|
Kuruluş şartları açısından fıkıhtaki şirketler

Önceki yazımızda fıkıhtaki şirketleri, şirkete konu olan ana unsurlar açısından anlattık.

Çalışma biçimi ve kuruluş şartları açısından şirketleri görelim:

Şirket-i inan: Kelimenin kökündeki dizgin anlamından hareketle arabayı çeken atların ‘at başı’ gitmeleri gibi her bir ortağın diğerinin dizginini tutmasını hatırlatır. Dolayısıyla birinin onayı olmadan diğeri şirket adına bir şey yapamaz. Sermaye eşit olmayabilir, kârı da anlaştıkları oranda bölüşürler. Taraflar birbirinin sadece vekilidirler kefili değildirler. Şirket-i inan’ın bugünkü anonim ortaklığına benzeyen yönleri vardır. Ancak sermayenin artması durumunda artışın ortakların tamamına eşit dağıtılmasıyla ondan ayrılar. Ayrıca şirket-i inan’ın tüzel kişiliği yani hükmi şahsiyeti yoktur yani üçüncü şahıslara karşı sorumlu olan, şirket değil ortaklardır.

Şirket-i mufavada: Kelimenin kökündeki tefviz yani işini diğerine havale etme anlamından hareketle ortakların her biri ticarete konu olacak her işi diğeri adına yapabilir, dolayısıyla üçüncü şahıslara karşı birbirlerinin hem kefili hem de vekili durumundadırlar. Bu da ancak can ciğer dost olan arkadaş ya da kardeşler arasında gerçekleşebilir ve küçük ölçekli mahalli bir şirket ya da aile şirketi olabilir. Bu sebeple bunu Hanefiler dışındaki mezhepler kabul etmezler. Mufavada şirketini bugünkü kolektif şirkete benzetenler vardır ama bu da yine tüzel kişiliği bulunmaması bakımından ondan ayrılır.

Şirket-i Mudarebe: Emek sermaye ortaklığıdır. İsmini, ‘bazılarınız da yer yüzünde dolaşıp Allah’ın lütfunu ararlar’ (Müzzemmil 20) anlamındaki ayette geçen ‘yadribune fi’l-ard’ ifadesinden alır. Karşılıklı irade beyanı (icap ve kabul) ile bir taraf sermaye koyar diğer taraf emeğiyle bu sermayeyi çalıştırır, böylece bir emek sermaye şirketi oluşur. Hanefiler şirketi ‘bir malın aslında ve kârında ortaklık’ olarak tarif ettikleri için mudarebeye şirket dememişler ve fıkıh kitaplarında bunu şirketlerin peşinden müstakil bir başlık altında işlemişlerdir. Çünkü mudarebede sermayenin aslında ortaklık yoktur. Oysa mudarebe de bir şirkettir. Buna şirket-i kıraz da denir. Mudarebede sermayeyi çalıştıranın (mudaribin) bir taksiri olmaksızın şirkete gelen zarar önce kârdan, o yetmezse sermayeden karşılanır. Mudarebe tamamen şirketi yürütene yani mudaribe güven esası üzerine çalıştığı için toplumda güveni teşvik eder ve güvenilen iş adamları sürekli prim yaparlar. Mudarabe aynı zamanda faizsiz, kâr payı esasına dayalı sermaye temin edici bir sistem olduğu için faizin bir alternatifidir ve bugünkü katılım bankaları çok az miktarda da olsa bu sistemi kullanmaktadır.

Şirketi vücuh: Emek kredi ortaklığı. Tarafların sermayeleri yoktur, halk nezdindeki itibarları ve kredileriyle ortaklık kurarlar. Her iki taraf, itibariyle ortak olabileceği gibi birisi emeğiyle, diğeri itibari ile de ortak olabilir. Kısaca vadeli alıp, peşin satarlar. Şirkete konu mal/sermaye belli olmadığı için bunu bazı mezhepler caiz görmezler.

Şirket-i ebdan ya da sanayi şirketi: Zanaat ve üretimde iş ya da emek ortaklığı. Taraflardan her biri diğerinin farklı da olsa çalışmasını kendisininkine eşit kabul ettiği, ya da herkes elinden geleni yapmayı kabul ettiği için buna, kabullenme şirketi anlamında şirket-i takabbul de denir.

Bu şirket iş yeri birinden, çalışma diğerinden şeklinde de olabilir. Bazı mezhepler böyle bir şirketi kabul etmezler.

Şirket-i müzara’a: Ziraat kelimesinden gelir, tarım ortaklığı demektir. Bir taraftan tarla diğer taraftan ekip biçme ve mahsulü istedikleri oranda bölüşme şeklindeki ortaklıktır. Müzara’a şirketinde bahçe bir taraftan, meyveleri yetiştirip sulama, budama ve toplama bir taraftan olursa bu ortaklık ‘müsakât’ adını alır.

Fıkıh kitaplarında bütün bu ortaklıklar için nasların söylediği dışında belirlenen helal ya da haramlar, olur ya da olmazlar çoğunlukla zamanın örfüne, maslahatına ve uygulamasına göre belirlenmiştir. Mesela bidayette bütün mezhepler şirketi fiilen yürütenlerin şirketten maktu bir maaş alamayacağı konusunda ittifak/icma ettikleri halde, sonradan bu icmaın dayanağının maslahat olduğu, bunun da değiştiği gerekçesiyle çalışan ortağın artık şirketten maaş alabileceğine kail olmuşlardır. Gerçi şirketi ortaklardan biri yürütüyorsa onun maktu bir maaş alması yerine, kârdan makul bir oranda fazla alması şart olmasa bile halen de maslahata uygun olandır.

#Şirket
#Fıkıh
#Sermaye
#Ziraat
3 yıl önce
Kuruluş şartları açısından fıkıhtaki şirketler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi