazminat ödenmesi konusunda baskı yapıyordu. Dürziler ve Ortodokslar da Marunilerden şikayetçi idiler. Osmanlı Hükümeti Hariciye Nazırı Şekip Efendi'yi Lübnan'a gönderdi. Şekip Efendi askeri harekat için Arabistan'daki Namık Paşa'yla görüştü. Çözüm önerisi, tarafların elindeki silahların toplanması, 1844 isyanına karışanların affedilmesi, verginin genel bir değer üzerinden alınması ve isyanlarda malları yağma edilenlere tazminat ödenmesi şeklindeydi. Tüfekleri, Kavalalı İbrahim Paşa'nın Lübnan'dan çıkarılması sırasında, Osmanlı ve İngiltere dağıtmıştı.

ASKERE ATEŞ

İki taraf da silahları teslime yanaşmadı, ayrıca yeni olaylar çıktı. Maruniler Dürzi köylerine saldırdılar, araya giren Osmanlı askerlerine ateş açarak bir çavuşu şehit ettiler. Dürzi ve Maruni kaymakamları tutuklandı. Fransa, Lübnan'a asker çıkarmak ve abluka altına almakla tehdit etti. Fransızlar, silahların toplanması sırasında Marunilere sert davranıldığı iddiasıyla Osmanlı Hükümeti'ni taciz ettiler. Oysa, tahrikçi Maruni papazlarının yanısıra pekçok Dürzi hapsedilmişti. Dürzi Said Canbolat, Marunilere karşı destek için diğer şeyhlere yazdığı mektupta, silahsızlandırma işiyle görevli Davut Paşa sayesinde Dürzi köylerinin yakılmaktan kurtarıldığını belirtiyordu. Fransızların eline geçen mektuplar, Osmanlı'nın Dürzileri kollamakla itham edilmesine vesile oldu. Canbolat bir mektubunda, “Davut Paşa, kafirin-i nasraniye üzerine düşmeğe ve eserlerini bırakmamağa bizi ve Dürzi taifesini mezun buyurmuşlardır. Nasranilere Frenkler sahip çıkıyorlar, biz dahi ehl-i İslam olduğumuzdan Devlet-i Aliye'den başka hamimiz yoktur” diyordu. İngiliz elçisi de hükümetine gönderdiği yazıda Marunilerin ellerinde Fransız bayrakları göründüğünü belirterek Fransa tahrikine dikkat çekiyordu.

FESAT DOLAPLARI ÇEVİRDİLER

Yabancı devletlerin baskısı üzerine hükümet, Şekip Efendi'den uygulamaları gevşetmesini istedi. Hapsedilen Maruniler serbest bırakıldı. Şekip Efendi ve Namık Paşa, iddiaların abartılı olduğunu ve kasıtlı yayıldığını, silahları toplanmasına devam edilmesini, icap ederse cebir kuvveti kullanılmasında tereddüt olunmamasını, icraatın yarım kalması halinde devlet nüfuzunun o havalide kaybolacağını dile getirdiler. Şekip Efendi'ye göre, İngiliz ve Fransız konsolosları bölgeden çıkarılmadıkça sükun ve asayiş sağlanamazdı. Şekip Efendi, İngiltere ve Fransa'yı kastederek, “İkisi dahi halkın bir derece damarlarına girmişler ki bayağı buralarını benimsemişçesine ahaliyi istedikleri gibi kullanmaya başlamışlar ve bunun da sebebi bir müddetten beri kendi haklarında taraf-ı Devlet-i Aliye'den her ne muamele-i lütfiye buyurulmuş ise bunların delaletiyle olması ve bundan böyle dahi öyle olacak surette tutulması kaziyesi olmak hesabıyla halk Devlet-i Aliyeyi unutup bu iki dolab-ı mefsedete koşulmuşlar” diyordu. Osmanlı, dış baskıları göğüsleyemedi, Şekip Efendi Hariciye Nazırlığı'ndan azledilerek Londra Elçiliği'ne atandı, ancak Lübnan sorununun çözümündeki katkısının devam etmesi istendi. Bu arada Dürzilerden Arslan ailesinden bazı isimlerin bölgeden uzaklaştırılması da İngiliz Büyükelçisi'ni Fransız Büyükelçisi'yle birlikte hareket etmeye vesile oldu. Beş Avrupa devleti, Osmanlı'dan yeni bir rejim için tazyikte bulundu. Bunun üzerine Osmanlı, 1846'da Ferik Emin Paşa'yı Lübnan'a gönderdi. Yeni bir idari sisteme geçildi. Buna göre Dürzi ve Maruni kaymakamların ayrı ayrı başkanlığında onar kişilik meclisler teşkil edildi. Her iki mecliste Maruniler çoğunluk olacaktı. 6 Maruni'ye, 4 Dürzi düşecekti.


LÜBNAN'DA ISLAHAT FERMANI BİLE İŞE YARAMADI

1856'da ilan edilen Islahat Fermanı, Lübnan ve Suriye'te ters etki yaptı. 1858'de ortalık karıştı. Olaylar Şam'a sıçradı, yüzlerce insan öldü. Fransa, Beyrut'a asker çıkardı. Maruniler, Fransız askerlerini törenlerle karşıladılar. Fransız general Beaufort d'Hautpoul, Osmanlı 'nın bölgeye gönderdiği Fuat Paşa'dan Dürzilere karşı geniş çaplı askeri harekat düzenlemesini istedi. Fuat Paşa, bir Fransız rahibin öldürülmesi nedeniyle Fransızların intikam duygusuyla hareket edeceklerini düşünüyordu. Fuat Paşa, diğer tedbirlerin yanısıra Dürziler elinde rehine kalan Marunileri kurtardı. Geniş bir harekat yerine, olaylara karışan Dürzi reislerini hedef aldı. Ancak Dürzi şeyhlerin kendi istekleriyle teslim olmaları Fuat Paşa'yı rahatlattı. Fransızların askeri müdahale yapmaları zorlaştı. İş, Lübnan sorununun müzakere yoluyla çözümlenmesi aşamasına geldi.

MARUNİ BAŞKAN SİSTEMİ

Fransa başta olmak üzere 5 büyük devletin elçisi İstanbul'da komisyon kurarak Osmanlı Hükümeti ile müzakere yaptı. 1861'de Hıristiyan bir mutasarrıfın başkanlığında daha otonom rejim içeren nizamname kabul edildi. Fransa askerleri Beyrut'tan çekildi. Lübnan'da Maruni üstünlüğüne dayanan 'Hıristiyan Mutasarrıflar' dönemi başladı. Bu uygulama 1915'e kadar sürdü. Hükümet Mutasarrıf Ohannes Paşa'yı azledip, yerine Ali Münif Paşa'yı atadı. Bugünkü Lübnan rejimini oluşturan esaslar, 1861 Nizamnamesi'ne dayanıyor. 'Hıristiyan Devlet Başkanı' uygulaması hâlâ devam ediyor.