Baskı, darbe ve muhtıraya rağmen korkup gitmeyen kim?

04:0021/12/2018, Cuma
G: 21/12/2018, Cuma
Mehmet Şeker

Gaz, bez, tuz… Bu ülkenin meşhur üçlüsü. Sadece bizim mi? Aynı zamanda bütün dünyanın.Basit şartlarda, toprağa bağlı olarak yaşayıp geçimini temin eden toplumların temel ihtiyaç maddeleri…Buğdayını, mısırını, sebze meyvesini kendi yetiştiriyor; şehirden veya kasabadan satın alacağı birkaç kalem ürün kalıyor: Gaz, bez, tuz.Üretemedikleri.*Bu üç kelime, bir zamanlar miting meydanlarında Süleyman Demirel’in sık sık tekrar ettiği sihirli cümle.Çok oy getirdi o kafiyeler.“Gazın fiyatı şu kadar oldu,

Gaz, bez, tuz… Bu ülkenin meşhur üçlüsü. Sadece bizim mi? Aynı zamanda bütün dünyanın.

Basit şartlarda, toprağa bağlı olarak yaşayıp geçimini temin eden toplumların temel ihtiyaç maddeleri…



Buğdayını, mısırını, sebze meyvesini kendi yetiştiriyor; şehirden veya kasabadan satın alacağı birkaç kalem ürün kalıyor: Gaz, bez, tuz.

Üretemedikleri.

*

Bu üç kelime, bir zamanlar miting meydanlarında Süleyman Demirel’in sık sık tekrar ettiği sihirli cümle.

Çok oy getirdi o kafiyeler.

“Gazın fiyatı şu kadar oldu, millet lambasına koyacak gaz bulamıyor. Fistan dikmeye bez alamıyor. Tarhana çorbasına atmak için bir avuç tuz kaç para haberiniz var mı? Kefen bezi yok memlekette, kefen bezi. Bu millet ölüsünü neye sarıp da gömecek? Başta biz varken böyle miydi?”

*

Temel ile Dursun, miting meydanında dinlemişler onu, hak vermişler.

“Gel biz bu işe girelim.”

“Ne yapalım?”

“Tuz işi iyi görünüyor. Çok para var. Bütün köylere tuz satarız.”

Sermayeyi denkleştirip bir çuval kalın tuz almışlar.

Tarlayı sürüp tuzları serpmişler.

Tuz yetiştirecekler.

Haftalar geçmiş, tarlada kıpırtı yok.

Niye filizlenmedi diye kafa yormuşlar.

“Şimdiye çoktan çıkması lâzımdı.”

“Galiba bir mahlûk gelip bunları çıkar çıkmaz yiyor.”

“O halde nöbet tutalım.”

*

Almışlar tüfekleri, tarlada beklemeye başlamışlar.

Öğleye doğru bir sinek doz doz ederek gelmiş, Dursun’un alnına konmuş.

Dursun hiç kıpırdamadan arkadaşına bir ıslıkla seslenmiş ve parmağıyla işaret etmiş.

Temel “Aha” demiş, “bulduk suçluyu.”

Tüfeğini doğrultmuş, tetiği çekmiş.

Dursun da yere serilmiş, sinek de.

“Bir sizden, bir bizden... Biz de olduk bir çuval tuzdan” sözü, o günden hatıradır derler.

İster inanın, ister inanmayın. Rivayet böyle.

*

Fakat biraz düşününce, çok açık görülür ki bir sinek için Temel ateş etmez.

Bu kadarını da akıl etmek lâzım.

Belli ki birileri örnek olması için uydurmuş.

Ben olsam, ateş etmek için en az iki sinek olmalı diye düşünürüm.

Şakası bir kenarda dursun da…

Demirel seneler boyunca “Gaz, bez, tuz…” diye diye kaç defa geldi, saydınız mı?

Ya kaç defa gitti ve niye, nasıl idi gidişi?

*

“Darbe olunca veya askerden bir mektup gelince bile şapkayı alıp gidiyordunuz” eleştirilerine nasıl cevap veriyordu?

“Ya ne yapsaydım? Şapkayı bırakıp da mı gidecektim?”

Velhasıl, gitmek her şartta garanti…

Seçim kaybedince toparlanıp gitmek mecburi.

Darbe olunca mecburi.

Muhtıra yazılınca yine mecburi.

Son dönemde gitmedi. Fakat “Keşke o zaman da gitseydi” dedirtti.

28 Şubat döneminde nasıl değiştiğini hep beraber gördük. Darbecilerin safında yer aldı.

O zaman da eleştirenlere verdiği cevap kulaktan kulağa yayıldı.

“Korktum kardeşim, korktum… Ne yapaydım?”

*

Bin türlü baskıya, kurulan tezgâhlara rağmen, hatta yarı kapalı yarı açık, bazen de tamamen açık darbeye veya küstahça yazılan muhtıraya rağmen gitmeyen biri var. Biliyor musunuz kim?

İyi bilirsiniz.

Seçimle gönderemediklerini “başka yöntemlerle” indirmeye çalışıyorlar ama nafile.

#Baskı
#Darbe
#Muhtıra
#Tezgah