|
İstanbul ve Medine’nin muhabbetinden doğan bir kütüphane

Kütüphaneler de canlı varlıklar. Doğarlar, büyürler, ölürler. Etrafına bereket saçarlar. İnsanlar yetiştirirler. Okuyanlara kucak açarlar. Çevrelerini aydınlatırlar. Aydınlara ve ilim ehline ilmin ocağı olurlar. Bilgiyle, ilimle ve kitapla hayat bulurlar. Toplumlara ve insanlara da kitaplarıyla hayat verirler. Bir şahsiyetleri ve bir hikayeleri var. Başından geçenleri, yaşadıkları, sahipleri, sahiplenenleri ve ona gözü gibi bakanlar…Medine-i Münevver’de kurulan Arif Hikmet Bey Kütüphanesi de öyle. Medine’nin münevverliğine katılmış. Peygambere kitaplarıyla komşuluk etmiş.

Arif Hikmet Bey, Abdülmecit dönemi bir İstanbul entelektüeli. Ulemadan yetişir. İstanbul’dan aldığı eğitimle Kudüs, Mısır, Medine kadılıkları görevlerinde bulunur. Kazaskerlik yapar. Abdülmecit’in şeyhülislamı olur. Bir kitap muhibbidir. 12bin ciltten fazla eser toplar. Şeriftir, her zaman Medine’ye gitmek arzusu ile yanıp tutuşur. Padişahtan izin ister, ancak sultan ümmetin ona ihtiyacı olduğunu söyleyerek buna müsaade etmez. Peygamber mescidine yakın yerde bulunan bir arsaya çok büyük paralar vererek satın alır. Arsa Hz. Hasan soyundan gelenlere aittir ve o da bu soydan gelmektedir. Burada bir vakıf bina inşa eder ve kitapları orada toplar. Kütüphanesini büyük dedesinin arsasına yaptırır. Hanımına ölünce kitaplarını sandıklara koyarak yaptırdığı kütüphaneye götürmesini vasiyet eder. Hakikaten rahmete göçünce(1859) hanımı vasiyetini yerine getirir.

Sonunda beş bin yazma ve dört bin matbu eserle Medine’de kütüphane faaliyete geçer. Bu kitaplar içinde beş yüz ve hatta bin yıllık olanlar var.

Kütüphaneye sahip çıkan büyük şahsiyetler var. Bunlardan birisi Harput Eğinli Hacı Hafız Hasan’dır. O da İstanbul’dan Peygamber’e komşu olma aşkıyla Medine’ye gelen bir sevdalı. Kıraat alimidir. İmamlık görevlerinde bulunmuş İstanbul’un büyük camilerinde. Fatih Camii ikinci imamlığını da yapmıştır. Mehmet Akif’le dost olmuştur. Akif, 1915-16 yıllarında Medine’ye gittiği zaman onunla kalmıştır. Onun Kur’an’ı samimi ve şevkle okuyuşundan övgüyle bahseder.

Medine-i Münevvere Kütüphanesi, savaşlardan geçer. Ümmeti Peygamber’in mescidi işgal tehdidiyle yüz yüzedir. Büyük komutan Fahrettin Paşa, bütün varlığıyla Peygamber’in mescidini korumaya vermiştir kendisini. Medine halkını başka şehirlere gönderir. Eğinli Hafız Hasan da kütüphaneden endişe duyar. Fahrettin Paşa’ya gider. Buraya bedeviler gelirse yakarlar bunları, kitaplara da bir çare bulalım der. Kitaplar sandıklara doldurulur. Hicaz demiryollarıyla Şam’a gönderilir. Bir süre burada kalır. Daha sonra yeniden Medine’ye dönerler. Eğinli Hasan Efendi de Adana’ya gitmiştir. Bir süre orada hocalık yapar, öğrenciler yetiştirir. Kitapları peygamber ocağına dönünce o da avdet eder. Kütüphanesine sahip çıkar. Onun yöneticisi olmasının ötesinde oraya göz kulak olan ve orayı varlığıyla koruyan bir Allah adamıdır. Nitekim kütüphaneye bir şey olur diye kilidiyle yatar, kilidiyle kalkar.

Hafızı kütüp’tür ve kütüphaneye ruhuyla sahip çıkar. 1907-1935 yılları boyunca resmi görevlidir. 1958 yılına kadar, yirmi üç yıl boyunca hiçbir ücret almadan kütüphaneye bakar. Hafızdır, kurra’dır ve çok güzel Kuran okumaktadır. Yüz on yıl yaşar Eğinli Hafız Hasan. Yardımsever, sözünde duran, hayata batmadan onunla muhabbet kuran ve 15 hatunla evlenendir. Geriye iki çocuk bırakmıştır. Vefat edince bu defa oğluna vasiyet eder kütüphaneyi. Daha sonra oğlu Mahmut Bey ve Ali Ulvi Kurucu burada göreve gelirler.

Bir kütüphane hikâyesinde nelerle karşılaşıyoruz! İstanbul ve Medine’nin muhabbeti çarpıyor insanı. İstanbul uleması ve hafızlarıyla, iman ve samimiyetiyle Medine’ye göz kulak oluyor. Peygamber’e komşu olmak için yanıp tutuşan insanlar Anadolu’dan Medine’ye hicret ediyorlar. Medine’yi savunmayı İstanbul ile bir görüyorlar. Kitap için varlıklarını, mallarını, zamanlarını ve ruhlarını ortaya koyuyorlar. Bir kütüphane etrafında İstanbul ve Medine aynı muhabbette pişiyor. Medine’nin Münevverliğine, Peygamber Efendimiz’e komşuluk yapan bir kütüphane eşlik ediyor. Ona eşlik eden, ona can veren ve onunla hayat bulan Arif Hikmet Bey, Eğinli Hacı Hafız Efendi, Ali Ulvi Kurucu.

Kütüphanelerimize yeniden şahsiyet kazandıralım. Şahsiyetli insanlar ve ehli aşık ilim insanlarıyla onlara ruh verelim. İrfan ve ilim ehli, kütüphaneler etrafında yeniden kanatlansın milletimizin semalarında.

(Kütüphanenin öyküsü Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıralarından alınmıştır)

#Ali Ulvi Kurucu
#Medine
#Kütüphane
4 yıl önce
İstanbul ve Medine’nin muhabbetinden doğan bir kütüphane
FP, ideoloji, sınıf çıkarları
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?