|
Annemizin ligi

Bir haftalık milli maç arasının ardından "Annemizin Lig"i"ne" geri döndük. Nasıl bıraktıysak da öyle bulduk. "Süper" Lig"de değişen bir şey yok. Verilen kartlar, verilmeyen kartlar, kehanetler, komplo teorileri ve gerçekler; hızla ilerliyoruz, gerilere doğru...

Ligin dibinden başlayalım; birkaç yıldır "başaltı" takımı olma iddiasından uzaklaşmış görünen Gençlerbirliği son zamanların en derin krizini yaşıyor. Türk futbolunun en ilginç figürlerinden biri olan İlhan Cavcav için zor zamanlar. "Futbolcu başkan" geleneğinin son temsilcisi Cavcav. Bizzat gidip futbolcu izlemesi, başarılı transferleri, ekonomik anlamda kulübün rahat durumda olması bardağın dolu tarafı başkan adına. Lakin kulübü dışa kapatan tek adamlık anlayışı, Türk futboluyla alakalı önemli konularda gösterdiği fazlaca "pragmatik" yaklaşım ve hedefsiz takım görüntüsü Gençlerbirliği"nin camia anlamında daha da büyümesini engelledi. "Güvenip kulübü emanet edecek adam bulamıyorum" demişti başkan bir keresinde. Sahi bu kimin kabahati acaba?

Türk siyasi hayatı için söylenen "her parti biraz İttihatçıdır" hükmü kulüplerimiz için de geçerli galiba. "Ben varsam kulüp var; ben olmazsam kulüp batar; kimse kulübü benden daha çok sevemez; o halde mutlaka ben yönetmeliyim" anlayışı tüm köklü kulüplerimizde hâkim. Hatta taraftar gruplarında bile...

Yukarı çıkarsak Fenerbahçe adına işler yolunda. Ersun Yanal, Erciyesspor karşısında ilk 20 dakikalık oyunu daha geniş zamana yaymayı başarabilirse şampiyonluk tahmin edilenden çok daha kolay gelebilir. Caner meselesi ile alakalı birkaç hafta önce söylediğimiz noktadayız hâlâ: Hagi-Emre-Caner; en çok müsamahaya mazhar oyuncular. Bakalım Caner kime devredecek "koltuğu".

Beşiktaş, hem taraftarını hem Oğuzhan"ı arıyor. İbrahim-Sezer kavgasının takıma yansıdığına dair bir işaret yok ama yine de insan soramadan edemiyor; Sezer transferi neden yapıldı? Kim istedi? Kim ısrar etti? Diğer yandan kavga etmek bir nebze anlaşılır da kapı kilitlemek modası umarız yayılmaz; yeterince ayıbımız var zaten futbolumuzda...

Mustafa Denizli, Çaykur Rizespor için "bu bütçeyle olmaz" dediğine pişman olmuş mudur? Henüz "oldu" demek için erken ama Rıza Hoca ve talebeleri iki İstanbul deplasmanından da puanla dönmeyi başardı. Devre arası makul bütçeli 1-2 takviyeyle daha iyisi beklenebilir Rize"den. Aynı cümleler Kasımpaşa için de geçerli. Bilhassa savunmaya yapılacak isabetli transfer Şota"nın takımını ilk 3 için çok daha iddialı hale getirecek gibi.

İyi oynarken puanlar kaybetti, kötü oynarken kazandı Galatasaray. Karabük 10 kişi kalmasa yine kazanabilir miydi? Evet demek kolay değil. Kolay pozisyon veriyor Cimbom ve üstelik geçtiğimiz iki yılki kazanma iştahı yok. Ama bu tip galibiyetler ivme verir bazen. Bekleyelim görelim...

Mustafa Reşit hocam, gelin şu 4-6-0 denemelerinden vazgeçin. Malouda"dan 8 numara yapmak da olmayacak sanki. Biraz daha basit düşünürse hoca Trabzonspor üstüne koymaya devam ediyor. Kırmızı karta kadarki Mustafa Yumlu ise hasretle beklediğimiz "akil stoper" görüntüsündeydi.

11 yıl önce
Annemizin ligi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler