|

Gönül birliğimizin tezahürü ilahiler

Üsküp Rifâî Âsitânesi postnişinlerinden Sadeddin Sırrı Efendi’nin bestelenmiş şiirlerinden oluşan “Sadeddin Sırrı İlahileri” albümü geçtiğimiz günlerde dijital platformlarda dinleyici ile buluştu. Safiye Şeyda Erdaş, sanat yönetmenliğini üstlendiği bu çalışmayı gönül birliği ile ortaya konmuş gayretlerin bir tezahürü olarak tanımlıyor.

Latife Beyza Turgut
01:00 - 29/05/2022 Pazar
Güncelleme: 03:41 - 29/05/2022 Pazar
Yeni Şafak
Safiye Şeyda Erdaş
Safiye Şeyda Erdaş

Balkanların en güzel şehirlerinden biri olan Üsküp’te başlar Sadeddin Sırrı Efendi’nin hikâyesi. Mutasavvıf bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Sadeddin Sırrı, çocukluk ve gençlik yıllarını babasının terbiyesi ve eğitimi altında geçirir. Birçok mutasavvıf gibi şiir yazmayı ve okumayı seven Muhammed Bâkır Efendi’nin, oğlunun edebî yönünün gelişmesinde de önemli bir rolü vardır.

Sırrı Efendi, on iki yaş civarında yazdığı bazı manzum metinleri babasının görebileceği yerlere bırakarak bu metinleri görmesini ve onlar üzerinde düzeltmeler yapmasını sağlar. Bu şekilde edebiyatta, bilhassa şiir türünde vukufunu artıran Sadeddin Sırrı Efendi on beş yaşına geldiğinde vezin ve kafiye usulünü öğrenir; Arapça ve Farsça kelimelerin metin içerisindeki kullanımlarına hâkim olur. Babasının vefatının ardından ondan aldığı terbiye ve amcasından aldığı el ile Üsküp Rifâî Âsitanesi’nin 4. postnişini olur. On üç, on dört yaşlarında Üsküp Rifâî Âsitânesi’ne devam eden ve âyinlerde zâkir olarak ilâhiler okuyan Yahya Kemal’in ruhunda büyük tesirler bırakan Üsküp Rifâî Âsitanesi şeyhi Sadeddin Sırrı Efendi, döneminin münevver bir şahsiyeti olarak ardından nadide güfteler bırakır.



Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları’nda yüksek lisans eğitimi sırasında “Halvetî Evrâdı’nın Rumeli’deki Okunuşu ve Müzikal Analizi” tezi ile Türk Din Musikisi üzerine çalışmaya başlayan Safiye Şeyda Erdaş, aynı alanda doktora eğitimini tamamlamış. “Evrâd Okuma Geleneği İçerisinde Rifâî Evrâdı” adlı tez çalışmasında Üsküp Rifâî Âsitanesi postnişinlerine de değinen Erdaş, bu vesile ile Sadeddin Sırrı Efendi’yi tanımış. Musikiyi şahsi gayreti ile öğrenmiş ve icra etmiş Sadeddin Sırrı Efendi’nin bestelenmiş şiirleri üzerinde çalışan Erdaş, bu eserleri, “Sadeddin Sırrı İlahileri” albümünde derledi. Sanat yönetmenliğini Erdaş’ın üstlendiği albüm, geçtiğimiz günlerde Maqam Records etiketiyle tüm dijital platformlarda dinleyicisi ile buluştu. Derviş ve muhibleri vasıtası ile sese bürünüp günümüze ulaşabilmiş ve yitip gitmeden kayıt altına alınmış bu eserleri tasavvuf musikisi meraklıları ile buluşturan Safiye Şeyda Erdaş ile albümün hikayesini ve Sadeddin Sırrı Efendi’yi konuştuk.

- Geçtiğimiz günlerde ilk albümünüz, “Sadeddin Sırrı İlahileri” dijital platformlarda dinleyicilerle buluştu. Çalışmanız, ismi Üsküp’le birlikte anılan mutasavvıf Üsküp Rifâî Tekkesi postnişini Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi’nin eserlerinden oluşuyor. Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi’ye ait ilahileri derleme ve bir albüm oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu albümün hikayesi aslında doktora yaptığım zamana dayanıyor. Üsküp Rifâî Âsitanesi postnişinlerine de değindiğim doktora tezimin yazım aşamasında Sadeddin Sırrı Efendi’nin hayatı, musiki ve edebiyata düşkünlüğü ve Yahya Kemal ile olan irtibatı oldukça ilgimi çekmişti. Bunun üzerine kendisine dair bestelenmiş eserler olup olmadığını araştırmak istedim. Bu konuda doktora döneminde bana kaynaklık eden Sevgili Rıfat Çalışkan’a danıştım ve onun vesilesi ile Sadeddin Sırrı Efendi’nin kayda alınmamış eserlerini notaya aldım. Bu çalışma önce bir makale olarak yayınlandı. Fakat eserlerin icrâ edilip sese bürünmesi de bizim için manevi bir önem arz ediyordu. Bu niyetle Ersin Ersavaş, Rıfat Çalışkan, Mesut Ekici ve Fatih Erdaş’la birlikte arşiv niteliğinde bir albüm ortaya çıkmış oldu.

BİR ASIRLIK İLAHİLER

-Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi’ye ait eserlerin bazıları geçmişte bestelenmiş ancak bazıları ise ilk kez bu çalışma ile ortaya çıkıyor değil mi?

Evet, tarafımızca notaya alınmış 4 eser ilk kez bir albüm çalışmasında icrâ edilmiş oluyor. Eserlerin bestekarları bilinmemektedir. Bu ilahilerin günümüze ulaşmasını sağlayan silsiledeki kişileri ele aldığımızda ilahiler neredeyse yüzyıl öncesine kadar uzanmakta ve o dönemin Rumeli’sinin tekke mûsikîsine biraz olsun ışık tutmaktadır. Benim kanun ve vokal olarak yer aldığım albümde, Ersin Ersavaş (ud), Rıfat Çalışkan (vokal), Mesut Ekici (ney) ve Fatih Erdaş (vokal) icrâlarıyla yer aldılar. “Sadeddin Sırrı İlahileri” isimli bu albüm, gönül birliği ile ortaya konmuş gayretlerin tezahürüdür.

-Albümün sanat yönetmenliğiyle birlikte aynı zamanda birkaç ilahinin yorumunu da üstleniyorsunuz. Belki ilk kez seslendirilen bu ilahileri okumak nasıl bir deneyim oldu sizin için?

Bu albüm benim de ilk kez vokal yaptığım bir çalışma oldu. Açıkçası bu tamamen eserlere ve Sadeddin Sırrı Efendi’ye hissettiğim muhabbet neticesinde ortaya çıkmış bir durum. Seslendirdiğim eserlerden “Her nefeste bul hayatı cavidan” bestekarı bilinmeyen sözleri Sadeddin Sırrı Efendi’ye ait bir eser. Meşk silsilesi yolu ile günümüze kadar ulaşmış. “Mah-ı Matem Geldi” ilahisi ise bir Cüneyt Kosal bestesi. Kanunî Cüneyt Kosal’ın bir eserini seslendirmek benim için büyük bir onur. Okuduğum diğer eser ise “Yetiş İmdadıma Kehfü’l-Emânsın Yâ Resûlallah”. Bu eserin beste ve güftesinin kime ait olduğu bilinmemekte fakat Sadeddin Sırrı Efendi vasıtası ile günümüze ulaşmış. Kendisi bir gazete yazısında bu eserin notasına yer vermiştir. Albümdeki diğer ilahilerden “Hu deyip Girdik Bu Er Meydanına” ve “Gönlümde Kaynadı Şahımın Aşkı” yine bizlere Balkanlardan meşk silsilesi ile ulaşmış eserler. “Devran Bu Devran” ise tekke musikimizde en meşhur Sadeddin Sırrı eseridir. Ayrıca albümümüzde M. Hakan Alvan’ın da bir bestesi mevcut; “Söyler Lisan-ı Ahû”.

Yahya Kemal’in ilk şiir hocası

-Adını ilk kez duyanlar için Üsküp Rifâî Âsitânesi postnişinlerinden Sadeddin Sırrı Efendi kimdir?

Sadeddin Sırrı Efendi, hicri 1286 yılında Balkanların en güzel şehirlerinden biri olan Üsküp’te doğar. Annesi Sara Hanım, babası ise Üsküp Rifâî Âsitânesi’nin 3. postnişini Muhammed Bâkır Efendi’dir. Çocukluk ve gençlik yılları babasının terbiyesi altında geçen Sadeddin Sırrı Efendi ilk dinî, tasavvufî ve edebî eğitimini de babasından tahsil eder. Dervişlik yolunda babasından el alarak ilerleyen Sadeddin Sırrı Efendi, onun vefatından sonra amcası el-Hacc eş-Şeyh Bedreddîn Efendi’den hilafet alır ve Üsküp Rifâî Âsitânesi’nin 4. postnişini olur. Sadeddin Sırrı Efendi edebiyat ve mûsikîye meraklı, zamanında cereyan eden hadiselere duyarlı bir zâttır. Eğitim konusunda gayretlidir. Bir devrin bitişine ve başka bir devrin başlangıcına şahitlik eden bir ömür sürmüştür. Daha özele inecek olursak herhangi bir dergâh şeyhi değil, bir âsitâne şeyhi olarak mûsikî konusunda gösterdiği gayretler, tekke mûsikîsinde İstanbul ve Üsküp arasında bir köprü olmuştur. Kadim tekke kültürünü sonraki nesillere aktarmaya çalışmış, icrâ edilen eserleri tashih ettirmiş ve bu hususta İstanbul tekke ve dergâhlarındaki icrâ ile birlik içinde olmaya çabalamış, yeni besteler yaptırarak bu birikime katkıda bulunmuştur.

1913 yılında Balkan Harbi sonrası Üsküp’ün Türk hâkimiyetinden çıkması üzerine Sadeddin Sırrı Efendi ailesi ile İstanbul’a göç eder. Bu göçün en mühim sebeplerinden birisi ise çocuklarının milli ve dini bir eğitim almasını arzu ediyor olmasıdır. Altı ay kadar İstanbul Erenköy’de ikâmet eden fakat aradığını bulamayan Sadeddin Sırrı Efendi buradan Manisa’ya göç etmiştir. 1913-1919 yılları arasında Manisa’da ikamet etmiş, burada kızının eğitimi ile alakadar olmuş ve mûsikî muallimliği yapmıştır. 1936 yılında vefat etmiştir. Kabri Üsküp Rifâî Âsitânesi bahçesindedir.

-Üsküp’te bulunan Rifâî Dergâhı, bu şehirde doğan ve kişiliği büyük oranda şekillenen Yahya Kemâl Beyatlı’nın hayatında önemli yere sahip olan bir mekan olarak biliniyor. Şeyh Sadeddin Sırrı Efendi ise Yahya Kemal’in ilk şiir hocası olarak biliniyor değil mi?

Sadeddin Sırrı Efendi, Yahya Kemal Beyatlı’nın hayatında ve sanatında önemli bir yere sahip. Yahya Kemal on üç, on dört yaşlarında Üsküp Rifâî Âsitânesi’ne devam etmiş, âyinlerde zâkir olarak ilâhiler okumuştur. Ayrıca Sadeddin Sırrı Efendi’den Farsça dersleri almıştır. Yahya Kemal’in şiir ve edebiyata dair duygularının açığa çıkmasında âlim ve şair bir zât olan Sadeddin Sırrı Efendi’nin büyük etkisi vardır. Öyle ki, “Ömrün şu biten neşvesi tam olsun erenler” mısrası ile başlayan bestelenmiş şiirini bu manevi hava ile yazdığı rivayet edilir.

Sadeddin Sırrı ilahileri: Selam olsun sa'y ehline

#Sadeddin Sırrı Efendi
#Safiye Şeyda Erda
#Üsküp
#Yahya Kemal Beyatlı
2 yıl önce