|

Bir rüyanın başlangıcı: Beşiktaş devler sahnesinde

Sergen Yalçın’ın futbolculuk dönemi, o yeteneğine rağmen yerel kalmıştı. Teknik direktörlüğü ise öyle olmamalı. Gün gelip, La Liga’da hocalık yaparken kazandığı önemli bir başarıdan sonra, “Bu hikaye 15 Eylül 2021’de Dolmabahçe’de başlamıştı” diyelim.

Ergin Aslan
00:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 09:23 - 15/09/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Sergen Yalçın
Sergen Yalçın
Beşiktaş’ta Sergen Yalçın serüveni kısa sürede çok önemli bir noktaya geldi. İlk sezonunda siyah-beyazlılarla 2 kupaya birden ulaşan Sergen Yalçın’ın, yıllar sonra teknik direktörlük kariyerini noktaladığında geride neler bırakacağını düşünmek Beşiktaşlılar’ı oldukça heyecanlandırıyordur.
Futbolculuğuna yetişmiş şanslı futbolseverden biriyim. İzlemeye doyamadığımız bir yeteneği vardı. O yeteneğin yerel kalması benim içimde ukdedir.
Öyle bir yetenekle Avrupa’da futbol oynamamış olmayı kendisinin çok umursadığını düşünmüyordum. Ta ki geçtiğimiz günlerde çıktığı bir TV programında “Hedefim İspanya’da teknik direktörlük yapmak” diyene kadar. Bu cümle beni gerçekten çok heyecanlandırdı.
O günü hep hatırlayalım
  • Sergen Yalçın, hayatı boyunca vasata yüz vermeyen bir karakter oldu. “Winner” deniyor ya hani...
    Etrafını da yukarıya zorluyor, yukarıya çekiyor. Bunu hem demeçlerinde hem de icraatlarında görebiliyoruz. Konuya dönecek olursak; yerel kalan Allah vergisi o futbol yeteneği, teknik direktörlükte uluslararası arenaya kesinlikle taşınmalı. Şimdi İspanyolca dersleri aldığını da biliyoruz. Süper Lig’de şampiyon oldun Hocam, ama elbette bu yetmez.
    Seni hayallerine götürecek yol Şampiyonlar Ligi’nden geçiyor. Beşiktaş’ın bedava aldığı Cenk Tosun’u 23 milyon Euro’luk değere çıkaran yerdir Şampiyonlar Ligi. Şimdi yeni bir serüvenin ilk adımını Borussia Dortmund maçıyla atıyorsun. Bu maç hem senin için hem Beşiktaş için hem de Türk futbolu için yeni bir tarihin başlangıcı olsun. Gün gelip, La Liga’da hocalık yaparken kazandığın önemli bir başarıdan sonra, “Bu hikaye 15 Eylül 2021’de Dolmabahçe’de başlamıştı” diyelim.

4. hafta değerlendirmesi: Anlamsız panik

Süper Lig’de 4. hafta geride kalırken, şampiyonluk yarışının önemli favorileri Fenerbahçe ve Trabzonspor puan kaybetti. İki maçı da izlerken, tribünlerde, takımlarda ve teknik heyetlerde anlamsız bir panik havası gördüm. Elbette uzun yıllardır şampiyon olamayan iki camianın tahammül eşiğinin epey aşağıda olduğunu anlayabiliyorum. Ancak; maçlardaki bu stresi ve paniği görenler, sanki bir kupa finali kaybediliyormuş gibi ya da ligin 35. haftası oynanıyormuş da bu puan kaybı şampiyonluğa mal olacakmış gibi bir hava sezer! İki takım da iddialı kadrolar kurdular. İkisi de elbette çok istiyor şampiyonluğu. Ancak panikle, “Acaba yine mi olmayacak, yine mi aynı şeyleri yaşayacağız?” düşüncesi, stresi büyütmekten ve işleri daha kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Elbette evinde Galatasaray’la da, Sivasspor’la da berabere kalabilirsin. Hatta kaybedebilirsin. Yol uzun, 38 tane lig maçı, Türkiye Kupası maçları ve Fenerbahçe için Avrupa maçları... Yaklaşık 50 maçtan bahsediyoruz. Yol yürünürken puanlar da kaybedilecek, sakatlar da verilecek. Mesele; bu sıkıntılar, kayıplar yaşanırken mental olarak ayakta kalabilmek ve kendini Nisan ayına, yani yarışın son virajına atabilmek. İki takımın da bu potansiyeli fazlasıyla var. Şayet olmazsa, gereksiz ve anlamsız panikten olmaz.



Fatih Hoca gençlere ayak uydurmalı

Galatasaray, uzun yıllar sonra farklı bir kadro yapılanmasına gitti. Genelde yıldız ve garanti oyunculardan kurulu kadroları seven ve talep eden Fatih Terim, bu sezon başkan Burak Elmas’la birlikte daha genç, gelecek vadeden, maaş olarak ucuz ancak bonserviste pahalı sayılabilecek oyuncuları tercih etti. Bir kere Morutan’ı bulup getiren her kimse tebrik etmek lazım. Rumen oyuncu her şeyiyle büyük yetenek olduğunu resmen bağırıyor. İzlerken çok büyük keyif veriyor. Yatırım yapılan diğer yerli/yabancı isimlerde de “Bu neden alındı?” diyeceğim bir isim yok.

Galatasaray, kariyer ve yaş olarak birlikte büyüyecek bir kadro kurdu. Terim’in “3 yıl istiyoruz” cümlesinin altı, ancak böyle bir transfer politikası ile dolabilirdi. Ancak Hoca gerek Avrupa sahnesinde, gerekse 2 haftadır Süper Lig’de, genç ve dinamik kadro ile benzer performansı gösteremiyor. Takımın sahada aldığı maçları sonradan yaptığı hamlelerle adeta hediye ediyor. Oysa Fatih Hoca, kendi tecrübesi ile gençlerin enerjisini harmanlamalı. Takımın performansının daha uzun dakikalara yayılmasını isterken, kendi performansıyla da enerjik çocuklara ayak uydurmalı. Çünkü bu kadronun orta vadede hayal ettirdikleri her takımdan daha fazla... Ancak skor olarak önde iken, savunma güdüsüyle hamleler yapmak eskide kalıyor artık. Zaten 2 haftadır da bu yöntem işe yaramadı.


#La Liga
#Sergen Yalçın
#Galatasaray
#Süper Lig
#Fenerbahçe
#Trabzonspor
#Beşiktaş
3 yıl önce