Türkü söyleyene ne denir?

00:0011/12/2008, Perşembe
G: 2/09/2019, Pazartesi
Gökhan Özcan

Bayram günüdür, havayı ağırlaştırmayalım” diyerek rotayı magazine kırıyorum bugün. İbrahim Tatlıses''in magazin medyasıyla arasını düzelttiği buluşmada söylediği şu sözlere kayıtsız kalmam mümkün değil çünkü: “Benim hiçbirinizle şahsi sorunum olamaz. Fakat bazı zamanlar kişiliğimi zedeleyen yazılar olabiliyor. Beni bu yazılar rahatsız ediyor. Örneğin Türk Halk Müziği sanatçısı yerine, ünlü türkücü denmesine de çok kızıyorum”Bu nasıl bir hassasiyettir, anlaması zor. İbrahim Tatlıses kızgınlığını

Bayram günüdür, havayı ağırlaştırmayalım” diyerek rotayı magazine kırıyorum bugün. İbrahim Tatlıses''in magazin medyasıyla arasını düzelttiği buluşmada söylediği şu sözlere kayıtsız kalmam mümkün değil çünkü: “Benim hiçbirinizle şahsi sorunum olamaz. Fakat bazı zamanlar kişiliğimi zedeleyen yazılar olabiliyor. Beni bu yazılar rahatsız ediyor. Örneğin Türk Halk Müziği sanatçısı yerine, ünlü türkücü denmesine de çok kızıyorum”

Bu nasıl bir hassasiyettir, anlaması zor. İbrahim Tatlıses kızgınlığını “Ben yıllardır türkü söylemiyorum, ama bana hâlâ türkücü diyorlar” gerekçesiyle ifade etseydi, benim için bu durumu anlamak daha kolay olabilirdi. Çünkü İbrahim Tatlıses yıllardır gerçekten türkü söylemiyor. Hem repertuarında eskisi kadar çok türkü barındırmıyor, hem de söylerse türkü tavrında, türkü tadında, türkü yalınlığında söylemiyor. Türkülere çok da uymayan başka gırtlak oyunlarına, gazino ve konser havasında kimi abartılı ses gösterilerine giriyor. Bu sebepledir ki İbrahim Tatlıses''in gençlik yıllarındaki temiz türkü performansını zevkle, keyifle dinleyen benim gibi insanlara da artık hiç hitap etmiyor.

Söylediklerine bakılırsa İbrahim Tatlıses, kendisini inşaat işçiliğinden bugünlere taşıyan asıl meziyetinin artık kendisi de farkında değil. Yoksa, radyo günlerinden kalma Türk Halk Müziği gibi soğuk ve tartışılır bir türün sanatçısı olmayı “türkücü” olmaya neden yeğlesin? Neden hiç ait olmadığı bir muhitin diliyle isimlendirmeye bu kadar meraklı olsun? Hem neden “türkücü” diye isimlendirilmek kızılacak bir şey olsun? Türküler bu toprağın en büyük zenginliklerinden biri değil mi? Yıllarca yurt içinde-yurt dışında büyüklü küçüklü pek çok mekânda “türkü”sünü söyleyen ve “türkücü” diye anılmaktan hiç gocunmayan büyük sanatçı Neşet Ertaş''ın neden böyle bir kompleksi olmadığını hiç düşündü mü İbrahim Tatlıses? Neden dün kendisiyle dalga geçenlere “Urfa''da Oxford vardı da biz mi okumadık!” diyebilmişken, bugün Türk Halk Müziği sanatçısı olarak anılmak gibi bir komplekse kapılıyor. Türkiye''de icra edilen müziği Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Hafif Müziği diye anlamsızca tasnif eden kafa yapısı yavaş yavaş tedavülden kalkarken hem de...

Alaturkayı çok sevmeme rağmen müziğimizin sanatla ilişkisinin sadece alaturka ile sınırlı olduğuna elbette inanmıyorum. Ne yani bu ülkede çalınıp söylenen diğer müzik türleri “sanat”tan sayılmıyor mu? Türlerden biri Halk Müziği ise diğer müzik türleri kimin müziği? Hem “hafif müzik” ne demek? Hafife alınması gereken müzik mi? Bu hafifiyse bunun bir de ağırı mı var? Ben böyle yaftalanan müzik türünde de hiç hafife alınmaması gereken yüzlerce eser biliyorum? Bu saçma sapan soruları çoğaltmak mümkün? Çünkü bu tasnif saçma! Hepimiz biliyoruz, Türkiye''nin kültürel tarihinin böyle pek çok gülünesi dipnotu var.

İyi bir türkücü olarak bu halkın gözünde taht kuran, sonra piyasa gelgitleri içinde boğuşmaktan içindeki türkü sesini (neredeyse) kaybeden bir sanatçı, bugün ani bir dönüşle mahiyetini çok da bilmediği bir tartışmanın nesnesi olmaya heves ediyor. Şaşılacak şey!