|
Tarihin kâbusları uyanıyor!
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Batılı jeopolitikçilerin eski fikirlerine atıfları da güncelleştirdi. “
Jeopolitik
”, ulusal veya uluslararası politikanın formüle edilmesinde olduğu gibi, “Ukrayna Savaşı”nın açıklanmasında da kullanılan bir anahtar kavram sayılıyor.
Hans Morgenthau
’nun ilk defa 1948’de yayınlanan
“Uluslar Arası Politika: Güç ve Barış için Mücadele”
kitabında belirttiği gibi, uluslararası politika, tüm politikalar gibi bir güç ve iktidar mücadelesidir.

Hans Morgenthau jeopolitik tarafından içerilen coğrafyanın devlet davranışının itici gücü olarak öneminin, kalıcılığından kaynaklandığın söylemişti. Yani krallıklar, imparatorluklar, devletler gelir geçer ama nehirler, okyanuslar, dağlar, bozkırlar, ormanlar ve çöller kalır. Tarihteki savaşların birçoğuysa ülkelerin sahip olduğu tarımsal avantajlar, maden kaynakları, ticarî su yolları, limanlar, altyapı ağları ve demografik özellikleri sebebiyle çıkarılmıştır.

Amerikan dış politikasında
“Klasik Gerçekçilik”
ekolünün en tanınmış kuramcılarından Morgenthau’ya göre, bir devlet uluslararası alanda esas itibariyle ya
“Statüko Politikası”
veya
“Yayılma ve Emperyalizm Politikası”
yahut
“Prestij Politikası”
gibi üç tür politika izleyebilir. Bu bağlamda Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Avrupa’da “
Soğuk Savaş”
tan sonraki 30 yıllık sözde statükonun şiddet yoluyla reddedilmesi anlamına geliyor. Rusya Yönetimi Ukrayna’yı
“yakın etki alanı”
nda görüyor. Yakın etki alanlarındaki Rusça konuşan toplulukların durumu da Rusya için müdahale gerekçesi sayılıyor. Rusya’nın Ukrayna politikası Morgenthau’nun sözünü ettiği üç politika türünün bir melezi gibi duruyor.

Taraflar yeni bir statükoda uzlaşmadıkları takdirde Avrupa’da barış düzeninin kurulmasıysa pek mümkün gözükmüyor. Ancak ABD ve NATO, Rusya ile masaya oturmak yerine savaşın uzamasını daha yararlı buluyor. ABD ve NATO’dan gelen açıklamalar da Ukrayna’yı uzun bir savaşın beklediği yönünde. Savaşın uzamasının Rusya’yı zayıflatacağını, hatta bir rejim değişikliğini dahi tetikleyebileceğini öngören yaklaşımlar müzakere sürecini de zora sokuyor.

Ukrayna Savaşı’nın Rusya yönünden mutlak bir zafer olarak sonuçlanmasının Putin Yönetimi için ayrıca bir
‘prestij meselesi’
haline getirildiğini hesaba katmak lazım. Bu da Rusya’nın savaşı daha geniş bir alanda, daha sert biçimde tırmandırabileceği ihtimalini akıllara getiriyor. Rusya’nın “taktik nükleer silah kullanma” tehdidini yinelemesini bu bağlamda görmek lazım. Bir devletin elinde nükleer silah varsa, bu silahın kullanılma ihtimali göz ardı edilemez elbet.
Savaşın Ukrayna’dan Moldova’ya taşacağına dair endişeler de söz konusu tabii. Moldova’nın “Transdinyester” şeridinde ciddi bir ayrılıkçılık sorunu var. 1992’de Moldova’dan sözde bağımsızlığını ilân eden ve 30 yıllık bir ateşkes düzeninde yaşayan
Transdinyester
şeridinde 1500 kadar Rus askeri bulunuyor. Moldova da, Birleşmiş Milletler de bu oluşumu meşru kabul etmiyor. Rusya Transdinyester’in bağımsızlığını resmen tanımadı ama Ukrayna’nın Donbass bölgesindeki Donetsk ve Luhansk’ta olduğu gibi sonradan tanıyabilir pekala.
Halihazırdaki Moldavya yönetimi ülkeyi Avrupa Birliği’ne sokmaya çalıştığı gerekçesiyle Rusya’nın hedefinde. Rusya’nın Ukrayna için öne sürdüğü gerekçeler Moldavya için de geçerli. Rusya Silahlı Kuvvetlerinden
Tümgeneral Rustam Minnekayev
’in Ukrayna’nın güneyinde kontrol sağlamanın Transdinyester’de baskı gören Rusça konuşan nüfus için bir çıkış yolu olduğunu söylemesi geniş bir yankı yaptı. Transdinyester’de meydana gelen bazı patlamalar da gerilimi bir hayli artırdı. Bu patlamalarla ilgili olarak Ukrayna Rusya’yı, Rusya ise Ukrayna’yı “
provokasyon
” ve
“sahte bayrak operasyonu”
yapmakla suçluyorlar. Tabii bu gerilim Transdinyester’e yakın mesafedeki Odesa’nın durumunu daha hassas hale getiriyor.

Kırım’dan Transdinyester’e uzanan bir şeridin Rusya tarafından işgali Karadeniz’i Ukrayna’ya kapatacaktır. Zengin gaz ve kömür rezervlerinin yanı sıra önemli bir sanayi bölgesi olan Donbass ile birlikte ülkenin en hayati ticari limanı olan Odesa’nın da kaybedilmesi Ukrayna’yı çok zayıflatır. Moldavya’da bir çatışmaysa NATO üyesi Romanya’yı yakından ilgilendiriyor.

Coğrafyanın jeopolitiğe indirgenmesinin yol açtığı felaketler, tarihin birer kâbusları. Öyle anlaşılıyor ki tarihin kâbusları Avrupa’nın doğusunda bir kez daha uyanarak harekete geçiyor.

#Rusya
#Ukrayna
#Hans Morgenthau
#NATO
2 yıl önce
Tarihin kâbusları uyanıyor!
Uykularını kaçıran “uzun, ince” bir aday
Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı