Bolluk içinde yokluk

00:0026/11/2007, Pazartesi
G: 29/08/2019, Perşembe
Gökhan Özcan

Yaşadığımız zamana damgasını vuran gelişme mantığının insani pek çok ayrıntıyı es geçtiğini artık biliyoruz. Bu anlayışın sebep olduğu acıklı tablo her geçen gün en bariz, en ürkütücü görüntülerle karşımıza çıkıyor. Barış adına yola çıkıp savaşı dünyanın neredeyse her köşesine taşımak bu yeni gelişme mantığı için kabul edilebilir bir şey... Dünya nüfusunun yarısının konforu ve lüksü için, diğer yarısının açlığa, yoksulluğa, hastalığa terk edilmesi de öyle... Bugün dünya tam bir “Aşağıdakiler-Yukarıdakiler”

Yaşadığımız zamana damgasını vuran gelişme mantığının insani pek çok ayrıntıyı es geçtiğini artık biliyoruz. Bu anlayışın sebep olduğu acıklı tablo her geçen gün en bariz, en ürkütücü görüntülerle karşımıza çıkıyor. Barış adına yola çıkıp savaşı dünyanın neredeyse her köşesine taşımak bu yeni gelişme mantığı için kabul edilebilir bir şey... Dünya nüfusunun yarısının konforu ve lüksü için, diğer yarısının açlığa, yoksulluğa, hastalığa terk edilmesi de öyle... Bugün dünya tam bir “Aşağıdakiler-Yukarıdakiler” uçurumu yaşıyor. Dünya nimetlerinin büyük kısmını güçlüler kendi aralarında taksim ediyor. O nimetlerin pek çoğu kendi ülkelerinde bulunduğu halde, güçsüzler çaresizlikleriyle baş başa kalıyor. Büyük metropollerin en ihtişamlı müzelerinde bu siyah beyaz dünyaya ait dramatik fotoğraflar sergileniyor. Afrika''nın, Asya''nın, Güney Amerika''nın çaresiz insanları, o büyük metropollerde vicdan aklamaya yarayan bir estetiğin malzemesi oluyor.

Peki o ışıltılı metropoller sanıldığı kadar aydınlık mı? Yoksa neon ışıklarıyla oluşturulan bu ışıltı, aslında giderek büyüyen bir karanlığı örtmek, gizlemek için mi?

Okuduğum şu haber, ışıltının sanıldığı kadar gerçek olmadığının bir kanıtı: “ABD''nin New York kentinde her 6 kişiden birinin açlık çektiği, bunun da 1,3 milyon insana karşılık geldiği açıklandı.”

New York, Amerikan rüyasının sembol şehri... Modern metropoller arasında da sembolleşen bir şehir... Entelektüellerin, bohemlerin, uç arayışların şehri... Adına yüzlerce film yapılan şehir... Bütün bu parlak imajın, bütün bu ışıltılı gösterinin ardında 1.3 milyon insan açlıkla, yoksullukla pençeleşiyor. Bütün bu ihtişamın yanı başında, arka sokağında, ötesinde, berisinde... Zenginliğin görmezden gelmeyi gerektirecek kadar yakınında...

New York''un yaklaşık sekizde biri açlık sınırında yaşıyor. Yani New York''un içinde mesela Erzurum''da yaşayan kadar, Manisa''da, Samsun''da yaşayan kadar insan karnını doyurma savaşı veriyor. Bunların 400 bini çocuk... Yani New York''un içinde Edirne''de yaşayan kadar çocuk da açlık sınırında... Bunların önemli bir kısmı da anlı şanlı Brooklyn''de... Kentin çeşitli yerlerine kurulan aşevleri olmasa belki de açlıktan kitlesel ölümler yaşanacak. Zenginliğin, ihtişamın yanı başında... Modern çağ metropollerinin sembolü, dünyanın belki de en ünlü şehrinde... Işıltıyı görünür kılan karanlığın içinde...

Modern gelişme mantığındaki mantık hatasının kurbanları bunlar... Bütün gelişmiş şehirlerde, bütün metropollerde böyle açlık gettoları büyüyor günden güne... Kapıları en modern güvenlik sistemleriyle sımsıkı kilitlenen gökdelenlerin arka sokaklarında soğuktan donmaya bırakılan insanlar var. Zenginlik, önce vicdanları, sonra gözleri körleştiriyor. Görmezden gelme çağı, bilmezden gelme medeniyeti bunun adı...

Her şeyi duygulardan arındırarak rakamlara teslim edenler, işte bize dayattığınız istatistiklerden biri: New York''ta 1,3 milyon insan aç... Bilimsel bir veri de denebilir buna. Başınızı öbür tarafa çevirmek dışında bir şey yapabilir misiniz peki?