|
İpekböceğini kozasında boğmak…

Sürekli olarak barış, uzlaşı ve sivil siyaset imkanlarının dinamitlendiği bir ortamda gazetecilik, köşe yazarlığı ve siyaset yapmak hem zor, hem de onurlu bir iş. Aynı anda bu alanları gözetirken, saldırıları da göğüslemek zorundasınız. Tabii bu durum, gerçekten saydığım değerli konular önemseniyorsa geçerli. Yoksa, her malın alıcısı olduğu, tozun dumana karıştığı bir süreçteyiz. Mesele sizin vicdanınıza, altyapınıza, çalışkanlığınıza ve cesaretinize kalmış.



Çözüm Süreci, hepimizin çok değer ve emek verdiği milli, kritik bir eşiği ifade ediyordu. Birazcık vicdanı olan kimse bu emeklerin boşuna gitmesini, anaların yeniden ağlamaya başlamasını istemez. Hele meşru siyaset yapan ve halka karşı hesap verme durumunda olan, kanunlarla denetlenen siyasi aktörler bu konuda çok daha hassastırlar.



Eğer, AK Parti Kürt vatandaşların yaşadığı hak ihlallerini, haklı taleplerini, bunun yanında da PKK terörünü çözme mesuliyetini önemsememiş olsaydı, sanırım, parti olarak bugünkü kadar zorlanmaz, bu kadar düşman edinmezdi. 35 yıldır hamasi söylem ve güvenlikçi politikalarla gelinen noktada, zor olan ezber bozmak, makas değiştirmekti, statükoyu devam ettirmek değil.



Peki AK Parti bu sorunu çözmeye çalışmak yerine, zevahiri kurtarma yoluna gitse, ülke bugün daha iyi bir durumda mı olurdu? Bazıları böyle iddia ediyor, biliyorsunuz.



Kesinlikle hayır. Bu nedenle kimsenin, hele muhalefetin Çözüm Süreci'ni başlattı diye AK Parti'yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nu linç etmeye hakkı yok. Çünkü, bu sorunlar artık var olan haliyle sürdürülemez bir durumdaydı. Şayet AK Parti bu inisiyatifi kullanmasaydı, Kürt vatandaşlarımızın ülke ile duygusal bağları çoktan kopmuş, ortak gelecek için ümitleri tamamen kaybolmuş olacaktı.



Ortadoğu'da radikal biçimde değişen şartlarda, şayet Türkiye kendi barış tecrübesini yaşamamış, ekonomisini ve siyaset kurumunu güçlendirmemiş olsaydı, şu anda hangi durumlarda olurduk?



Mesela, 2016'yı, 2001 krizi Türkiyesi şartlarında karşılasaydık, güçsüz koalisyonlarla bu ülkeyi nasıl derli toplu tutabilir, yanı başımızdaki ateş çemberinden nasıl korunabilirdik?



Zaten seçmenler 1 Kasım'da bunun cevabını güçlü şekilde verdiler. Ancak muhalefet bunu anlamamakta direniyor.



Bu basit bir seçim sonucu değildi. 14 yılın ve 7 Haziran'da ortaya çıkan koalisyon olasılıklarının sağlamasıydı. Seçmeni rüşvet veya korku ile hareket eden bir nesne olarak görmek yerine, onun karar alma ölçülerini anlamaya çalışsak çok daha anlamlı olmaz mı?



Bugün, Esed ve DAEŞ sayesinde tarihinde görmediği alakaya sahip PKK, ülkeyi Suriyelileştirme, Güneydoğu'yu ise kantonlaştırma atağında hiç beklemediği bir bozgun yaşıyorsa, bu Çözüm Süreci'nde ortaya konan vizyon, tecrübe edilen çatışmasızlık dönemi nedeniyledir.



Meclis'te, HDP'nin arkasında gizlenip ateş ederek AK Parti'yi makasa almaya çalışan muhalefet partilerinin bu soruların cevabını vermeleri gerekir.



Çok merak ediyorum, mesela CHP ve MHP, bu ülkeyi gerçekten yönetmeye talip midirler?



İktidar olmak için gerçek siyasi bir iştahları var mıdır? Yoksa 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarından aslında gizli bir memnuniyet mi duymaktalar?



Yani davul AK Parti'nin sırtında olsun, onlar da tokmağı çalmaya çalışsınlar. Her şeyi çürütmeye, beyazı, griyi siyah göstermeye, süreçleri zehirlemeye çalışırken, sonuçların hepsi hükümetin sırtına yüklensin.



Sonrası?


Sekiz aydır Meclis'te gözlem yapıyorum. Sonrasını düşündüklerini hiç tesbit etmedim.



Dolayısıyla, yolunda giderken saldırdıkları Çözüm Süreci'ni, kendi amaçları doğrultusunda zehirledikten sonra ona sahip çıkar oldular.


Eskiden cuntaların silahından medet umarlardı, bugün PKK'nın, hatta DAEŞ'in.



Ama köklü değişim süreçleri hep böyle olur. Bizim muhalefeti suçlayarak, şikâyet ederek alacağımız bir yol yok.



Türkiye görülmemiş bir saldırı altında. Çünkü görülmemiş bir sıçrama yaptı ve kabuğundan sıyrılmaya çalıştı. İpek böceğini kozasında öldürmeye çalışmalarından daha doğal ne olabilir ki?



Biz uçmaya hazırlanalım.


#Çözüm Süreci
#HDP
#PKK
#1 Kasım
8 yıl önce
İpekböceğini kozasında boğmak…
İkiyüzlülük
Nefsime öğütler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar