
Yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılan tarihi eserlerimiz, Kültür ve Turizm Bakanlığının olağanüstü mücadelesiyle geri getiriliyor. Bugüne kadar 25 binin üzerinde tarihi eserin, ait oldukları topraklara iadesi sağlandı. En çok iade ise 5 bakanlık ile kurumlar arası yürütülen ortak çalışmaların en sağlıklı yapıldığı dönem olan 2017 yılından sonra gerçekleşti. Artık tüm dünya, adım adım eserlerimizin peşinde olduğumuzu biliyor.
Zengin ve doğal bir kültürel mirasa sahip olan Türkiye’nin en büyük sorunları arasında, kültür varlıklarına yönelik yasa dışı kaçakçılık faaliyetleri geliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu farkındalığa sahip bir yaklaşımla bir yandan kültürel mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmak diğer yandan da kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele konularında büyük gayret gösteriyor. Bu çabanın meyvelerini, özellikle son yıllarda iade edilen eserlerin çokluğu ile gözlemlemek mümkün. Tarihi eserlerimizi ülkemize geri getirmek konusunda olağanüstü mücadele veren bakanlık, bugüne kadar 25 binin üzerinde tarihi eseri ait oldukları topraklara iadesini sağladı. Üç bin kişilik kültür ordusuyla yapılan bu mücadelenin birden fazla yöntemi var.
KURUMLAR ARASI İŞ BİRLİĞİ İLHAM OLUYOR
Ülkemizden kaçırılıp yurt dışına götürülen kültür varlıklarımız, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere kurumlar arası iş birliğiyle geri getiriliyor. Özellikle son sekiz yılda bu iş birliğinin ileri boyutlara taşınması, iade sayısının da artışına vesile oldu. Bu iadelerde aktif rol oynayan Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere toplam beş bakanlıkla yürütülen ortak çalışmalar, tüm dünyaya ilham oluyor.
Gazetemize verdiği bir röportajda Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanı Zeynep Boz, kurumlar arası iş birliğinin tüm dünyaya ilham olduğunu söyleyerek şunları aktarmıştı: “Yurt dışında UNESCO çatısı altında kültür varlığı ve kaçakçılığı ile ilgili eğitim ve farkındalık çalışmalarını anlatıyoruz. Onlarda da belli bir noktaya kadar yürüyen bir iş birliği var, ama bunu artırmak için Türkiye’nin bir ilham kaynağı olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.”
TARİHİ ESERLERİ AKLAMAYA SON
Son yıllarda yapılan ikili anlaşmalar, bu mücadelenin en büyük atılımlarından. Sayısı 12’yi bulan devletlerle yapılan karşılıklı anlaşmalarda, Amerika ve İsviçre pazar ülke olduğu için çok önem arz ediyor. Mesela son yıllarda Amerika’dan iadelerin artması, yapılan anlaşmayla yakından alakalı. Artık çıkışı yasak olan tarihi eserlerimizin, anlaşma yapılan bu ülkelere girişi de yasak. Bu da tarihi eserlerin gittikleri ülkede aklanma sorununu ortadan kaldırıyor. Polis-polis işbirliği de iki ülke polisleri arasında ortak operasyonları kapsıyor.
HEM POLİSLİK HEM SANAT TARİHİ EĞİTİMİ
Kurumlar arası iş birliğinde öncelikli olarak kültür varlıklarımızı yerinde korumak çok önemli. Bunu yapmak için de İçişleri Bakanlığı ile yakın çalışmalar yapılıyor. Emniyette yer alan Kültür Varlığı Suçlarıyla Mücadele Bürosu’nda hem polislik eğitimi hem de sanat tarihi eğitimi almış insanlar çalıştırılıyor. Önceden ihbar üzerine yapılan operasyonlar, şimdilerde bir iki yıllık dosyalı, planlı, projeli olarak yapılıyor. Böyle olunca yakalama sayısı artıyor, çeteler çökertiliyor.
