|

İlk savaş filmi Türk-Yunan cephesinde

Osmanlı'nın sinemayla tanışmasını konu alan, Atalay Taşdikenve Hacı Mehmet Duranoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı “Bırakın Çocuk Oynasın” adlı belgesel seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Belgeselde, birçok detayıngünyüzüne çıkacağını belirtenTaşdiken, “İlk kez bir savaş, 1897 yılında sinematografla Türk–Yunan savaşında çekiliyor. Bu bir ilk. Cepheye gidip, kamerayla o ateş hattında çeken bir kameraman var” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 31/12/2017 Pazar
Güncelleme: 04:06 - 30/12/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Osmanlı coğrafyasının kamerayla tanışıklığı 1800’lerin sonuna dayanıyor.
Osmanlı coğrafyasının kamerayla tanışıklığı 1800’lerin sonuna dayanıyor.

Sinema tarihimizdeki ilk filmin 103 yıl önce çekilen “Ayastefanos” olduğunu kabul etsek de aslında Osmanlı coğrafyasının kamerayla tanışıklığı 1800’lerin sonuna dayanıyor. Sinematografın icadı ve yaygınlaşmasıyla birlikte üretim Osmanlı’da da kendini gösteriyor. Özellikle batıdan gelen ilk sinematograflar, İstanbul başta olmak üzere farklı coğrafyaları kayıt altına alıyor. Yönetmen Atalay Taşdiken ve Hacı Mehmet Duranoğlu 20. yüzyılın sanat anlayışını önemli ölçüde dönüştüren sinema teknolojisinin Osmanlı coğrafyasında yaygınlaşmasını ele alan bir belgesele imza attı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkısıyla hazırlanan “Bırakın Çocuk Oynasın” adlı çalışma, kaynaklarda adı geçmesine rağmen araştırmacıların inceleme şansına çoğu zaman sahip olamadığı filmlerin görüntülerine ve çeşitli belgelere ışık tutuyor. 6 Ocak’ta SALT Galata’da gösterilecek belgeseli yönetmenlerle konuştuk…

* Öncelikle belgeselin yola çıkış öyküsünü dinlemek isteriz. Çıkış noktası neydi?

Atalay Taşdiken: Osmanlı dönemi sinemasıyla ilgili Hacı Mehmet Duranoğlu’nun uzun süren bilimsel çalışması vardı. O çalışmayla birlikte bir belgesel fikrini benimsedik. Temel motivasyonumuz bu konuyla ilgili bir çalışmanın olmayışıydı. Bugüne kadar öğrendiğimiz bazı şeylerin çok da gerçeği yansıtmadığını, yazılanların büyük bölümünün ilk eserlere referansla bir kısım yanlışların tekrar edildiğini görmek bizi motive etti.


DÜNYA SİNEMASI OSMANLI’DAN GEÇTİ
* Bize Osmanlı’nın sinemayla buluşması ve bu topraklarda sinemanın yaygınlaşması hakkında yeni ne söyleyecek bu belgesel?

Hacı Mehmet Duranoğlu: Türkiye’de sinema tarihi yazımıyla ilgili 40 ve 50’li yıllardan öncü kaynaklar var. Bu kaynaklarda bizim referans alabileceğimiz bilgiler var ama Osmanlı döneminde sinemanın macerasına dair yanlış bilgiler de çok fazla. Çünkü o kitaplar yazılırken birinci el belgelerden ziyade bazı bölümlerde söylentiler üzerine bir tarih kurulmuş. Birçok kaynakta hataların tekrarlandığını görüyoruz. Bazı konuların görmezden gelindiği ya da belgelendirmeden yazıldığı bir süreç var. Bu konuların artık bir temele oturtulması gerekiyor. Türk sinema tarihi şu kısır tartışmanın etrafında dönüyor. İlk Türk filmini kim nasıl çekti, bu film var mı yok mu? Varsa nerede, yoksa nasıl bulunabilir? Yaklaşık 70 yıldır bunun üzerinde tartışıyoruz. İlk ve son kavramlarını üzerine yoğunlaşarak bir tarih yazılmaz. Tarihin birçok malzemesini göz ardı ediyoruz.

* Bilmediğimiz ya da yanlış bildiğimiz pek çok bilgiye ulaşacağımızı söylüyorsunuz. Biraz açabilir misiniz, neler bunlar?

Hacı Mehmet Duranoğlu: “II. Abdülhamid sinemaya karşıydı. O yüzden sinema Osmanlı’da yaygınlaşmamış, gelişmemiştir” gibi bir anlayış doğru değil. Buna ilişkin örnekler olsa da gerçeği yansıtmıyor. O dönemde Rus çarlığı, Almanya, Avusturya-Macaristan neyse Osmanlı da oydu. Onlar kadar önemli bir imparatorluktu. Bizatihi II. Abdülhamid’in kendisinin filmi var. Eğer bir padişah Cuma selamlığının çekilmesini istiyorsa demek ki bunun bir izni vardır ve bu çekilmiştir. Sultan Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan anılarında anlatır, sarayda çocuklar için filmler gösterilirmiş.

* İlginç belgeler, görüntüler var mı?

Atalay Taşdiken: Yurt dışında Osmanlı dönemiyle ilgili bizde henüz görülmemiş arşivler var. İlk kez bir savaş, sinematografla Türk–Yunan savaşında çekiliyor. Bu bir ilk. 1897 yılında çekilmiş. Cepheye gidip, kamerayla o ateş hattında çeken bir kameramana rastlıyoruz. Bunun bir de çok ilginç öyküsü vardır. O yıllar Paris’te sinema salonlarının dolup taştığı yıllar. Kameraman da bu görüntüleri elde etmenin mutluluğuyla cepheden dönüyor. Filmi vizyona sokmak istediğinde bu film zaten oynuyor diyorlar. Şaşırıyor. O da imkansız benden başka çeken yoktu diyorlar. George Melies denen sihirbaz, Paris’te kurduğu stüdyoda Türk-Yunan savaşıyla ilgili canlandırma, kurmaca savaş sahneleri çekmiş. Ve kapalı gişe oynatıyor. Bizimki de filmi vizyona koyuyor ama hiç kimse gitmiyor. Siz bir şeyin gerçeğini yapabilirsiniz ama seyirci bir şeyi seviyorsa kurmacayı daha iyi biliyorsa, gerçeğinden ziyade kurgusunu tercih edebilir. Bugünkü Box Office mantığını bu örneğe referans verebiliriz.

* Belgeselde somut neler var? Neler izleyeceğiz?

Hacı Mehmet Duranoğlu: İlginç detaylardan birisi şöyle: Mösyö Jamin diye Fransız biri var. Osmanlı arşivinden çıkan belgelerde yayımlanmış ama küçük bir çevre biliyordu. 1895’te sinematograf denen icat edilmiş Avrupa’da yaygınlaşmaya başlamış. Hemen akabinde Osmanlı’ya gelmiş ve Yıldız Sarayı’na girmiş. Jamin, Lumière kardeşlerin bir operatörü. 1896’da gemiyle Karaköy’e gelir. Elindeki aletin ne olduğunu kimse bilmemektir. Gümrükçüler de çok temkinliydi. Abdülhamid’e bir suikast girişimi olmuştu. Jamin de kayıda gelmiş. Elindeki cihazın çalışması için elektriğe ihtiyaç vardı fakat İstanbul’da elektrik yoktu. Mösyö Jamin’in sinematografına el kondu. İşte burada çok hoş bir öykü çıkıyor. Fransa’ya mektup yazıyor ve elektrik lambasının Osmanlı’ya girmesine izin verin diyor. Onlar da Osmanlı’ya yazarak, “Bu lamba sinematografı çalıştırmaktadır” yanıtını veriyor. 3-4 aylık yazışmanın sonucunda, “Bu lamba, hareketi ve insaniyeyi çeker, zararlı bir şey değildir” diyorlar. Ve izin veriliyor. Bu öykünün bir kısmı Osmanlı arşivinde yer almıştı. Bir arkadaşımız Fransız arşivinde yer alan yazışmaları çıkarttı. Mösyö Jamin ne anlatmış, sorulara ne cevap vermiş ilk kez ortaya çıkacak.

  • Bastonuyla kameraman kovalayan var
  • Osmanlı’daki sinemanın öyküsüne odaklanarak neyi amaçlıyorsunuz?
  • Hacı Mehmet Duranoğlu: İlk ve son kavramları üzerinden bir tarih inşa etme fikrine karşı çıktık. Manaki kardeşler, sadece Osmanlı’nın değil, dünyanın ilk sinematografçıları arasında. Çok önemli arşivleri var. Makedonya Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra bunları unutmuşuz. Rum vatandaşı sinemacılarımız var. Bu topraklardaki sinemanın gelişmesine büyük katkı sağlamışlar. Bunları ya unutmuş ya görmezden gelmişiz. Bu belgeselle birlikte tartışmayı bu yönde ilerletirsek yeni sorular ve cevaplar bulabiliriz. Osmanlı halkı kamerayla ilk karşılaştığında nasıl tepki vermiş bunu Hollanda Arşivi’nde bulduk. Çeşitliliği orada da görebiliyorsunuz. Kameraya selam veren de gülümseyen de var, ama kaçanlar da var. Bastonuyla kalkıp kameramana tepki gösteren de var. Çok tatlı sahneler mevcut. Hepsini göstereceğiz.”
* Osmanlı’daki sinema üretimi konusunda detaylar da var mı?

Hacı Mehmet Duranoğlu: Evet çok ilginç öyküler var. Dünya sinema tarihinde çok önemli bir isim vardır: George Melies. Aya Seyahat filmi ile tanınmış bir Fransız. Osmanlılar ile ilgili 4 kurmaca film çekmiş, iki tanesi günümüze ulaşmış. İlk kez bu belgeselde ortaya çıkacak.


İsmini Sultan Reşad’dan aldı
Belgeselin ilginç bir ismi var. “Bırakın Çocuk Oynasın”ın bir öyküsü var mı?

Hacı Mehmet Duranoğlu: Biz, belgesel yaptık ama tırnak içinde kurmaca bir mesele belgeselimizin ismi oldu. Kaynağı çok belli olmayan bir rivayetten yola çıkan bir hadise bu. 1911’de Sultan Reşad’ın karışık olan Balkanlar’a yaptığı bir seyahati vardı. Halka moral olsun diye bir heyetle birlikte Balkanlar'a gitmiş. Bu seyahatinde iki tane sinemacı var; biri Sigmund Weinberg Osmanlı vatandaşı, diğeri Manaki Kardeşler. Kardeşler baştan sona Manastır'daki ziyaretin bütün aşamalarını çekmişler. İnanılmaz görüntüler var. Rivayet odur ki Sultan Reşad, Manastır Belediye Binası’nda konaklar. Manaki kardeşler padişah çıkacak diye dışarıda bekler. Padişah çıkınca kameraların kolları çevrilemeye başlarlar. Padişahı korumaları ise müdahale eder. Sultan Reşad olayı farkeder ve “Ya bırakın çocuk oynasın” diyerek oradan ayrılır. Bu bir rivayettir. İsmini buradan alıyor.

#Sinema
#Osmanlı
#Sultan Reşat
6 yıl önce