|
Eve dönün

CHP’den istifa ederek Muharrem İnce’nin Memleket Hareketi’ne katılan milletvekillerini tekrar kazanmak isteyen Kemal Bey, çağrıda bulundu.

“Eve dönün” diye seslendi onlara.

“Her tartışma ayrılıkla sonuçlanmamalı” dedi.

Gayet mantıklı.

Ufak bir tartışmada ceketi alıp gitmek olmaz.

*

Yalnız…

Burada ufak bir fikir ayrılığından bahsedilebilir mi, orası biraz şüpheli.

Ciddi eleştiriler söz konusu.

Partinin Atatürk çizgisinden uzaklaştığını söylüyor müstafi vekiller.

Bir durup düşünmek gerekir.

*

Ana çizgi devam ettirilmiyorsa, tren raydan çıkmışsa, başka tarafa gidiliyorsa…

Evvelce tek başına da olsa girdiği her seçimi kazanan parti, yarışın ikinci devresinde girdiği hiçbir seçimi kazanamıyorsa ve bu konuda bir dünya rekoruna sahipse…

Üstelik ciddi görünümlü alternatifler belirmişse…

O kumpanyaya devam etmenin bir anlamı kalmış mıdır?

*

Biz “Eve dön” çağrısında bulunanları pek çok defa gördük.

Bazılarını yakından tanıdık.

Bazılarını ekranlarda, gazete sayfalarında gördük.

Evden çıkmış gitmiş, nereye gittiğini söylememiş, sonradan da herhangi bir haber vermemiş gençlerin arkasından gözü yaşlı ana babalar feryat eder, oğluna kızına mesajlar göndermeye çalışır.

“Evine dön yavrum, annen baban kardeşlerin perişan. Gözlerimiz kurudu ağlamaktan” diye konuşurlar.

Hakikaten gözlerinde yaş kalmamıştır.

Bazen de nereye gittiğini gayet iyi bilirler fakat ellerinden bir şey gelmez.

Gidip alamazlar, getiremezler.

Diyarbakır Anneleri gibi.

*

İstifa eden vekillerine “Eve dönün” diye seslenen Kemal Bey, bugünlerde bir nebze Diyarbakır Annelerini anlamış olsa gerek.

Yahut anlamış gibi olmuştur.

*

Gazeteciler merak ederek CHP’den istifa eden o vekillerin peşine düşse, ya telefonla yahut yüz yüze (maskeli vaziyette) aklındaki soruları sorsa…

Özellikle Kemal Bey’in “Eve dönün” çağrısını nasıl karşıladıklarını öğrenmek istese…

Ne cevap verirler?

Tahmin edelim.

“Biz zaten evdeyiz. Bu salgın günlerinde riske girmek istemediğimiz için, Hayat Eve Sığar diyoruz.”

DEĞİŞİM

Abdullah Harmancı’nın “Ertesi Dünya” isimli kitabında yer alan “Değişim” adlı kısa hikâye, pek hoş gelmiştir bencağıza.

Sizin de beğeneceğinize eminim. “Bana böyle hikâyelerle gelin” diyeceksiniz belki de.

Bakın bakalım baksınlar…

*

Tek murâdı Hacca gitmek ve orada ölmek olan ihtiyar adam, beni her gördüğünde bu biricik isteğini yineler dururdu. Hacca gitti ve onun Hacca gittiği yıl, yüze yakın Türk vatandaşının bir tünel göçüğünün altında kalarak öldüğünü haber aldık. Gözlerimiz yollardaydı. Bizim ihtiyarın geleceği günü hatta belki de gelemeyeceği günü bekliyorduk. Garip bir durumdu. İhtiyar ölse üzülecek ama sevinecek, ihtiyar ölmese sevinecek ama üzülecektik. Ondan iyice umudumuzu kestiğimiz, yani ki iyice umutlandığımız bir günde, ihtiyar –maalesef ve ne mutlu ki- büyük bir gizeme bulanmış olarak geldi. Ama galiba gelen o değildi. Ona çok benzeyen başka biriydi. Bunu yalnızca ben fark etmiştim ya da fark ettiğimi sanıyordum. Gözlerimde pırıldayan kuşkudan tedirgin olan ihtiyar, kulağıma, “Ölmem gereken kadarım öldü, gelmem gereken kadarım geldi” diye fısıldadı, “zannettiğin gibi değil.”

Muradına ermiş bir adamın böylesine büyük bir değişim yaşayacağına, anlatsalar inanmazdım. Gördüm, öyle inandım.

#CHP
#Muharrem İnce
#Atatürk
#Diyarbakır Anneleri
3 yıl önce
Eve dönün
Hala mı Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir