|
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra

Cumhurbaşkanlığı seçimi 3. turda sonuçlanacak gibi görünüyor. Böylece 5+5''in reddiyle başlayan süreç tamamlanmış olacak ve kendimizi yepyeni bir dönemin içinde bulacağız. Bundan sonra neler olup biter? Bunu da hep birlikte göreceğiz. Toz duman yatıştıktan sonra.

Toz duman yatışsın diye bekleyenlerin başında Sn. Demirel geliyor. Demirel Çankaya Köşkü''nde görevi teslim ettikten sonra aşağıya inecek ve -kim hangi yönde temennide bulunuyor olursa olsun- kolları sıvayacak. Daha önce de belirttiğim gibi, Demirel belli bir "güvence" elde etmeden, bundan emin olmadan siyaseten ciddi bir adım atmayacak; ama bu "güvence"nin oluşması için koşulları olabildiğince, hatta sonuna kadar zorlayacaktır.

Siyasi konjonktür ne olursa olsun, "Demirel faktörü"nü ciddiye almakta yarar vardır: Bu Demirel yandaşları için de Demirel karşıtları için de geçerli! Yoksa bugün kimilerinin estirdikleri havaya, yaktıkları şenlik ateşlerine karşın, Demirel''in "manevra alanı" sanıldığı ölçüde daralmış değil. Siyasi hesaplarını bu gerçekdışı varsayıma göre yapanlar beklenmedik sürprizlerle karşılaşabilir.

Sık sık vurgulamak zorunda kaldığım bir husus var: Türkiye öyle bir ülke ki "siyasi gerçekler" ile "temenniler" biribirine çok çabuk karışabiliyor. Vehimler üzerine kurulu siyaset anlayışımız, beklediğimiz yönde bir iki olumlu gösterge ortaya çıktığı zaman, "temennilerimiz"in gerçekleşmekte olduğu yönünde bir yanılsama yaratabiliyor. Bu yüzden de sık sık genel tabloyu ve o tabloyu anlamlı kılan koordinatları okumakta güçlük çekiyoruz: Yıkımlar ve zaferler biribirini kovalıyor, dün ülkeden umudunu kesen adam bugün zafer çığlıkları atabiliyor. Oysa yok böyle bir şey!

Hele de bu "yanılsama dünyası"na "karşıtlık" duygularının yükü altında giriyorsanız, temennilerinizi sarsılmaz siyasi gerçekler gibi okumanız iyice kolaylaşıyor. Siyaset yapabilmek için "karşıt konum" neredeyse bir zorunluluktur, hatta sizin konumunuzu da "anlamlı" kılan temel öğedir o! Ama siyaset bir o kadar da statik olmaktan uzaktır. Bakışını "karşıt konum ya da aktör"den nefret üzerine kuranlar, siyaseten en çok yanlış yapanlardır. Hasımın eksik olmadığı, hatta sizi de varkılan bir zorunluluk olduğu yerde nefretin egemenliğine girmemek pek de kolay değil elbette. Ama geçmişteki örneklerin çarpıklığı bugün "temennilerini" siyasal gerçek sayanlar için öğretici bir örnek oluşturmalı. Çünkü içine girmekte olduğumuz yeni dönemde siyaset netleşmeyecek, daha da bulanacak!

Bir de toz dumanın yatışmasından pek ama pek ürkenler var: Bu aktörlerin kim olduğunu görmek için, gözlerimizi "Merkez Sağ"a çevirmek yeter. İki Merkez Sağ partinin başat figürleri artık çok zor bir dönemin eşiğindeler. "Merkez Sağ"da, "Demirel faktörü"nün de olumlu ya da olumsuz bir biçimde bu denkleme katılmasıyla birlikte, yine ve bu kez "yenileyici" bir fırtınanın kopması umulur.

Türkiye''de "istikrar"ın anahtarını "Merkez Sağ" oluşturuyor. Uluslararası koşullar ve olanaklar göz önüne alındığında da, bugün Türkiye''nin "istikrar"a çok ama çok gereksinimi var. Gelgelelim son birkaç aylık süreç Türkiye''yi bu açıdan olumsuz yönde etkilemiş görünüyor. Doğacak olumsuzlukları, yeri geldikçe, tek tek işleyeceğiz. Ama yaşamaya başlayacağımız yeni dönemin, hiç değilse, "Merkez Sağ''ın dibe vuruş süreci"ni hızlandırmak gibi hayırlı bir sonucu da olacak. "Merkez Sağ" dibe vurmadan yenilenemeyecek gibi görülüyor. "Merkez Sağ" yenilenmeden de Türkiye''nin umulan ölçüde bir yenilenme yaşaması olanaksızdır.

Yeniden bugüne, TBMM''nin Anayasa Değişikliği Önergesi oylamasından bu yana birbiri ardısıra attığı "gerici adımlar"la geldiğimiz noktaya dönelim: Geçen hafta sonu gazetelerde kapsamlı bir Anayasa Değişikliği hazırlığından söz edildi. Temel ekseni Cumhurbaşkanı''nın yetkilerinin sınırlanmasından oluşan bu "hazırlık" bakın neyi öngörüyormuş, Sabah gazetesinin 29 Nisan 2000 sayısındaki haberden aynen aktarıyorum: "Özal ve Demirel dönemlerindeki güçlü cumhurbaşkanlığı modelinin yönetimde çiftbaşlılık yarattığını düşünen siyasi partiler, yeni cumhurbaşkanı ile birlikte yeni bir dönemin açılacağına, parlamento ve hükümetin öne çıkacağına inanıyor. Böyle bir gelişmenin parlamenter sistemin ruhuna daha uygun olacağı, AB ile bütünleşme sürecinin ivme kazanacağı yorumu yapılıyor." Kimileriniz "Bunu da nereden çıkardın?" diye sorabilir, ama ben burada çok "acıklı" bir tablo görüyorum. Keşke bu kadar acı verici de olmasa!

24 yıl önce
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak