Bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faiz kararını ve kararın nedenlerini izah eden karar metnini göreceğiz. Hatırlayacağınız üzere Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan başkanlığında yapılan ilk politika faizini 650 baz puan artırarak %15’e yükseltmişti. Ardından Temmuz PPK’sında 250 baz puanlık daha artış yapılmıştı. Son olarak Ağustos ayı toplantısında 750 baz puanlık sürpriz bir artış yapılmış ve politika faizi %25’e çıkarılmıştı.
Bu ay PPK’da nasıl bir karar alınacağını öngörmek çok mümkün olmamakla birlikte piyasadaki beklentilerin medyanı 500 baz puanlık bir faiz artışı yapılacağı yönünde. Öngörümüzü zorlaştıran konu Merkez Bankası’nın bugüne kadar yaptığı yazılı ve sözlü iletişim neticesinde ortaya çıkan beklentilere uygun adım atmamasından kaynaklanıyor. Örneğin bankanın “kademeli” şeklinde belirttiği faiz artışlarında her ay başka faiz oranları gördük. 650, 250 ve 750 baz puan şeklinde yapılan faiz artışlarının “kademeli” olmadığı aşikar.
Diğer yandan Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın yılın III. Enflasyon Raporu’nu açıkladığı basın toplantısında belirttiği “faiz artışlarını ekonomiye zarar vermeden yapacağız” sözlü yönlendirmesi de unutulmuşa benziyor. Zira artan politika faizi ve makro ihtiyati kararlarda yapılan değişiklikler her geçen gün finansman maliyetini artırıyor ve finansmana erişimi zorlaştırmaya devam ediyor. Elbette enflasyonla mücadele kapsamında belirli alanlarda uygulanması gereken sıkılaştırma adımlarına itirazım yok. Ancak para ve maliye politikasındaki sıkılaştırmanın hızı, dozu ve içeriği başta KOBİ’ler olmak üzere iş dünyasını zorlar hale geldi.
Aşağıdaki grafikte konut, ihtiyaç, taşıt ve ticari kredi faizlerini görüyoruz. İhtiyaç ve taşıt kredisi faizlerindeki artışın hem iç talebi yavaşlatmak hem de cari açığın azaltılmasını sağlamak açısından önemli olduğu bir gerçek. Ancak ticari kredi faizlerindeki artışın üreten ve istihdam sağlayan reel sektörü zorlamaya başladığını da kabul etmemiz gerekiyor.
Son dönemde ihracatçılara yönelik atılan olumlu adımlar bir süre nefes aldırdı. Ancak ihracatın sürdürülebilir olmasının sadece içerideki değil dışarıdaki koşullarla da doğru orantılı olduğunu unutmamak gerekiyor. Zira bir süreden bu yana ana ihracat pazarlarımızdaki PMI verileri bozulmaya işaret ediyor ve Türkiye’nin ihracat iklimi endeksi 7 aydan sonra ilk kez daralma sinyali veriyor.
Özetle Orta Vadeli Program’daki büyüme ve istihdam tahminlerinin de tutabilmesi için sıkılaştırmanın hızı, dozu ve içeriğinin gözden geçirilmesinde fayda var.







