Futbolda asla dün yoktur. Gündemde kalmak için sürekli başarılı olmak gerekiyor. Bu durum hem futbolcular hem de teknik adamlar için geçerli. Futbola büyü katan bu kişiler ya zirvede nokta koymuşlar ya da hiç akıllara gelmeyecek takımlara giderek biraz deforme olup, yeşil sahalara veda etmişler. Mesela Maradona, Napoli ve Arjantin''de çok başarılı günler yaşamış ama futbolunun son devrinde Sevilla''da gözlerden uzak günler geçirmişti. Yine aklıma gelenlerden Baggio. Juventus''ta büyük işler yapmış, İnter ve Milan''da istenilenleri verememiş ve son olarak Brescia''da sessiz sedasız futbola nokta koymuştu. Hele hele Peter Shilton''ı unutmak mümkün mü? Nottingham Forest formalarıyla Şampiyon Kulüpler Kupası''nı kazanmış sonrasında o dönemde İngiltere''nin 4. Lig takımlarından Leyton Orient''te futbolu bırakmıştı.
Teknik direktörler de aynı kaderi yaşamış. Real Madrid''te uzun yılar görev yapan ve dünya futbolunda bir marka olan Leo Benhaker''in Bayrampaşa Stadı''nda yedek kulübesinde oturması dramatik bir olaydı. Juventus''u 6 kez şampiyon yaparak bir rekora imza atan Giovanni Trapattoni''nin sona yaklaşan teknik adamlık günlerini Avrupa''nın sıradan takımları arasında yer alan Salzburg''da geçirmesi ayrı bir örnek olarak verilebilir. Tabii ki zirvede bırakanlar da oldu. Mesela Platini, Baresi, Zidane, Van Basten gibi birçok yıldız her zaman büyük oyuncu olarak anılmak için futbollarının doruğunda bıraktılar. Teknik adam olarak da hem Bayern Münih''i hem de Almanya Milli Takımı''nı başarıdan başarıya koşturan Franz Beckenbauer bu kararı zamanında alanlardandı.
Şimdi gelelim asıl konumuza. Sven Goran Eriksson da çok özel bir insan. Önce hiçbir başarısı olmayan Göteborg''u UEFA Şampiyonu yaparak devrim yapan, sonrasında Benfica''yı zirveye taşıyan, İtalya''da Lazio''yu Serie A şampiyonu yaparak mucizeyi gerçekleştiren Eriksson, İngiltere Milli Takımı''nda büyük bir fırsat kaçırmıştı. İngiltere''nin başına geçen ilk yabancı teknik adam olarak tarihe gecen Sven, 1966 yılından beri ne Dünya ne de Avrupa şampiyonu olan İngiltere''yi zirveye yerleştirebilseydi bugün ''Sir'' unvanı elde eden bir teknik adam olarak tarihin altın sayfalarına geçecekti. Ama olmadı, o da gönderildi. Şimdi İngiltere''de uzun yıllardır başarıya aç olan Manchester City''nin başında.
Şöyle bir geçmişe dönersek, İskoç Alex Ferguson da 1986 yılında Manchester United''ın başına geldiğinde uzun bir dönemdir başarılı olamayan takımıyla büyük başarılara imza attı ve üst üste kazandırdığı şampiyonluklarla dünyanın en iyi hocaları arasına ismini yazdırdı. Ama şampiyonluklar ona ''Sir'' unvanı kazandırmadı. 1999 yılında Bayer Münih karşısında uzatma dakikalarında atılan goller sonrasında kazanılan Şampiyonlar Ligi sonrasında kraliyet Ferguson''a ''Sir'' unvanını layık gördü.
Şimdi Sven için her şey yeniden başlıyor. Önünde uzun bir yol var. Çünkü Alex''in takımı aldığı dönemde şampiyonluk için tek rakip Liverpool vardı. Sven için yol daha zorlu. Yine ligde uzun yıllardır şampiyon olamayan ve bu hedef için başarıya aç Liverpool''un yanı sıra Manchester United, Arsenal ve 45 yıl sonra şampiyonluklar yaşayan Chelsea var. Bu yıl Newcastle''ın da zirveyi zorlaması bekleniyor. Sven''in bu engelleri aşarak takımını şampiyon yapması dahi ona ''Sir'' sıfatını kazanmasına yetmez. City''nin hem seri şampiyonluklar alması hem de Şampiyonlar Ligi''ni kazanması gerekiyor. Sözün kısası işi çok zor. İngiltere Milli Takımı''yla başarıya ulaşıp bu asil unvanı kazanması çok kolaydı. Ama o zoru seçti. Bakalım Manchester şehrinin ikinci takımını Avrupa''nın devlerinin arasına sokabilecek mi? Ya da bu yıl sonunda bavulu eline verilerek Ada''yı terk mi edecek ve böylelikle geçmişte zirveden baş aşağı düşen teknik direktörlerin kaderini mi paylaşacak. Hep birlikte göreceğiz.
