|
Hükümetin geleceği

Ahmet Necdet Sezer''in nasıl bir cumhurbaşkanlığı çizgisi oluşturacağı bâbında çeşitli yazılar yayınlanıyor, muhtelif görüşler serdediliyor.

Fakat hemen bütün kesimlerde, yeni cumhurbaşkanının Özal ve Demirel''de olduğu gibi, TBMM''den çıkmaması noktasında derin bir üzüntü okunuyor. Ah, ne olurdu da, Meclis bu tarihî fırsatı kaçırmasaydı cinsinden serzenişler.

Meclis içinden-Meclis dışından

Bu hususta ne yerinmeye, ne de dövünmeye gerek yok. Bir defa unutmayalım ki, Mesut Yılmaz''ın adaylığının engellenmesi ile, Meclis içinden cumhurbaşkanı seçilmesi şansı fiilen sona ermişti. Nedense kimse bunu düşünmüyor.

Eğer Yılmaz''ın adaylığının önüne geçilmeseydi, Meclis içinden, Yılmaz''ı göğüsleyebilecek bir başka adayın çıkması şansı, ancak o zaman doğabilecekti. Bunu düşünemeyen ve saplantılı bir Yılmaz muhalefetine kendisini kaptıranların yakınmalarını bu bakımdan ciddiye almaya gerek yoktur. Dolayısıyla A. Necdet Sezer ismi üzerinde liderler anlaşma sağladıktan sonra ortaya atılan Sadi Bey ve Yalçıntaş gibi isimlerin, daha baştan hiçbir şansı bulunmuyordu. Hiç olmazsa muhalefetin, kendi arasında bir konsensusa eremediğini nasıl olur da unuturuz? Öyleyse ne Sadi Bey''in adaylığının, ne de Yalçıntaş isminin bir ciddiyeti vardı.

Hele Sadi Bey? MHP''yi karıştırmak ve zora sokmak gibi bir noktadan hareket eden DYP ve FP âdeta oyun oynadılar ve bu işi asla ciddiye almadılar. Amaç, A. Necdet Sezer karşısında netice almak değil de, doğrudan MHP ve iktidarı zora sokmak olunca, işte böyle bir netice ile karşı karşıya kaldılar. Ayrıca da son turda A. Necdet Sezer''e, muhalefetten hiç bir oy verilmedi. Yani şimdi kimsenin kimseye diyeceği birşey yok.

İşin daha garibi muhalefet, aynen Küskünler Harekâtı''nda olduğu gibi, stratejisini kendisinin belirlemediği bir akıma elsiz ayaksız teslim oluverdi ki, bunu cümle âlem gördü. Böylece de muhalefet tarihî bir fırsat kaçırmış oldu. Yani bu seçimler dolayısıyla, Yılmaz''ın adaylığına engel olayım derken, hükümeti alabildiğine güçlendiren bir netice üretildi. İşte şimdi Yılmaz, hükümete başbakan yardımcısı olarak girecek ve hükümet içinde ulaşılan bir karara göre bütün dosyalardan aklanacak. Hem de Avrupa Birliği politikalarının mimarı konumuna yükselerek, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına katılacak.

Şimdi bu sonucu muhalefetin derin derin düşünmesi gerekmiyor mu?

Hükümet krizi doğar mı?

Halbuki aksi olsaydı, yani Yılmaz''ın adaylığının önü açılmış olsaydı!.. Diyelim ki Yılmaz kazanırdı. Kaldı ki bize göre bu çok zayıf bir ihtimaldi. Ancak Yılmaz Türkiye''nin iç ve dış tecrübesine, ekonomi birikimine ve siyasî potansiyelini hâiz olmakla bu makamı doldurabilir, fakat ANAP iç kargaşalar içinde parçalanır ve bundan da en çok DYP istifade ederdi. Yani Merkez Sağ''ın patronajı bütünüyle DYP''ye geçerdi. Yılmaz cumhurbaşkanı olsa da, DYP alabildiğine büyüyerek önünü kâmilen açmış olurdu. Daha da ötesi DYP hükümete girme fırsatı yakalardı. Fakat bizde muhalefet dediğin, muhatabı tasfiye mantığına oturduğu için, sonucu da böyle oluyor. Ya muhatabı tasfiye, ya da kendisi mat!.. Buyurun burdan yakın.

İkinci ihtimale göre; eğer Yılmaz aday olsa idi, kendisini sadece DSP destekleyebilirdi. MHP buna muhalefet edeceği için, muhalefetle anlaşmak durumunda kalırdı ve muhtemelen yeni cumhurbaşkanı bu ittifaktan doğardı. Yani Meclis içinden seçilmiş olurdu. Şimdi bu ihtimallerin hepsi boşa çıktı ve hükümet alabildiğine güçlenmiş bir sonuca erdi. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Bu haliyle yani görünür gelecekte, Türkiye''nin önünde yeni bir hükümet krizi okunmuyor demektir. Belki sonbahara, belki önümüzdeki bütçeye kadar!..

Bu akışı zora sokacak bir gelişme bekleyebilir miyiz diye de düşünmek gerekiyor. Bunlardan biri, FP''deki muhtemel gelişmeler olabilir. Bekleyip göreceğiz. İkincisi de, AB politikalarında doğabilecek ihtilâflar olsa gerektir. Ama zayıf bir ihtimal olarak düşünüyoruz bütün bunları.

Çandar''dan Ecevit''e ve Yılmaz''a

Önemli bir hususa daha temas edelim isterseniz.

Cengiz Çandar''ın, saplantılı Ecevit muhalefetini bıçak gibi kestiği ve DSP liderini cumhurbaşkanlığına aday göstermeye kalkıştığı gibi (hiç de makul bir geçiş değil bu); bu kesimlerdeki aşırı ön yargılı Yılmaz muhalefeti de, belirli bir süreden sonra yumuşamaya başlayabilir. Bazılarının bu muhalefeti bütünüyle askıya aldığını görürseniz sakın şaşırmayın. Çünkü bu kulvardakilerin muhalefeti ve muhabbeti, kendi ülke gerçeklerimizden kuvvet almıyor. Bütünüyle dış şartlardan ve konjonktürden besleniyor. Bu bir!.. İkincisi de, Yılmaz hakkındaki tutumlarda ciddi bazı değişiklikler baş göstereceğini ne zaman kaydettik, hatırlamaya çalışın lûtfen. Yılmaz''a muhalefetin en aşırı boyutlara ulaştığı bir zamanda, yani cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinde değil mi?

Gelelim bamyanın faziletine!.. Hem Yılmaz''ın, hem Doğan Güreş''in adaylığına karşı çıkan mihraklar, içerden ziyade dışarıda aranmalıdır. DYP''nin bir hatası da, Güreş''i harcamak olmadı mı? Ne dersiniz?

24 yıl önce
Hükümetin geleceği
Yaşar Kaplan’a rahmet
Kaleydoskop’un aynaları…
Dönüşümlü Cumhurbaşkanlığı Sistemi
Ahlaki meseleleri gayri ahlaki bir dil ile konuşamayız!
Ne olacak bu anne babaların hali?