|

Yüksek İslam’dan İlahiyat’a 60 yıllık bir hikaye

Kurum tarihi yazmak kadar mühim olan bir hadise kurumları kuran, ayağa kaldırıp inşa eden nesli de yazmaktır. Bir vefa örneği olarak İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nesli kayıt altına alınmış oldu. Yüksek İslâm Enstitüsü’nden Marmara İlahiyat’a İlim ve İrfan Yolcuları isimli iki ciltten oluşan eser Betül İpşirli Argıt ve İsmail Cebeci’nin editörlüğünde hazırlandı.

Kamil Büyüker
04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 10:44 - 17/12/2019 Salı
Yeni Şafak
Yüksek İslâm Enstitüsü’nden Marmara İlahiyat’a İlim ve İrfan Yolcuları Haz. Betül İpşirli Argıt -İsmail Cebeci  Marmara Üniversitesi  İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları Ekim 2019 İki cilt
Yüksek İslâm Enstitüsü’nden Marmara İlahiyat’a İlim ve İrfan Yolcuları Haz. Betül İpşirli Argıt -İsmail Cebeci Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları Ekim 2019 İki cilt

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte ciddi bir kırılma noktası olan dinin ve dini kurumların konumlanışı meselesi beraberinde genç cumhuriyete yeni sorunları da yükledi. Bu da medreselerin, dini tedris veren kurumların yerine ne ihdas edileceği idi. Dini hayata getirilen kısıtlamalar, müdahaleler, yasaklar aslında yeni cumhuriyetin istediği ideolojik dönüşümü sağlamadı tam tersine yeni problemlere de kapı açmıştı. Dini eğitim veren kurumlar yine yeni devletin kontrolünde ve sınırlandırılmış olarak faaliyetine başlamış oldu. İmam Hatip Okulları bu düşüncenin ilk mahsulü iken, devam eden süreçte Yüksek İslam Enstitüleri de büyük bir talebin, zaruret ve ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkmıştı.

Türkiye’de eğitime başlayan ilk Yüksek İslâm Enstitüsü olan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü önce 19 Kasım 1959 tarihinde İstanbul’da İmam-Hatip Okulu binasında imtihanla seçilen 80 kişilik talebe ile öğretime başlamış; ardından Fındıklı’daki Namık Kemal İlkokulu’nda ve 1966’da ise Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki yeni binasına taşınmış. Üsküdar Bağlarbaşı’ında binalarının yenilenmesi ile kaldığı yerden ilim yolculuğu devam eden Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 60 yıllık maziyi yâd adına geçtiğimiz günlerde bir program da tertip etmişti. 60 yılın serencamını en iyi bilen ve önce talebe sonra hoca olarak Yüksek İslam Enstitüsü’nün ilk nesli olan pek çok isim bir kitapta bir araya geldiler.

60 YILLIK TARİHİ KAYIT ALTINDA

Yüksek İslâm Enstitüsü’nden Marmara İlahiyat’a (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı yay. Ekim 2019, 550 s.) isimli eser sadece Yüksek İslam Enstitüsü’nün tarihine kayıt düşmekle kalmıyor. Sözlü görüşmelerle kayıt altına alınan isimlerin kimi hafızlık dönemleri, kimi imam hatip yılları ve sonrasında Yüksek İslam ve en nihayetinde Marmara İlahiyat’lı yıllarına dair önemli bilgiler sunuyor. Yarım asrı geçen tarihi geçmişiyle o dönemin tanıklarından bahsediyoruz. Konuşulan isimler arasında bugün en yaşlı isim olan 1930 doğumlu Prof. Dr. Salih Tuğ, 1969-70 yıllarında Yüksek İslam Enstitüsü Müdürlüğü yapmış, 1982’de ise ismi değişen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde dekanlık yapmıştır. 1994 yılına kadar bu vazifesini sürdürmüştür. Yine kitapta yer alan en genç isim ise Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez. 1951 doğumlu olan Dönmez 1974’de Yüksek İslam Enstitüsünü, 1976’da ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir. 1977’de Yüksek İslam’a asistan olarak girmiş 2010 tarihinde Marmara İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi sıfatı ile emekli olmuştur. 1994-1997 yılları ise İbrahim Kafi Dönmez’in fakültede dekanlık yaptığı yıllardır.

Hem bir vefa kitabı hem de hafıza tazelemesi diyebileceğimiz Yüksek İslâm Enstitüsü’nden Marmara İlahiyat’a İlim ve İrfan Yolcuları olan eser 2 ciltten oluşuyor. Betül İpşirli Argıt ve İsmail Cebeci’nin editörlüğünde yayımlanan eserde bugün hayatta olan ve vefat etmiş 20 isim yer alıyor. Salih Tuğ, Ali Özek, Bekir Topaloğlu, Hayrettin Karaman, Emin Işık, Nuri Ünlü, Raşit Küçük, Tayyar Altıkulaç, Saim Yeprem, M. Yaşar Kandemir, Mustafa Fayda, İbrahim Kafi Dönmez, Halis Ayhan, Fahrettin Atar, Ali Bardakoğlu, Yusuf Kılıç, Muhammed Eroğlu, Yümni Sezen, Yaşar Fersahoğlu, Ömer Faruk Harman kitapta yer alan isimler. Bu isimlerden bir kısmı hatıralarını yazdılar. Ancak Bekir Topaloğlu, Emin Işık gibi isimler hatıraları yazılmadan ya da yayımlanamadan bu dünyadan göçtüler.

“BURASI BAĞ BAŞI DEĞİL DAĞ BAŞI…”

Dönemin siyah beyaz fotoğraflarının da eşlik ettiği söyleşiler bir metod dahilinde yapılmış. Konuşulan isimlerin çocukluk yılları, yetiştikleri ortam, aile yapıları, eğitim hayatları, İstanbul dışından eğitime gelenlerin, İstanbul’a intibak sürecinde yaşadıkları, dönemin İstanbul’una dair hatırladıkları, İstanbul’da okul dışında devam edilen mekanlar, dönemin hocaları ve öğrencilik sonrası hocalığa adım attıklarında geçirdikleri dönem sorulan sorular ve cevaplarla kayıt altına alınmış. Elazığ’da İmam Hatip Müdürü iken 1971 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne müdür başyardımcısı olarak atanan Dr. Nuri Ünlü, şu an Marmara İlahiyat’ın bulunduğu yeri anlatırken şunları söylüyor: “Capitol’ün olduğu taraf tamamıyla ormanlık ve en dipte tek katlı bir ev vardı. Her taraf ormandı, böyle çok güzel ağaçlar vardı. Biz orada yağlı güreş yaptırırdık. (…) Ben geldim, 1972-73, öğrenciler -bunların içine Metin Yurdagür de dahil- “Hocam, bizi buraya attılar. Burası bağ başı değil, dağ başı, ilim muhitinden uzaklaştık.” gibi şeyler söylüyorlardı. Şimdi bizim bulunduğumuz yerde bir adamın otuz kırk tane ineği, mandırası ve hızarları vardı… Caddenin şurasında da iki üç tane ikişer katlı evler vardı. Biz burayı istimlak ettik.” Mahkeme kararı ile ruhsatsız olan binalar yıkılmış, aşama aşama yeni binalar yapılmış. Bunlardan ilki de 180 öğrencinin barındığı yurt binasıdır. (1. Cilt, s.137-138) Üsküdar’ın Bağlarbaşı semtinde artık ismi bu semtle anılan bir okul vardır. Ve zamanla bu okul bölgenin çehresini de değiştirecektir. Nuri Ünlü Hoca İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne ilk defa kız öğrenci alan isimdir. Önce bir kız öğrenci, ardından 3 öğrenci toplamda 4 kız öğrenci ile okul yoluna devam eder. 1982’de Enstitü Fakülte’ye döndüğünde ise bu sayıda ciddi bir artış olduğunu da ifade ediyor.

“İSTİKBALİN FATİHLERİ BURADAN ÇIKACAK”

1963 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirmiş olan Prof. Dr. Saim Yeprem, İmam Hatipli yıllardan başlayarak iki farklı bakışın üzerlerinde tesiri gördüklerini ifade ediyor. İlki imam hatip neslini aşağılayan “ahh vahh sizler pırıl pırıl çocuklarsınız ama hayatınızı mahvettiniz, ortaçağ zihniyeti yaşıyorsunuz” diyenler, diğer yandan da “siz Peygamber mesleğine talip oldunuz, bu din-i mübini İslam’ı size devrediyoruz, siz yürüteceksiniz bunu artık, Peygamberin mesleğini” diyenler… Bu iki düşünce dönemin siyasi şartları da düşünüldüğünde ibre çoğu zaman olumsuz olan istikamettedir. Ancak buna rağmen Saim Yeprem, idealist bir nesil yetiştiğini hatta 1959-1960 yıllarında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde hocaları olan Dr. Şerif Hâzım el-Avn (aynı zamanda peygamber torunudur)’ın derslerde talebelere “inşallah ba’de ışrîn sene entümü’l-fukahâ (inşallah yirmi sene sonra sizler fakihsiniz)” dediğini aktarıyor. Ve ekliyor, “sizler yobaz, geri kafalı, donuk kafalı, analitik zihniyeti kaybetmiş doğmatik zihniyete sahip olmuş, ezberci, geçmişe bağlı, köhnemiş düşüncenin mensuplarısınız diyenlerin karşısında “inşallah ba’de ışrîn sene entümü’l-fukahâ” diyordu.” (1. Cilt, s.204)

Görünen o ki dualar yerini bulmuş, bugün sözüne itibar edilen pek çok Fakih İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nün tezgahından geçmiştir. Salih Tuğ Hoca’nın İbrahim Kafi Dönmez’e hitaben “Ne olur şu Bağlabaşı’nın dışına çıkın” ikazı ve hissiyatı da gerçek olmuş, bugün Yüksek İslam ve onun devamı olan Marmara İlahiyat ilim yolunda birer marka olmuştur. Bizler de kitap vesilesi ile yaşayanlara şükran, vefat edenlere rahmet diliyoruz.

#Haz. Betül İpşirli Argıt
#İsmail Cebeci
#Marmara Üniversitesi
4 yıl önce
default-profile-img