|
Uyarılmıştılar!

“Sınır tanımayan hastalıklar” veya “salgınlar” küreselleşmenin niteliği ve gerçekliği hakkında bize çok şey anlatıyor. Bu gerçekliği “SARS”, Domuz Gribi,” “Kuş Gribi” veya “EBOLA” gibi salgınlar vasıtasıyla yeteri kadar tanıdık. Öyle ki küresel salgınlar artık öngörülebilir riskler arasında yer alıyorlar. Yani “Bu da nereden çıktı, hiç de beklemiyorduk” denilebilecek bir durum söz konusu olamaz. Bu yüzden Hükümetler krize dönüşen salgınlar karşısında gösterdikleri “dirayet” ve” liderlik” ile de sınanıyorlar.

Madem salgınlar öngörülebiliyorlar, o halde salgınlarla baş edebilecek bir alt yapıyı hazırlamak da hükümetlerin sorumluluğunda. Öte yandan salgınlar insanların yapıp-ettiklerinin bir sonucudur. Ne var ki bilimin ve doğanın bütün açık uyarılarına rağmen yaklaşan tehlikelerin idrâkinde değiliz. Bu idrâksizliğe “İklim değişikliği” veya “Küresel ısınma” tartışmalarında da sıklıkla tanık oluyoruz.

Doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesinin veya “vahşi yaşam” ile “insani yaşam” alanlarının biribirine girmesi sonucunda daha önce tanık olmadığımız yeni tür salgınlarla yüz yüze geldiğimizde şaşırıyoruz. Bitki ve hayvan çeşitliliğinde yaşanan azalmanın, su kıtlığının, kuraklığın, hava kirliliğinin ve sellerin eko-sistemlerin insan eliyle bozulmasının sonucu olduğunu bir türlü anlamak istemiyoruz. SARS’tan tutunda, EBOLA virüsüne kadar, maruz kaldığımız salgınların arkasında böyle bir hikâye var.

Tarihe baktığımızda bile birçok felâketin, yok oluşun, çöküşün “uyarılar” ile parelel olarak seyrettiğini görüyoruz. Şimdi isimlerini bile unuttuğumuz birçok eski uygarlık, akıl sahipleri tarafından yapılan uyarıların gözardı edilmesi sebebiyle çözülüp yok oldular. Amerikalı tarihçi-yazar Barbara Tuchman, “Ahmaklığın Yürüyüşü(“The March of Folly)” başlıklı kitabında savaşları da bu bağlamda yorumlar.

Naomi Oreskes ve Erik M. Conway tarafından kaleme alınan “Batı Uygarlığının Çöküşü”ndeyse iklim değişikliğine ilişkin uyarıların dikkate alınmaması durumunda insanlığın maruz kalabileceği felaketler anlatılıyor. Yazarlar kitabın yayım tarihini “2393 yılı” olarak veriyorlar. Kitap 2393’te nasıl bir dünyada yaşayacağımızı kurgulamış. Kitapta yaklaşan tehlikelerin bilim adamları tarafından önceden defalarca uyarıldığına, ancak uyarıların yönetenlerce ciddiye alınmadığına ilişkin çok çarpıcı anlatılar yer alıyor.

Güney Afrikalı Çevreci -Hukukçu Cormac Cullinan ise “Vahşi Hukuk” kitabında, parçası olduğumuz doğal dünyanın tahribatına karşı yeni bir bakış açısını seslendiriyor. Ve tabii ki Alman sosyolog Ulrich Beck’in 1992’de yayınlanan “Risk Toplumu - Başka Bir Modernliğe Doğru” kitabını hatırlatmadan geçemeyeceğim. Diğer bir yandan, Müslüman bilim adamlarının yeni bakış açılarına yer veren “İslam ve Ekoloji/Bahşedilmiş Bir Emanet” başlıklı kitap da bu bağlamda önemli bir derleme. Harward Üniversitesi tarafından yapılan bu çalışma 2003 yılında yayınlandı ve ardından Türkçe’ye de çevrildi.

Güncele dönecek olur isek, Çin’de zuhur eden Koranavirüsün küresel bir salgına dönüşebileceği de öngörülmüş idi. Nitekim Amerika bugünlerde, Trump’ın salgın ABD’ye sıçramadan evvel istihbarat kuruluşlarınca uyarıldığına ilişkin haberlerle sarsıldı. Amerikan medyasında yer alan haberlere göre ABD Sağlık Bakanlığı geçen yıl “Crimson Contagion” kod adıyla bir grip salgını senaryosunu simüle bile etmiş. İstihbarat kuruluşları da Ocak ve Şubat aylarında Trump yönetimini salgın için uyarmışlar.

İlk olarak salgın ihtimalini küçümseyen ve sözkonusu istihbarat raporlarını ciddiye almayan Trump, daha sonra “ulusal acil durum” ilân etmek mecburiyetinde kaldı. Amerikalılar şimdi bu gecikmenin ağır faturasını ödüyorlar. Hiç kuşkusuz bu vahim gecikme Trump’ın siyasî kariyerini de etkileyecektir.

Bu küresel salgına karşı her ülke olağanüstü bir çabayla ulusal mücadele veriyor. Bizler de bu mücadelenin birer neferleriyiz. Lütfen, uyarıları ciddiye alalım, ferasetli olalım, “evde kalalım”.

#Koronavirüs
#Sınır
#EBOLA
#SARS
4 yıl önce
Uyarılmıştılar!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’