TİKA Afrika"da büyük işler yapıyor

00:0014/08/2011, Pazar
G: 4/09/2019, Çarşamba
Abdullah Muradoğlu

Milletimiz Afrika''daki açlar için elinden gelen bütün fedakarlığı yapıyor. İftihar duyulacak işler yapan yardım kuruluşlarımız epeydir Afrika''dalar. Türkiye sadece açları doyurmakla iktifa etmiyor. Açlığı, kuraklığı ve yoksulluğu doğuran şartları da ortadan kaldırmak için elini taşın altına sokuyor. TİKA Afrika''da tarımsal kalkınma programı ile Afrika''da 13 ülkede çok önemli yatırımlar gerçekleştiriyor. Afrikalılar TİKA''nın faaliyetlerini Osmanlı''nın Afrika ile yeniden buluşması olarak görüyorlar.Açlık

Milletimiz Afrika''daki açlar için elinden gelen bütün fedakarlığı yapıyor. İftihar duyulacak işler yapan yardım kuruluşlarımız epeydir Afrika''dalar. Türkiye sadece açları doyurmakla iktifa etmiyor. Açlığı, kuraklığı ve yoksulluğu doğuran şartları da ortadan kaldırmak için elini taşın altına sokuyor. TİKA Afrika''da tarımsal kalkınma programı ile Afrika''da 13 ülkede çok önemli yatırımlar gerçekleştiriyor. Afrikalılar TİKA''nın faaliyetlerini Osmanlı''nın Afrika ile yeniden buluşması olarak görüyorlar.

Açlık ve kuraklık yanında sömürge geçmişinden gelen zafiyetler Somali''yi kasıp kavuruyor.

Üstüne üstlük BM Gıda Yardım Örgütü''nün yanlış(belki de kasten) uygulamaları yüzünden Somali''de tarım durdu.

Stratejik bir yerde olması ve uluslararası güçlerin elini bölgeden çekmemesi Somali''nin iç karışıklığını da izah ediyor tabii.

Susuzluk, kuraklık, açlık sadece Somali''yle sınırlı değil Afrika''da.

Uzun bir süredir beri insanlığın gündeminde olan bir sorun bu.

Afrika''da ortalama yaşam süresi 49 yıldan geçen sene 45 yıla düşmüş.

"TİKA" uzmanlarından Dr. Mahmut Çevik''in verdiği bilgilere göre Nil nehrinin ve kollarının uzandığı uçsuz bucaksız bölgede(Burundi, Etiyopya, Kenya, Kongo, Mısır, Ruanda, Sudan, Güney Sudan ve Uganda) daha geçen yıl ortaya çıkan bilgilere göre saniyede bir çocuk ölüyordu.

"Bu kıtada önümüzdeki 10 yılda 45 milyon çocuk açlıktan dolayı dünyasını değiştirecek" diyen Dr. Çevik''ti, geçen yıl.

Şu sözler de Dr. Çevik''e ait:

"Bugün Sahra-altı Afrika''sında 218 milyondan fazla insan, ''Aşırı yoksulluk'' şartlarında yaşıyor. Bu insanların % 41''inden daha fazlası, günlük 1 dolardan daha az kazanıyor. Afrikalıların % 40''ının her gün ''Yeterli gıda'' temin edebilme imkanı yok, %32''si ise açlıkla karşı karşıya. Her gün 800 milyon insan aç karnına uyuyor, Bunlardan 300 milyonu ise sadece çocuk.."

Daha fazla söze hacet var mı?

AFRİKA''YLA OMUZ OMUZA

Türkiye 2005 yılını Afrika Yılı ilan etmişti hatırlarsanız.

O günden bugüne kadar Afrika''da Türkiye TİKA aracılığıyla inanılmaz güzel işler yapıyor.

Halkımız Somali''deki mağdur kardeşlerine sahip çıkıyor, yardım kuruluşlarımız harıl harıl çalışıyorlar.

Ama sadece gıda dağıtmakla bu sorun çözülmez.

Bu yüzden Türkiye Afrika''da sadece balık dağıtmıyor, balık tutmayı da öğretiyor.

Sömürge geçmişinden gelen zafiyetlerin giderilmesi için Afrikalılar ve Türkiye el ele önemli projeler gerçekleştiriyorlar.

Bu projelerin en büyük kısmını "TİKA Afrika Tarımsal Kalkınma Programı" tarafından yürütülüyor.

Programın Koordinatörü Dr. Mahmut Çevik, Veterinerlik ve İşletme eğitimi almış, doktorası Biyo-kimya alanında yapmış uluslararası çapta bir uzmanımız.

Hazırladığı projeler ile TİKA, Birleşmiş Milletlerden 2010 yılı Açlıkla Mücadele Altın Madalyasını almış öğrendiğime göre.

Dr.Çevik programın amacını ise şöyle özetliyor:

"Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı kardeş Afrika ülkelerinde, tarım ve hayvancılık alanında modern teknolojilerin kullanılmasını ve bu alanda nitelikli uzman yetiştirilmesini sağlayarak, kırsal alanda yaşayan insanların gelirlerin arttırılmasına, yaşam düzeylerinin iyileştirilmesine, fakirliğin azaltılmasına ve gıda güvencesinin sağlanmasına katkı sağlamaktır. 850 milyon insanın açlıkla başı dertte olduğu bu dünyada, kardeş Afrika ülkelerinde mevcut kaynakların rehabilitasyonunu, atıl kaynaklarının değerlendirilerek Bitkisel, Hayvansal ve Su Ürünlerini üretiminin doğru tarımsal uygulamalar ile verimliliğini arttırarak kırsal kesim nüfusunun gelir düzeyinin yükseltmek ve ülke ekonomilerinde katma değer yaratmaktır. . Türkiye olarak bizler Afrika''nın açlık ve yoksullukla mücadelesinde yaınnda olmak istiyoruz . Bizim üstlendiğimiz program bu alanda birden fazla ülkede ayni anda uygulanan tek programdır."

TİKA''nın Afrika Tarımsal Kalkınma Programı 13 Afrika ülkesiyle eşgüdüm halinde yürüyor.

Bu ülkeler Burkina Faso, Cibuti, Etiyopya Gine, Gine Bissau, Mali, Senegal, Komor Adaları, Madagaskar, Tanzanya, Kenya ,Rwanda ve Uganda''dır.

Etiyopya''nın başkenti Adis Ababa, Sudan''ın başkenti Hartum ve Senegal''in başkenti Dakar''da Program Koordinasyon Ofisleri faaliyetlerini sürdürüyor.

Türkiye''de yüzlerce Afrikalı bu program çerçevesinde eğitim gördü.

Ülkemizin üniversiteleri ve ilgili bakanlıklar da bu program kapsamına giren konularda yüksek bir işbirliği sergiliyorlar.

ÜÇ KITADA TİKA VAR

Sadece Afrika değil, Balkanlar, Kafkasya ve Türk Cumhuriyetleri''ni de kapsıyor TİKA''nin çalışmaları.

Tarım, hayvancılık, su ürünleri, sulama gibi ana faaliyetler dışında kültürel ve eğitim çalışmaları da sözkonusu.

Dr. Çevik Afrika''lılar kendilerine karşılıksız yardım yapmaya çalışan tek ülkenin Türkiye olduğuna inandıklarını aktarıyor.

Bu gözleme gittiği her Afrika ülkesinde bizzat şahit olmuş.

Geçen "Kızılay" başkanı Tekin Küçükali, Somalilerin gıda yardımı ulaştıran Türk kargo uçaklarını gördüklerinde sevinçten secdeye kapandıklarını ve tekbir getirdiklerini söylemişti.

Türkiye''nin gelişini Osmanlı''nın Somali''ye dönüşü gibi algılamıştılar.

Hakikaten hem tarihinden ve hem de bugün sahip olduğu konumdan ötürü Türkiye Afrika''da itibarı en yüksek ülkelerden biri.

İngiltere ve Fransa eski sömürgeleriyle ilişkilerini çeşitli birlikler içerisinde devam ettirmelerine rağmen bu ülkelerin kendi başlarına ekonomilerini kurmaları yönünde ciddi hiçbir şey yapmamışlar.

Etiyopya, Mali, Sudan,Gana ve Madagaskar''da milyonlarca hektar toprak 20-30 hatta 90 yıllığına Çin, Hindistan ve Güney Kore''ye devasa yatırım sözleri karşılığında verilmiş..

Peki karşılığı alınabiliyor mu?


AFRİKA BM''DE TÜRKİYE''Lİ SEÇTİ

Dr. Mahmut Çevik''e göre 2000 yılından itibaren Afrika''ya göçü teşvik eden Çin, bu uygulaması ile kendi iç nüfus sorununa çözüm getirmeyi amaçlıyor.

Öte yandan su ürünleri konusunda da Afrika''nın kaderi aynı.

Avrupa ülkeleri, Çin,Japonya ve Rusya''nın donanmaları yerel ülke yönetimlerinin balık avlanma lisanslarını satın alarak Afrika kıyılarını talan ediyorlar.

Avrupalı şirketler Somali açıklarında milyonlarca dolar balık avlayıp Avrupa pazarlarına sürüyorlar.

Bu şirketlerin yıllık balık cirosuyla birkaç Somali beslenir.

Türkiye''nin TİKA kanalıyla yürüttüğü diğerkam faaliyetler Afrikalıların nazarında Osmanlı''nın Afrika ile yeniden buluşmasıdır.

Türkiye sadece açlara yardım etmekle kalmıyor, açlığın, kuraklığın, yoksulluğun sebeplerini de ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Bu yönüyle zaten Afrikalıların kalplerini fethediyor.

TİKA''nıın Afrika Tarımsal Kalkınma Programı''nın BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine katkı sağlayan lobi faaliyetlerine önemli etki yaptığını da hatırlatmalıyız.

Küresel bir aktör olarak yıldızı parlıyor ama bizim bazı siyasetçiler Türkiye''ye hala kendi içine kapanmış bir ülke muamelesi yapıyorlar.

Zihinleri eski Türkiye''de kalanlar "Yeni Türkiye"nin büyüklüğünü kavrayamazlar.

Sömürgecilerin yol açtığı sorunlarla uğraşıyoruz!

Nerede bir savaş, açlık, kıtlık varsa orada bir sömürge geçmişinin olduğunu görürsünüz.

Mesela Suriye..

Fransız mandası döneminde atılmış tohumların "Baas Partisi" eliyle yeşertilip zehirli bir sarmaşık gibi bütün ülkeyi sarıp boğduğuna şahit oluyoruz.

Esad rejiminin kökünde yer alan azınlık mezheplerine dayalı cuntaların oluşumunu bizzat Fransızlar sağlamıştılar.

Bir bütün olarak Suriye halkının sömürge idaresine karşı ayaklanmasını önlemek için başvurdukları bir yöntemdi bu.

Aynı şey Lübnan için de geçerlidir.

Fransızlar da tıpkı İngilizler gibi çekildikleri her yerde arkalarında etnik ve dinsel çatışmalara sebebiyet verecek nitelikte büyük sorunlar bıraktılar.

İngiltere Başbakanı David Cameron''un "dünyanın birçok sorununa biz yol açtık" diyerek ülkesinin sömürgeci geçmişinden özür dilemesi boşuna değil.

Çok büyük sorunlardır bunlar.

Ve bakın bugünlerde Londra o sömürgeci geçmişin günahını ödermişçesine alevler içerisindedir.

Bir zamanlar İngilizlerin sömürgeleştirdiği toplulukların torunları şimdi Londra''nın üzerinde kara bulutlar dolaştırıyorlar.

Hint kıtasını kana boğan haritanın mimarlarından Lord Mountbatten 1970''lerin sonlarında İRA tarafından yatına konulan bir bombanın patlaması sonucunda ölmüştü.

Yakın Doğu''da hangi problem varsa, bilin ki İngiliz-Fransız ortak yapımıdır.

Osmanlı''yı tasfiye ederek Yakın Doğu''da masa başında çizdikleri haritalarla bu coğrafyanın canına okudular.

Sadece Suriye mi, sadece Lübnan mı, sadece Irak mı, sadece Yemen mi?

Pakistan''a ne demeli peki?

Sahi David Cameron da İngiltere''nin sömürgeci geçmişinden Pakistan''da üniversite öğrencilerine hitap ederken özür dilememiş miydi?

Hindistan''da öyle bir harita çizdiler ki küçük bir fırça kayması bile yüzbinlerce insanın hayatına mal oldu.

Hind kıtasını Pakistan ve Hindistan diye ikiye ayırırken çizdiği sınırlar geride iç savaşlar ve sonrasında ulusal savaşlar getirecek şekildeydi.

Elbette bilinçli bir şekilde çizilmişti bu haritalar.

"İngiliz İmparatorluğu"nun son Hindistan Genel Valisi Lord Mountbatten harita çiziminde açıkça Hindulardan yana tercihini koymuştu.