GÜMRÜK MEMURLARI EL YAZMASINI TANIYOR
Yurtdışına eser giriş ve çıkışları açısından gümrükler ve dolayısıyla Ticaret Bakanlığı da bu iş birliğinin en önemli paydaşı. Onlarla olan eğitim ve iş birliği süreci çok daha eski yıllara dayanıyor. Her bir gümrük memuru, kültür varlığı kaçakçılığı alanında eğitim alıyor. Bu uzmanlaşma sonucu gümrük memurları, saklanmış eşyaları veya x-rayda kitap olarak görünen ama el yazması olan değerlerimizi tanıyıp yakalayabiliyor.
TÜRKİYE ESERLERİNİ BÖYLE TAKİP EDİYOR
Türkiye’nin tarihi eserlerine sahip çıkması, dünyanın neresinde olursa olsun davalar açıp iadeleri için büyük bir mücadele vermesi, Avrupa ve Amerika’nın önde gelen müzayede evleri ve müzelerini de bezdirdi. TBu mücadele şu yöntemlerle yapılıyor: Kültür Bakanlığı yetkilileri tarafından dünyanın önde gelen müzayede evleri ve müzeleri inceleniyor. Anadolu kökenli bir eser görüldüğünde rivayet silsilesi ve kaynağı kontrol edilerek, sağlıklı bir şekilde gelip gelmediği, kimden kime geçtiği inceleniyor. En ufak kaçak ihtimalinde ise hemen müdahale edilip dosya hazırlanıyor ve satışı engelleniyor. Kimisine bilimsel bilgiyle el konuluyor, kimisine ise mahkemeye gidilerek eserin satışı engelleniyor.

En çok eser Almanya’dan geri aldık
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün ‘Yurt Dışından İadesi Sağlanan Eserler’ verilerine göre; yurt dışına kaçırılan 25 bin 603 tarihi eser ve kültür varlığı, Türkiye’ye geri getirildi. Bu eserlerden 94‘ünün Türkiye’ye iadesi 2024 yılında sağlandı. Türkiye’nin en fazla eser iade aldığı ülkeler ise şöyle: Almanya’dan 8 bin 660, Hırvatistan’dan 4 bin 147, İngiltere’den 3 bin 726, Bulgaristan’dan 3 bin 61, ABD’den 2 bin 634, Sırbistan’dan bin 865 eser geri döndü. ABD ile ikili anlaşma imzalandığı için, son yıllardaki iadeler yoğunluklu olarak ABD’den yapılıyor.
İade eserler ‘kaçış yok’ sergilerinde
Bu yıl Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında yedi ilde “Kaçış Yok” adlı sergi düzenlendi. Müzelerde gerçekleştirilen sergide; kaçak kazılarla yurt dışına çıkarılan, yasa dışı yollarla evlerinden koparılan, uluslararası iş birliği ile iadesi sağlanan ve kolluk kuvvetlerinin operasyonlarıyla ele geçirilen kültür varlıkları sergilendi. Festivalin son durağı olan Antalya’da Arkeoloji Müzesi’nde ziyarete açılan “Kaçış Yok” sergisindeki eserler hem hikayeleri hem de görkemiyle dikkat çekiciydi.
Hiç kimsenin eserinde gözümüz yok



Türkiye, şu anda Birleşmiş Milletler, UNESCO, kültür sanat çalışmaları yapan bütün uluslararası platformlarda, kaçakçılık konusunda önde gelen, gündem tayin eden ülkelerden biri haline geldi. Bunu yaparken de hiç kimsenin eserinde gözü olmadan, ama hiçbir eserinin peşini bırakmayan bir kararlılıkta olduğunu tüm dünya biliyor. Bu mücadele ülkemize, dünyanın her yerindeki kültürel mirasın ve tarihi eser koleksiyonlarının temiz tutulması açısından, büyük bir prestij elde ettirdi.







