|

Dindar neslin ideolojisi

Elif Gençkal Eroler’in Dindar Nesil Yetiştirmek kitabı AK Parti döneminin eğitim politikaları bağlamında din-devlet-kamusal alan üzerinden tarz-ı hayat meselesine yaklaşıyor. Eroler’in yöntemi sol liberallerin çekingen Kemalist kritiğini de içine alacak tarzda ulusçuluk eleştirisini devlet varlığına yöneltmeye çalışır.

04:00 - 15/05/2019 Çarşamba
Güncelleme: 13:03 - 14/05/2019 Salı
Yeni Şafak
​Dindar neslin ideolojisi
​Dindar neslin ideolojisi
ERCAN YILDIRIM

Modern kapitalist sistemin Batı medeniyetini yükseltmesinin, Osmanlı ve İslam alemini geriletmesinin sadece askeri ya da siyasi etkileri olmadı; tarz-ı hayat, laik düşünce, sekülerizm, modern felsefe Müslüman dünyayı yönlendirmeye, ayrıştırmaya, birbirine düşürmeye de başladı. Tanzimat ile başlayıp Cumhuriyet ile devam eden süreçte tarz-ı hayat, dinin vicdanlarla kamusal alan arasında sıkışıp kalması en bariz tartışma konuları arasında yerini aldı.

Batılılaşmayı hayat memat meselesi gören, İslam’ı kişinin özeline indirgeyen elit bilhassa Takriri Sükun ve Tevhidi Tedrisat Kanunları sonrasında tamamıyla “modern-Batılı”, dahası laik-seküler gençlik inşa etme çabasına girişti. Buna ulus devlet reflekslerini de ekleyince yeni bir ulus meydana getirme, insanları laboratuvar malzemesi gibi ele alan mühendislik projesi gören kesimlerce siyasi harekete dönüştürüldü.


SENTETİK BAKIŞ

Elif Gençkal Eroler’in Dindar Nesil Yetiştirmek kitabı AK Parti döneminin eğitim politikaları bağlamında din-devlet-kamusal alan üzerinden tarz-ı hayat meselesine yaklaşıyor. Eroler’in yöntemi sol liberallerin çekingen Kemalist kritiğini de içine alacak tarzda ulusçuluk eleştirisini devlet varlığına yöneltmeye çalışır. Füsun Üstel’in “makbul vatandaş” kavramı etrafında Gellner’ci ulusçuluğu da tezine ekleyen kitap Türkiye’nin din-modernleşme laiklik, dindar nesil yetiştirme gibi proje mantığına eğilse de bunları birbirinin sebebi sayabilecek izahları getirmede aksıyor. Dindar nesil yetiştirme ile mesela Halkevlerinde, Köy Enstitülerinde çağdaş birey yetiştirme, ulus inşa etme çabası ilişkilendirilmekte hayli eksik kalıyor. Bu açıdan kitap klasik akademik silsilenin, epistemik cemaatin aynı kaynaklara müracaat etmesinden dolayı benzer sonuçlara, ezberlenmiş çıkarımlara, aktüel otoriterlik yorumlarına götürüyor. Kitabın dikkate değer yönü yazarın inisiyatif aldığı sonuç kısmındaki, meseleyi anlamaya yatkın yaklaşımlar ile genel planda İslamcı camianın statükoyla girdiği ilişkiyi entegrasyon merkezli değerlendirmeleri…

AK Parti’nin dindar nesil yetiştirme tavrını yazar Kemalizmle benzeştirerek “yukarıdan aşağı dayatma” tavrının aynen devam ettiğini, Cumhuriyet’in vesayetçi zihniyet kalıplarını kıramadığını, bunların sahiplenildiğini daha da ötesinde İslamcı ve neoliberal politikalar çerçevesinde yeniden ürettiğini belirtir. Dindar nesil yetiştirmeyi bir politika gibi görüp eğitim politikalarını eleştirirken yazar daha çok günümüzün başat kavramları hegemonya, diktatörlük, totaliter tavır gibi meseleye ikincil planda dahil olan etkileri öne çeker, haliyle din eğitimini, din-devlet-birey ilişkilerinin bu topraklara özgü varlığını gözetmekten iyiden iyiye uzaklaşır.