Anglo-sakson Amerikan tarihçisi Niall Ferguson bu sınır çiziminin ardından neler yaşandığı hakkında bakın ne diyor:

"Özellikle Mountbatten sözde tarafsız Sınır Komisyonu''nun başkanı Sir Cyril Radcliffe''e, Pencap''tan geçen sınır çizilirken Hindistan lehine kritik düzenlemeler yapması yönünde baskı uyguladı. Bunu izleyen toplumlararası keskin şiddet dalgası, en az 200 bin ve belki de yarım milyon kişinin ölümüne yol açtı. Daha çok sayıda insan yurdundan koptu: 1951''de yaklaşık yedi milyon kişi, yani Pakistan''ın toplam nüfusunun onda biri mülteci konumundaydı.."

Araştırmacılar Dominique Lapierre ve Larry Collins Hindistan üzerine yazdıkları kitapta ise şöyle derler:

"Sir Cyril , Hindistan haritasını çizerken, aldığı öneriler sıkı sıkı uymuştu. Birkaç önemsiz istisna dışında , Hinduların çoğunlıkta olduğu yerleri Hşndistan''a, Müslümanların çoğunlukta olduğu yerleri Pakistan''a bırakarak çizmişti sınırları. Kağıt üzerinde sonuç belki kabul edilir gibi görünebilirdi. Ancak gerçekte, tam bir felaketti."

Gerçekten de Bengal ve Pencap''ı bölen sınırlar tam bir faciaya yol açmıştı.

Yoğun güvenlik önlemleri altında Hindistan''dan İngiltere dönmek üzere uçağa bindiğinde aşağıda tarihin en büyük göç hareketi başlamıştı.

Ve ardından katliamlar gelecekti.

Hindistan ve Pakistan halkları arasında, Hindularla Müslümanlara arasında nefret duygusunun uzun yıllar sürmesine yetecek kadar düşmanlık tohumları atılmıştı toprağa.

İngilizlerin çizdiği harita bir köyü, bazen bir evi ortasından ikiye ayırmıştı.

Kimi yerde bir evin giriş kapısı Hindistan tarafında, arka penceresi ise Pakistan tarafında kalıyordu.

Sulama kanallarının beslenme vanaları bir tarafta, dağıtım şebekesi bir tarafta kaldığı durumlar da olmuştu.

Küçük bir yerleşim olan ve çoğunluğu Müslüman olan "Gurdarbur"un Hindistan tarafında kalması "Keşmir Sorunu"nun kangren haline gelmesini sağlamıştı.

Himalaya dağlarının eteğindeki Gurdarbur , Hindistan''ı Keşmir''e bağlayan geçit üzerindeydi.

Tabii İngilizlerin bu seçimi de kazara yapılmış bir seçim değildi.

Keşmir bugün Hindistan ve Pakistan arasındaki en önemli sorundur.

Sir Cyril''in neşteri Hindistan''a bir gün bu küçük değişiklik sayesinde Keşmir''i yutmak imkanı sağlamıştı.

İngiliz haritasının Müslüman tarafında da Hindular, Hindu tarafında da Müslümanlar yaşıyordu.

O büyük göç hareketi ve getirdiği sorunlar her iki tarafta da yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine sebebiyet verdi.

Bilhassa Kuzey Hindistan aklın ve hayalin alamayacağı kadar geniş bir kan gölüne gömülecekti.

İngiltere, Hindistan''tan çekilmek zorunda kalmıştı ama arkada öyle bir kıta bırakacaktı ki hala ateşler içinde yanıyor.

Sömürgeciler müslümanlara karşı Hindu milliyetçiliğini kışkırtmışlardı.

Arap dünyasında Osmanlı''ya karşı Arap milliyetçiliğini kışkırtmışlardı.

Yahudileri Siyonistlerin kucağına atan ve Araplara karşı kışkırtanlar da yine onlar olmuştu.

Afrika''nın Kuzeyi ile güneyindeki Sahraaltı bölgesini biribirinden koparmak için de türlü oyunlar sergilemişlerdi.

Sadece iç savaşlar değil yoksulluklar da miras bırakmışlardı sömürgeciler.

19. yüzyılda Fransız, İngiliz ve İtalyanlar tarafından parçalanarak sömürgeleştirilen Somali bugün büyük bir kuraklığın pençesinde inliyor.

19. yüzyılın Somali ülkesi denilen bölge daha sonra birkaç parçaya ayrılmıştı harita üzerinde.

Somali''nin payına da açlık, yoksulluk ve iç savaş düşmüştü.