|
Kulluk bir bütündür, vazifenin küçüğü de büyüğü de ona dâhildir

“Şu büyük, önemli mesele, olay, dava var iken şu küçük meselelerle meşgul olmak, sormak cevap vermek niçin” diye soranlar ve eleştirenler var.

İslâm’ı bölmek, küçüğe büyüğe ayırmak ve küçük görüleni terk etmek kulca bir davranış değildir.

Abdest bozarken kıbleye önünü veya arkasını çevirmemek, genellikle sağı kullanmak, besmeleyi, hamdi, selâmı unutmamak… küçük görünüşlü büyük davranışlardır; çünkü kulluk bilincinin kesintiye uğramamasını sağlarlar.

Müslüman, düşmanla savaşırken bile namazını bir şekilde vaktinde ve cemaatle kılar. Cihad büyük, namaz terk edilebilir küçük değildir.

Gelelim bu haftanın büyük küçük sorularına.

Bir sorum olacak:

İkinci bir ev ya da arsa için Fuzul Ev’deki paraya zekât vermeli miyiz?

Henüz bize çıkmadı ve 18 ay daha taksit ödeyeceğiz.

Cevap

Bir yerde biriktirdiğiniz para temel ihtiyaçlardan birini sağlamak niyetiyle olsaydı buna zekât gerekmezdi. İkinci ev ve arsa temel ihtiyaçlardan biri olmadığı için bu paraya zekât ödemeniz gerekir.

Soru

Kalben mutmain olmak için; kulak arkası işitme cihazı kullanıyorum, abdest alırken her seferinde çıkarılmıyor, mesh ediyorum, abdestim kabul olur mu?

Cevap

Abdest alırken şehadet parmağı ile kulak içini ve deliğinin girişini, başparmak ile de kulağın dışını meshetmek cumhura göre sünnettir. Tamamen terk edilse bile abdest geçerli olur, ancak Müslüman, gerektiren bir durum, bir mazeret olmadan sünneti de terk etmez. Ben de kulak arkası işitme cihazı kullanıyorum. Abdest esnasında çıkarmak eller yaş olduğu için alete zarar veriyor, önceden çıkarmak ve kurulandıktan sonra takmak kolayca mümkün ise bunu yapmalıdır. Zorluk veya sakınca varsa kulak arkası ve kulak yüzeyi meshedilir, kulak deliğinin meshi terk edilir.

Soru

Din sosyolojisi alanında “Şehitlik Olgusunun Sosyolojik Bir Analizi” başlıklı bir doktora tezi hazırlıyorum. Şehitliğin İslâm hukukundaki karşılığını çalışırken daha çağdaş durumlar dikkatimi çekti. Örneğin Hilary Clinton, Amerikalı bir Müslüman olan ve Amerikan ordusunda rütbeli olarak Irak’ta görev yaparken öldürülen Humayun Khan’ın şehitliğini ve fedakârlığını seçim propagandasında kullanıyor. Videoda ailesinin de ifadelerine yer veriliyor ve ailesi de bundan onur duyuyor. Bu durumların örneği aslında çok fazla. Ancak İslâm hukuku bu konuda ne diyor? Gayr-i Müslim ülke de olsa, vatanı için savaşmak kapsamına girer mi? Ancak karşı tarafta yani Irak’ta yaşayanın da Müslüman olduğu göz önünde bulundurulduğunda her iki taraf için de şehitlik durumu ne olur? Şimdiden teşekkür eder, sıhhat ve afiyet dilerim..

Cevap

Şehitliğin şartları var, bunların ittifaklı olanları bulunmazsa savaşta ölen şehit sayılmaz:

Savaşta ölen Müslüman olacak; kâfirlere karşı bile olsa Müslümanlarla birlikte savaşan kâfir savaşırken ölse şehit olmaz.

Savaşan Müslüman bunu sırf Allah rızası için yapacak. Gösteriş, intikam, şahsi bir sebebe dayalı öfkesini teskin gibi saiklerle savaşanlar ölünce şehit olmazlar.

Savaşan, Resulullah’ın sünnetine (savaşla ilgili olarak koyduğu kurallara ve uygulamalarına ) uygun davranacak.

Savaşma sebebi malını, canını, ailesini veya ümmeti korumak gibi meşru bir sebep olacak.

Savaşta ölüm, kaçarken değil, taarruza devam ederken vaki olacak. Meşru bir sebeple ve taktik olarak geri çekilme kaçma sayılmamaktadır.

Bu şartları göz önüne aldığımızda ABD ordusunda Müslümanlara karşı savaşan bir Müslüman savaşta ölürse şehit olmaz, maktül olur. O, ABD savaş maksadı ve kurallarına göre savaşmaktadır ve öldürmek istediği insanlar Müslümanlardır.

Soru

Büyükbaş hayvan besiciliği yapan bir kardeşimizden geçen yıl kurbanlık almak istedim. Kardeşimiz “Bu yıl elinde kurbanlık kalmadığını, önümüzdeki (bu yıldan dolayı) yıl için birlikte bir şeyler yapabileceğimizi” söyledi. 2021 yılı Ocak ayı itibarı ile Haziran 2022’de geri ödemek üzere 20 bin TL yardım etmemi, buna mukabil bana alınacak kurbanlığa da kendi hayvanlarıyla birlikte yaklaşık 3 ay karşılıksız bakabileceğini söyledi. Ben de kabul ederek 20 bin TL’yi verdim. Ramazan ayı başında da bizim kurbanlık alınıp bakılmaya başlandı. Yaptığımız bu anlaşmanın fıkhî durumu nedir? Herhangi bir sıkıntı var mı? Varsa nasıl düzeltilir?

Cevap

Karz-ı hasen, Allah rızasından başka bir menfaat beklemeden verilen ödüncün adıdır. Sizin verdiğiniz 20 bin TL, henüz alım satım yapılmadığı için ödünçtür. Buna karşılık olarak hayvanlara bakım eğer şart koşuldu ise yani bakmasa idi bu para ona ödünç verilmeyecek idiyse, ödünç verme (ikraz) şartlı bir menfaat getirmektedir ve bu faiz sayılmaktadır. Üç aylık bakım ücretini besiciye öderseniz ve anlaşma yapılırken üç aylık bakım şartını, faiz olduğunu bilerek kabul etmiş değilseniz yapılan işlemdeki hata ortadan kalkar.

#Kul
#Din
#Şehit
#Karz-ı Hasen
3 yıl önce
Kulluk bir bütündür, vazifenin küçüğü de büyüğü de ona dâhildir
Suçlular, kurbanlar ve 31 Mart
Neydi ‘bizim’ edebiyatımız
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm