|

Katılım bankacılığı ve Katılım Finans Ekosistemi

Katılım bankaları temel prensipleri koruyarak, ticari bankaların yaptığı finansal hizmete benzer şekilde; üretimi, ticareti ve yatırımları kendilerine has ürünlerle finanse ederek müşterilerine her türlü bankacılık hizmetini sunmakla kalmayıp; kurumsallaşma, organizasyon ve ürün geliştirme gayretlerini de sürdürdüler. Yani finans hizmeti sunarken aynı zamanda finansal mimariyi de oluşturmaya başladılar.

00:00 - 6/12/2021 Pazartesi
Güncelleme: 22:46 - 5/12/2021 Pazar
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Osman Akyüz

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri

Ülkemizde “katılım finans” bankacılık uygulamaları ilk kez 1985 yılında faaliyete geçen özel finans kurumlarıyla başlatıldı. Bu finansal kuruluşlar başlangıçta, bankacılık kanunu dışında, hükümet kararnamesi ile ilk faizsiz bankacılık denemesiydi. Ticari bankaların dışında ilk kez kâr ve zarar prensibiyle halktan mevduat yerine kâr ve zarar esasına göre fon toplayan ve söz konusu fonları, yine faizsiz finans ürünleri ile reel sektörü finanse etmede kullandıran ve her türlü bankacılık hizmetini sunma konusunda yetkilendirilen bu finansal kuruluşlar, o günün siyasal koşullarında “özel finans kurumu” olarak adlandırıldı.

FAİZSİZ YÜKSELEN FİNANSAL MİMARİ

Uygulamasında ve hayata geçirilmesinde şahsen görev aldığım finansal kuruluşlar hem dünyada hem de ülkemizde yeni bir finansal model oluşturmayı hedefliyordu. Yapacağımız iş, finans ve bankacılık işi idi ama müşterilerimize “faizsizlik” prensibini temel alan, meşruiyet ve helal olmayı gözeten bir finansal mimari öneriyorduk.


Bu çerçevede, 1985 yılından itibaren özel finans kurumları yerli ve yabancı sermaye ortaklıkları ile Hazine ve Merkez Bankası’ndan ruhsat alarak faaliyetlerine başladılar. Hatta ilk kurulan kurumlara faizsiz bankacılığı destekleme anlamında İslam Kalkınma Bankası da yüzde 10 oranında ortak oldu. 1985’den 2005 yılına kadar “özel finans kurumu” olarak faaliyet gösterdiler.

Bu süreçte, ülkenin ekonomik ve finansal durumuna göre, temel prensipleri koruyarak ticari bankaların yaptığı finansal hizmete benzer şekilde sadece üretimi, ticareti ve yatırımları kendilerine has ürünlerle finanse ettiler ve müşterilerinin her türlü bankacılık hizmetini yapma gayreti içinde oldular; kurumsallaşma, organizasyon ve ürün geliştirme gayretlerini de sürdürdüler. Yani hem finans hizmeti sundular, hem de finansal mimariyi oluşturma gayreti içinde oldular.

YENİ ADI: KATILIM BANKASI

1999 yılına geldiğimizde özel finans kurumları, Bankacılık Kanunu kapsamına alınarak yasal zemine kavuşmuş oldular. 2001 finansal krizinin ardından 2005 yılında Bankacılık Kanunu tümden yeniden düzenlenirken, özel finans kurumlarının ismi üçüncü bir bankacılık türü olarak “katılım bankası” adı ile yeni Bankacılık Kanunu’nda yer aldı.

Düzenleme sürecinde bizim birlik olarak önerilerimiz doğrultusunda bankacılık otoritesi BDDK ve siyasi iradenin de desteği ile yeni kanunda katılım bankası olarak isimlendirildiler. Alt düzenlemelerde bu tür bankalar, kendi temel çalışma kurallarını koruyarak yer aldılar ve 2005 yılından günümüze kadar BDDK’nın düzenleme ve denetimine tabi olarak bankacılık sistemimizin ayrılmaz bir parçası haline geldiler.

2013 yılında BDDK ve Birliğimiz iş birliği ile üç gün süren “Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans” Çalıştayı düzenledik. Doksanın üzerinde uygulamacı, uzman ve akademisyenin katılımı ile düzenlediğimiz çalıştayda, sektörün ve oluşumun düzenleme ihtiyaçları, organizasyon, kurumsal yapılar, yeni kurum ve öneriler tartışıldı. Çalıştayın sonuçları ise 2014 Temmuz ayında, BDDK tarafından bir rapor halinde yayımlandı.

Aynı yıl, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) olarak bağımsız bir danışmanlık şirketi ile birlikte 2015-2025 dönemi için ”Katılım Bankacılığı Strateji Belgesi”ni hazırladık. Hazırlanan belge, hem hükümetle hem de kamuoyu ile paylaşıldı. Strateji belgemizde vizyon olarak “Katılım bankacılığının pazar payının 2025 yılı itibarıyla yüzde 15’e ulaşması ve dünya standartlarında finansal ürün ve hizmet sunar hale gelmesi” hedeflendi.

Belgede tespit edilen temel stratejik hedefler ve stratejiler doğrultusunda gerekli aksiyon ve aktivite çalışmalarımızı, hem kendi içimizde, hem BDDK hem de hükümet nezdinde başlattık.

O dönemde, belirlediğimiz temel stratejik hedeflerimizi beş başlık altında toplamıştık:

Sektörel Strateji, Ürün Çeşitliliği ve Gelişimi, Danışma Kurulları, Eğitim-İK- Sertifikasyon ile Kurumsal İletişim, Algı ve İtibar.

2015 yılında başlattığımız proje uygulama süreci halen devam etmektedir. O günden bugüne, tespit ettiğimiz stratejik hedefler için oluşturduğumuz aktiviteleri büyük oranda tamamladık ve tamamlamaya gayret ediyoruz. Bu dönemde, Hazinemiz, BDDK, Sermaye Piyasası Kurulu, Merkez Bankamız ve Borsamızla iş birliği içerisinde birçok düzenleme ve kurumsal yapı oluşturuldu.

STRATEJİK HEDEFLERE DOĞRU

2020 yılına geldiğimizde pandemi şartları altındaki iş yapma biçiminde ortaya çıkan gelişme ve değişim ihtiyaçları, strateji belgemizin güncellenmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Üç ay süren güncelleme çalışmaları sonucu, ihtiyaçlarımız doğrultusunda temel stratejik hedeflerimiz ve stratejilerimiz 6 başlık altında yeniden belirlendi: İletişim, Ekosistem, Ürün çeşitliliği, Standartlar ve Yönetişim, Dijital, Yetkinlik İnşası

Özellikle bu dönemde Ekosistem ve Dijitalleşme başlıkları öne çıkmış görünüyor. Sektörde bankacılık dışındaki katılım finans kurum ve kuruluşlarını şemsiye kavram olarak “Katılım Finans Ekosistemi” olarak isimlendiriyoruz. Katılım Finans Ekosistemi, şimdilik şemsiye kavram olarak; Katılım Bankalarını, Katılım Sigorta Şirketlerini, Katılım Emeklilik Şirketlerini, Katılım Sermaye Piyasası Kurumlarını ve Tasarruf Finansman Şirketleri gibi faizsiz finans kuruluşlarını içermektedir.

Ekosistemin oluşturulması, geliştirilmesi sektörün önümüzdeki dönemdeki performansını artıracağı için biz katılım bankaları olarak katılım finans sektörünün hem sermaye piyasası, hem katılım sigortacılığı, hem de bankalarımız dışındaki finansal kuruluşların gelişimi ve çeşitliliği aynı zamanda katılım bankacılığına katkı sağlayacağı için Katılım Finans Ekosistemi’ni stratejik hedef olarak belirledik.

Diğer yandan, yukarıda da bahsettiğim gibi Dijitalleşme hedefi de bizim için kritik hale gelmişti. Dijitalleşme konusunda TKBB olarak bağımsız bir danışmanlık şirketi ile birlikte sektörün istifade edebileceği ve dijitalleşmede nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğini gösteren bir “Dijital Araştırma Raporu” hazırladık. Bu iki stratejik hedef dışındaki dört stratejik hedefte geçtiğimiz altı yılda çok ciddi ilerlemeler sağladık ve sağlamaya da devam ediyoruz.

Strateji Belgemizi yeniledikten sonra, aynı Danışmanlık şirketiyle önümüzdeki beş yılda yapacaklarımızı masaya yatırarak aksiyon ve aktivitelerimiz açısından yol haritası oluşturarak Proje Yönetim Ofisi kurduk. Aksiyon ve aktivite bazında zaman çizelgeleri de oluşturarak stratejik hedeflerimizi gerçekleştirmeye başladık.

Öte yandan; Cumhurbaşkanı’mız tarafından katılım finansın oluşumu, gelişimi ve koordinasyonu için Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi bünyesinde Katılım Finans Daire Başkanlığı kuruldu.

Katılım Finans Dairesi, katılım finans sektörü için ulusal Strateji Belgesi hazırlıyor. Yakın zamanda bu Strateji Belgesi, Cumhurbaşkanı’mız tarafından açıklanacak. Sektörün gelişimi, oluşumu ve koordinasyonun Hükümetimiz tarafından stratejik hedef olarak belirlenmesi de bizleri sevindiriyor.

Temel hedefimiz; vizyonumuz doğrultusunda 2025 yılına kadar bankacılık sektöründeki payımızı yüzde 15 seviyesine yükseltmek ve dünya standartlarında faizsiz finansal ürün ve hizmet sunar hale gelmektedir. Aynı zamanda katılım finans sektörünün lokomotif finansal kuruluşları olarak, sektörün gelişimine ve olgunlaşmasına katkı sunmaktır. Öte taraftan, İstanbul’un uluslararası bir finansal merkez olabilmesi için katılım finans sektörü olarak elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğimizi ifade etmek isterim.

#Katılım bankacılığı
#Hazine
#Merkez Bankası
#Kalkınma Bankası
#BDDK
#Türkiye Katılım Bankaları Birliği
2 yıl önce