Emmanuel Macron.
36 yaşında.
Fransa'da dün yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu ilk sırada tamamladı.
Sosyalist Parti'ye 2006 yılında katıldı.
Hollande'ın ilk hükümetinde genel sekreter yardımcılığı görevini yürüttü. Daha sonraki hükümette Ekonomi Bakanı oldu.
İki hafta sonra yapılacak ikinci turda aşırı sağcı aday Le Pen'in rakibi. Yani bu iki isimden birisi Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı olacak.
İki yıl öncesine kadar kimsenin tanımadığı bir isimdi Macron. Tüm taşları yerinden oynatarak beklenmedik bir popülariteye ulaştı.
Çok hızlı yükseldi.
Kendisini ve politikalarını seçmene nasıl anlatacağını bildi.
Bir röportajında bu başarısını neye borçlu olduğu sorulduğunda tek ve net cevabı vardı.
Mevcut Cumhurbaşkanı François Hollande'ın en güvendiği isimlerden biri olan eski Ekonomi Bakanı Macron bundan tam bir yıl önce,
yani
'ni kurdu. Ardından da, Sosyalist Parti'nin işleyiş şekline başkaldırarak görevinden istifa etti.
Cumhurbaşkanlığı yarışına katılmaya karar verdi.
Tek hedefi vardı; tıkanan Fransız siyasetinde köklü değişikliğe gitmek.
Hiçbir siyasi akıma dahil olmamakta kararlı olan Macron, bu kararının arkasında durdu ve tüm Fransız vatandaşlarına hitap etme yolunu seçti.
Kampanya sürecinde seçmenin dilini iyi okudu. Çözüm politikaları konusunda kendisine oy vermelerini istediği vatandaşa hayal satmadı. Daha somut vaatlerle çıktı Fransızların karşısına.
Bu çıkış karşılık da buldu. Her geçen gün anketlerde artan bir ivme yakaladı.
Hatta hakkında “
” isimli bir de biyografi yazıldı.
Kendisi de ilk turda birinci çıkacağına pek ihtimal vermiyordu, bu görüşü son iki ayda değişti.
Artık yeni bir hedefi vardı. O hedef, ilk turu birinci olarak tamamlamak değil, Elysee Sarayı'ndaki o koltuğa oturmak.
Öyle de olacak gibi görünüyor.
Zira Macron, merkezde olmanın avantajıyla, ikinci tur için birçok Fransız siyasetçinin desteğini alıyor. İlk turda elenen, merkezdeki iki partinin adayları, Cumhuriyetçi Fillon ve Sosyalist Hamon, ikinci turda Macron'a destek istedi.
Başbakan, Dışişleri Bakanı, Paris Belediye Başkanı, eski Başbakan Manuel Valls, Macron'a oy verme konusunda çağrı yapan siyasetçiler arasında yer aldı.
Bu çağrıların karşılık bulduğu son yapılan anket sonucuna da yansıyor.
Devlet televizyonu France 2'nin yaptırdığı ankete göre Macron, ikinci turda oyların yüzde 62'sini alacak.
Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Macron, kendisini, ekonomi politikalarında liberal, sosyal konularda da solcu olarak tanımlıyor.
En fazla eleştirildiği nokta tam da burada karşımıza çıkıyor. Seçim kampanyası boyunca Macron özellikle en yakın rakibi Le Pen tarafından küresel sermayenin bir piyonu olmakla suçlandı. Bu suçlama birinci turun tamamlanmasının ardından da devam etti.
Amerikan tarzı mitingleri, “Hollywood” starlarını andıran şık duruşu ve sadece 39 yaşında genç bir siyasetçi olması medyadaki popülaritesinin ana sebeplerinin başında geliyor.
Ve bu popülarite de sanki gelen tüm eleştirilerin önüne bir set çekiyor.
Macron süre gelen yükselişini sürdürmeye devam ediyor.
Sadece iki hafta kaldı.
Şu bir gerçek:
Hiçbir siyasi düşünceye ait olmadığın söyleyen bir ismin kısa sürede bu denli başarılı olması ve ikinci tura kalması bile
ayak sesleridir.
Avrupa'nın 16 Nisan'da yapılan referandumun sonuçlarını nasıl etkilemeye çalıştığını, HAYIR'cı kampanya için nasıl çalıştığını duyduk, okuduk, gördük.
Bu tutumunu sandıktan çıkan sonuca rağmen sürdüren Avrupa Türk milletinin iradesini yok saymakta ısrar ediyor.
Hatırlayalım.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, 16 Nisan'da yapılan referandumun sonuçlarını değerlendirirken
" ifadelerini kullanmıştı.
Hollande'ın bu açıklamalarının ardından hemen düne, Fransa'nın seçim sonuçlarına bakmakta fayda var.
Fransa kaça bölünmüş?
İlk turda yüzde 23,9 oy alan Macron ikinc tur için yüzde 21,4 oy alan aşırı sağcı Le Pen ile yarışacak. Marcon'un seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Şayet öyle olursa Fransızların sadece yüzde 24'ünün oyunu alan bir isim mi yani Fransa'yı temsil edecek?
Hem de OHAL'de
İçerideki yüzde 48 istemiyor diyerek kendilerine göre bir demokrasi tanımı oluşturmaya çalışanlara sesleniyorum:
Eee orada yüzde 76 istemiyor ama oluyor.
Ne iş?
