24 Ocak Cuma günü yaşanan ve ülkemizi derinden etkileyen Elazığ-Malatya depremi, her deprem sonrası olduğu gibi, yine Deprem Vergisi’ni gündeme getirmiştir.
Deprem Vergisi ülkemizde 1999 yılında yaşanan Marmara depremi sonrasında ilk kez gündeme gelmiş, bir defalık Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, MTV, Emlak vergilerine ek vergi getirilmiş ve bir defaya mahsus Faiz Vergisi adı altında vergi toplanmıştır.
Söz konusu vergilerin dışında Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergisi adı altında yeni vergiler 2003 yılına kadar uzatılarak toplanmaya devam edilmiştir.
2003 yılında
kaldırılmış ve
Gider Vergileri Kanunu'na ilave edilerek ve kapsamı genişletilerek (muhtemelen toplanan yüksek gelirin de etkisiyle) sürekli hale getirilmiştir.
Özel İletişim Vergisi 2018 yılına kadar abonelik tesisi ve haberleşme ücretlerinde yüzde 25 olarak uygulanırken, bu yıldan itibaren yüzde 7,5 olarak uygulanmaya devam etmektedir.
Peki, bu vergiler nerede kullanıldı?
Ülkemizde
fon ile verginin karıştırılması
nedeniyle bu konu tam olarak anlaşılamamaktadır.
Fon, belli bir ihtiyacın karşılanması veya öngörülemeyen bir durumun ortaya çıkması durumunda kullanmak için toplanan ve farklı şekillerde değerlendirilip gerektiğinde amacı doğrultusunda kullanılan bir gelir iken, vergide durum böyle değildir.
Devlet bütçesinde
(belli gelirleri belli giderlere tahsis etmeme) ilkesi gereği hangi vergi gelirinin hangi kamu harcamalarında kullanıldığını tespit etmek mümkün değildir.
Nitekim hafta içinde eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın “… Toplanan vergiler özel bir fona harcanmamış, bütçenin genel geliri olmuş…” şeklindeki açıklamasının nedeni de budur.
Deprem Vergisi olarak konuşulan ve günümüzde
adı altında toplanan vergilerin devlet bütçesi açısından
Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ya da Özel Tüketim Vergisi’nden
bir
Hükümet mali ya da ekonomik amaçlı yeni vergi getirebileceği gibi mevcut vergilerin azaltılması ve kaldırılması yönünde de karar verebilir. Yani, getirilen
yeni verginin adının deprem vergisi ya da başka bir vergi olması onun kullanım alanını belirlemez.
İlle de birilerinin ‘deprem vergileri nereye harcandı’ sorusuna (bugün o anlamda vergi nitelemesinin neden doğru olmayacağı yukarıda açıklandı) kabaca şöyle cevap verilebilir.
2000 yılı ile 2018 yılı sonuna kadar
toplanan iletişim vergisi
(deprem vergisi olarak nitelendirilen) tutarı
(69.933.968 bin) olmuştur. Yıllık ortalama gelir 4-4.5 milyar lira arasında değişmektedir.
Buna karşılık, genel bütçeden; konuttan altyapıya ve kentsel dönüşüm yardımlarına kadar pek çok alanda harcama yapılıyor. Bolu, Düzce, İzmit, Yalova, İstanbul, Sakarya’ya depreminin olduğu günden bu yana 103 milyar lira harcanmış. Yine, bütçeden afet konutları için 2003-2020 tarihleri arasında 7.5 milyar TL ayrılmış. Böylece 1999’dan bu yana depremzede vatandaşlar için devletin ürettiği kalıcı konut sayısı 80.321 ve
harcanan para da 110 milyar TL olmuştur
.
Yani,
deprem konutları ve altyapıya yönelik bütçeden yapılan harcamalar iletişim vergisi gelirinden çok daha fazladır.
Sonuç olarak; 2003 yılından itibaren
artık deprem vergisi kanunundan çıkarılıp Gider Vergileri Kanunu’na eklenerek kalıcı hale getirilmiştir. Bu nedenle
deprem vergisi olarak anılması doğru değildir.
Velev ki verginin
adı deprem vergisi olsa bile
bu verginin
, daha çok
niteleyecektir.
Deprem için toplanan vergiler yerine,
devletin genel olarak kaynakları etkin ve verimli kullanılıp kullanmadığı sorgulanmalıdır
. Bunun sadece deprem dönemlerinde değil, sistematik olarak yapılması, harcamayı yapanların da
şeffaflık ve hesap verebilirlik adına tatmin edici cevaplar vermesi gerekir
.