|
Bayrağı görünce heyecanlanan Barış Manço

Barış abimiz bir konser arasında, öyle sözler söylemişti ki, İzmir Karşıyaka’daki on binden fazla Barışsever, -çoğu genç, azı yaşlı, bir kısmı da orta yaşlı- coşkuyla alkışlamıştı.

Seyirciler arasında birkaç genç, ay yıldızlı bayrağımızı açınca, şöyle söylemişti Barış Manço:

“Hem karşımda dünyanın en güzel bayrağını açıyorsunuz, hem de benden doğru dürüst şarkı söylememi bekliyorsunuz…”

Heyecanlandığını belirtmişti Barış abimiz ve ardından bir tavsiyede bulunmuştu:

“Bu bayrağa lâyık olmak ne demektir, bir düşünelim. Bu pasaporta, bu nüfus cüzdanına sahip olmanın anlamını, her gece yatmadan önce, beş dakika düşünün gençler… Beş dakika.”

Vefatından iki sene önceydi.

KALİTEYİ YAKALAMAK

Bilim ve sanatın pek çok dalında harika eserlere imza eden Leonardo da Vinci’nin bir sözü var ki…

İnsanı tepetaklak etmeye yeter.

“Eserlerimde yeterli kaliteyi yakalayamadığım için, Tanrı’yı ve insanlığı gücendirdim.”

Böyle söylüyor koca Leo.

Öte yandaysa, bütün hayatı iki satırla özetlenebilecek olan ve dünyaya ancak bir kalıp sabun kadar katkı sağlamış kişilerin böbürlenmelerini görüyoruz.

Yarabbi sen büyüksün deyip geçiyoruz.

Ne yapalım başka?

KOYUN CAN DERDİNDE, TAVUK SOLUCAN PEŞİNDE

Kurban kesilecek… Kasap gelmiş, hazırlığa başlamış... Bıçaklarını çıkarıp temiz bir yere bırakıyor. Tecrübesi, hareketlerinden belli.

Ona yardımcı olacak kişi, kurban sahibinin delikanlı oğlu, elinde kazmayla, ufak bir çukur kazmaya çalışıyor.

Sıra yüzmeye geldiği zaman, ağacın dalına asmakta kullanılacak kısa ip ve çengel kenarda. Deriyi tuzlamak için tuz bile hazır.

İlerideki ağaca bağlı bekleyen kınalı koç, vaziyeti anlamış gibi, melül mahzun bakıyor.

“Mee” deyip ifade ediyor hâlini.

O sırada bahçenin uzak köşesindeki bir tavuk, kazılan yerde solucan bulma umuduyla, gelip ayakaltında dolaşmaya başlıyor.

Taze toprağın kokusunu almış belli ki.

Can derdi yok tabii. O da sanki kesilecek olanın kendisi olmadığını biliyor.

Ortalıkta çok fazla dolaştığı için, her an bir tekme yiyebilir tavuk.

Elindeki kazmayı bırakıp kürekle toprak atmaya çalışan delikanlı la havle çekiyor ikide bir.

*

Böyle bir sahne, istisna değildir.

“Bunu tek ben yaşadım” iddiasında bulunan birine, yüzlercesi itiraz eder.

Binlercesi de itiraza gerek bile görmez, gülüp geçer.

Kasabın bir an önce işini bitirip gitme isteği vardır.

Kim bilir daha ne kadar iş güç bekliyor onu. Oyalanacak değil ya.

Fakat o tavuk var ya o tavuk, ayakaltında daha fazla dolaşmaya devam ederse, kasabın tepesi atacak.

İşte o zaman, tuttuğu gibi, onu da aradan çıkarıverirse şaşmamak gerekir.

*

Bir de irili ufaklı sinekler vardır ki kurban kesilirken ve yüzülürken, ortalıkta doz doz ederek dolaşıp insanı sinir ederler.

Kokuyu alan, bin metre uzaktan uça kaça gelmiştir.

Arsızca oraya buraya konarlar. Kasabın yüzüne bile.

Çok rahatsız olsa da, elindeki bıçakla kasabın sineklere yapacağı bir şey yok.

Görünürde öyle.

Ama çok kafası bozulursa, bıçağı bırakıp eliyle veya arka cebinden sarkan mendille sineklere saldırabilir.

*

Uluslar arası ilişkilerde de bu anlattıklarımıza benzeyen manzaralara rastlıyoruz.

O meydanda da kasap var, koç var, kurban sahibi var…

Gayet tabii, tavuk ve sinekler de mevcut.

#Barış Manço
3 yıl önce
Bayrağı görünce heyecanlanan Barış Manço
Dünya bizi bekliyor… İyi hazırlanmalıyız…
Hazar’ın kıyısındaki formüller
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!