Kitaptaki mühim yönlerden biri de tarihlendirme meselesi… Eroler dindar nesil yetiştirme politikasını AK Parti iktidarının başlangıcı olarak gösterir. Halbuki AK Parti’nin “ustalık dönemi”ne kadar dindar nesil, kamuda dini göstergeler bariz, doğrudan politika haline dönüşmez, başörtüsü serbestiyetinin Bakanlar Kurulu kararına dayandığı göz önüne alınırsa kitabın tezinin çok daha yakın dönemi ihtiva ettiği görülür.

Sol-liberal ayrışmanın yaşandığı 2011-2013 süreci aynı zamanda dindar nesil, imam hatip okullarının güçlendirilmesi ve çeşitlenmesi, zorunlu din derslerinin gelmesine yönelik icraatları da içerir. Haliyle 2011 yılına kadar daha çok neoliberal siyasetten, sol-liberal ittifaktan bahsetmek mümkün. AK Parti’nin yeni bir ulus kimliği inşa ettiğini savunan kitaptaki tez aslında 2013 yılındaki Gezi ile sol-liberal, 17-25 Aralık ile Gülen hareketi arasındaki kırılma ve ayrışmaya kadar geri götürülebilir, ötesi zorlamaya, ezbere girer!

12 yıllık eğitim, proje imam hatipler, din dersleri, dersanelerin kapatılması, temel liseler, okullarda bilhassa tarih dizileri ile başlayan “milli-yerli” faaliyetler, okumalar hep son yedi yılda gerçekleşti. Bu da yazarın iddiasındaki AK Parti’nin baştan beri “dindar ulus” projesinin peşinde olduğu varsayımını çürütüyor. Üstelik AK Parti’ye hassaten Gezi ile başlayan süreçte getirilen eleştirilerin başında x-y-z kuşaklarını anlamama, eğitim ve kültürde “istenen dönüşümü” gerçekleştirememe, kültürel iktidarı kuramama yönündedir.

MAKBUL DİNDAR VATANDAŞ

Kitabın ele aldığı dönemde eğitim sisteminde ciddi neoliberal dil, söylem ve zihniyet hakimdi. Aile reisi kavramının ortadan kalkması, ötekileştirmeme, çoğulculuk vurguları ilkokullarda daha birinci sınıftan itibaren yüksek tonda işlendi. İdeolojik aygıtlardan biri olarak eğitimin bireyi öne çekmesinin toplum yapısının müşterek davranma pratiğini geriye iteceği yönünde ciddi eleştiriler getirildi. Toptancı bakış bu değerlendirmeleri görmediği gibi kitapta da yer vermemiş. Gençkal Eroler’in kitabında Türklüğün, İslam’ın, değerler eğitimindeki maneviyata ilişkin hususların öne çıktığı, feminist bakış açısının yok sayıldığı, sadece Hanefiliğin esas alındığı, dış düşman komploculuğunun yükseldiği, azınlıklara karşı duruş geliştirildiği vurgularından AK Parti’nin eğitim politikalarına yönelik eleştirilere yer kalmadığı anlaşılıyor. Kitabın yakındığı ulus inşa etme çabaları 2013 öncesinde neoliberal siyasallık etrafında postmodern birey kurgusunun bir parçasıydı; keşke buna da yer verilseydi!

Tartışmaya dindar nesil yetiştirme gibi aktüel ve medyatik kavramlardan ziyade din-devlet ilişkileri, yeni gençlik, yeni siyasal alan, yeni iletişim kanalları üzerinden klasik makbul vatandaş ilkelerinin ne anlama geldiğini düşünerek başlamak daha yerinde olur.

#Elif Gençkal Eroler
5 yıl önce