|
Keçi değil koç

Önce hikâyeyi anlatalım. Adamın biri etrafındakilere 'kurban' meselesini şöyle anlatıyormuş: Hazreti Musa Allah'a dua etmiş. 'Ya Rabbi, bana bir kız evlat bahşedersen onu sana kurban edeyim.' Bir zaman sonra Hazreti Musa'nın bir kızı olmuş, adını Ayşe koymuş. Çocuğun kurban edileceği zaman gelince Hazreti Musa bıçağı yavrucağın boynuna dayamış. Tam kesecekken Azrail gökten elinde bir keçiyle gelmiş… Hikâyenin tam bu noktasında dinleyenlerden biri dayanamamış ve şöyle demiş: 'Ben bunun neresini düzelteyim? Hazreti Musa değil Hazreti İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç.'



Son zamanlarda Suriye meselesi hakkında ne okusam, ne duysam aklıma bu hikâye geliyor.



Toplumun bir kesimi, Suriye meselesi ile ilgili olarak neredeyse hiçbir şey bilmeden, dünya kadar fikre sahip. Tek özellikleri batı gazetelerinden nizami çeviri yapabilmek olduğu için 'dış politika uzmanı' sayılan bir takım isimler, bu kesimi bilerek, isteyerek, kasıtla yanlış yönlendiriyorlar. 'Tek özellikleri' dedim ama doğru değil. Bir başka ortak özellikleri daha var. Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti karşıtlıkları yüzünden vicdanlarını, adalet duygularını, merhametlerini kaybetmiş durumdalar. Kadın, çocuk, yaşlı ayırmaksızın insan katleden gözü dönmüş katillere sempati besliyor, onları aklıyorlar. Şaşılacak şey.



'Şaşılacak şey' diyorum ama inanın Türkiye'de yaşayabilmeye devam etmek biraz da hiçbir şeye şaşırmamakla mümkün artık. Koca koca insanların, kadınlar, çocuklar ölürken 'Halep cihatçılardan temizleniyor' kampanyası yapmasına şaşırarak sadece vakit kaybediyorsunuz.



Yine de bir çift laf etmek gerekiyor bu vicdansızlara.



Efendiler. Kendi kitlenizi bir takım ezber cümlelerle, bir takım palavralarla manipüle edebilirsiniz. Ancak siz de biliyorsunuz ki Suriye'nin gerçekleri sizin anlattığınız gibi değil. Hem de hiç değil.



Hani sık sık attığınız 'Türkiye'nin savaşın başlamasında büyük rolü var. Bu savaşın vebali AK Parti'nindir' palavrası var ya. Baştan aşağı kokuşmuş bir yalan bu. Suriye'de bir savaşın çıkması bu dünyada en son Türkiye'nin işine geliyordu. Onca yatırımı, onca ilişkiyi, onca gelecek planını heba etmek demekti Suriye'de çıkacak bir savaş. Bu yüzden de son ana, son saniyeye kadar orada bir savaşın çıkmasına engel olmaya çalışan tek ülke neredeyse Türkiye'ydi. Bunu siz de en az benim kadar biliyorsunuz. Fakat elbette algısını yönetmeye çalıştığınız kitleye bu gerçeği söylemek işinize gelmediğinden söyleyemiyorsunuz.



Bir diğer kokuşmuş palavranız da 'Türkiye IŞİD'e destek veriyor' palavrası. Yine adınız gibi biliyorsunuz ki Suriye savaşı çıktıktan sonra tam da durması gereken yerde duran Türkiye, kesinlikle IŞİD'e destek falan vermedi. Hatta denilebilir ki IŞİD'in Suriye'de ortaya çıkması Türkiye açısından işleri zora sokan en önemli unsur oldu. 2013'te Suriye rejiminin nefesi tükenmek üzereyken önüne geleni kafir ilan edip vahşet fırtınası estiren IŞİD'in en çok kimin işine yaradığını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Ama tabii bunu da algısını yönettiğiniz kitleye söyleyemezsiniz.



Mesela siz Nusra konusundaki gerçekleri de benden iyi biliyorsunuz. Örgütün komutanı Cevlani'nin de, örgütün askerlerinin nerdeyse tamamının da Suriyeli olduğunu biliyorsunuz. Nusra'nın yöntem olarak IŞİD'in uyguladığı vahşetlerin hiçbirini yapmadığını da biliyorsunuz. Üstelik Nusra'nın can düşmanının IŞİD olduğunu da biliyorsunuz. Daha da üstelik Türkiye'nin Nusra-El Kaide bağlantısı yüzünden Nusra'dan uzak durduğunu da biliyorsunuz.



Mesela sizin çok iyi bildiğiniz bir şey daha var. Sizin gece gündüz 'kafa kesiyorlar' diyerek IŞİD'le aynı torbaya doldurmaya çabaladığınız direniş cephelerinden hiçbiri kafa kesmiyor. Fakat İran'ın desteklediği Şii milislerin tamamı, kafa kesmek dâhil en akla hayale gelmedik yöntemlerle insan öldürüyorlar.



SNHR'nin istatistiki verilerini de biliyorsunuz siz. Hem de çok iyi biliyorsunuz. Hani şu, Suriye'deki 300 bin insanın kimler tarafından öldürüldüğüne dair istatistik. 18.500'ü çocuk, 18.500'ü kadın, 11.500'ü işkence altında olmak üzere toplam 176 bin sivili Suriye, İran, Hizbullat ve Rusya'nın öldürdüğünü biliyorsunuz siz. Buna karşılık, IŞİD dahil olmak üzere Suriye'deki tüm grupların öldürdüğü sivil sayısının 2.000'i bulmadığını da biliyorsunuz. Toplamda IŞİD'in 70 küsur kafa kesme hadisesine karşılık Şii milislerin ve rejim güçlerinin aralarında sivillerin de olduğu yüzlerce insanı kafalarını keserek infaz ettiklerini de biliyorsunuz. Varil bombası dediğimiz şeyin insanları diri diri yaktığını da biliyorsunuz. Son olarak Halep'te Rusya'nın, rejim güçlerinin ve sapkın Şii milislerin bebekler dahil olmak üzere sivilleri hedef aldıklarını da biliyorsunuz. Hamaney denilen vicdansızın sivilleri katletmek dahil her türlü vahşet fetvasını verdiğini de biliyorsunuz. Esed denilen herifin eli kanlı bir katilden başka bir şey olmadığını da biliyorsunuz.



Biliyorsunuz elbette. Ancak size tevdi edilen görev bütün bu gerçekleri Türkiye kamuoyunun bir kısmından saklayıp onları 'katil Erdoğan' sloganına inandırmak. Ne diyeyim: Alçak bile değilsiniz. Keçi değil, koç değil, lağım faresi bile değilsiniz.



Ne diyordu Bale: 'Şimdi hafız. Yakında bunlar 'IŞİD kafa kesiyor ve bu çok vahşice. Varil bombası dediğin öyle değil ki. Bir kere yukarıdan atıyorsun ve şu kış günü şehirler ısınıyor. Bence büyük hizmet' derlerse şaşırma.'


#Hazreti Musa
#SNHR
#Dış politika
#IŞİD
7 yıl önce
Keçi değil koç
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı