|
Biri tezgahtarları durdursun!

Tekstil sektöründeki kazancın, Las Vegas kumarhalerindeki kazançlarla yarıştığını (birkaç yıldır işlerin biraz değiştiğini söylüyorlar o ayrı) bildiğimden, neredeyse pazarlık yapmadan bir tek çorap bile almamayı alışkanlık haline getirdim.

Belli başlı markalar dışında, ''Bu ne ya, ev mi alıyoruz'' benzeri sözler söylemediğim mağaza sayısı yok denecek kadar azdır. O yüzden Greyder ya da Nike gibi global markalara giderken beni çekiştirip uyarsın diye mutlaka yanımda birini bulundururum. (Dünya aleme rezil olmanın gereği yok değil mi) Ki zaten oralarda pazarlık yapmaya kalkışmak büyük cesaret gerektirir. Baş öğretmen misali tezgahtarlar imkansız kılar pazarlığı. Hatta bu mevzuya azıcık girebilmeniz bile mümkün değildir:

- Şey acaba pa...

- Yoksa siz. Yoksa siz….

- Dicektim ki …

- Bu ne cüret… Duymamış olayım.

Hepsinde ayrı, bir hava, bir hava:

''Sakın… Sakın. Hıımmm. Sakın'' şeklinde parmak sallarlar adeta…

Pazarlığa izin vermezler vermesine de sabır konusunda takdire şayandırlar. Bilmem kaç liralık ayakkabılar için sorulan, ''Su geçirir mi bu, ya dikişi açılırsa, banka kredisiyle mi alacağız bunu'' benzeri soruları saygı ve sükunetle cevaplarlar hep…(Bakınız Levi''s İstiklal şubesi)

Global markalara inat, rüşvet bekleyen devlet memuru gibi bakan tezgahtarlar vardır çoğunlukla ''öteki''lerde … Çok beğendiğini yanlışlıkla belli ettiysen bir de kıyafeti, hemen ışıldar gözleri: ''At bi ellilik sana bunu 80''e vereyim'' tarzında. (Hayır prensip olarak rüşvete karşı olmasam atacağım bir ellilik de…)

O yüzden derler ki ustalar (ki kendilerinden her evde mutlaka bir tane bulunur): “Asla satın almaya karar verip pazarlığa girişmeyi planladığın kıyafetleri çok beğendiğini gösterme…”

Nasıl yani?

Biz hep beğenmediğimiz şeyleri mi alıyoruz ki?

Mağazaya girip alışveriş yapmadan çıkma meselesini de unutmamak lazım. Saatlerce oyalayıp tezgahtarı, bütün kıyafetleri denemiş olmanız ya da sadece kapıdan mağazaya bir bakıp çıkmanız arasında hiçbir fark yoktur dükkan sahipleri veya tezgahtarlar için…

“Aliceksın üleeeen ha ha ha” bakışları başlar hemen:

- Almicem

- Aliceksıııııın

- İstemiyorum

- Aliceksııııııııın

Sırf arkamızdan konuşmasınlar diye alıveririz bazen oradaki birkaç şeyi…(Cebren ve hile ile aldığım kıyafetlerle Afrika''da birkaç kabileyi giydirebilirim)

Ha bir de üç kuruş aşağıya düşürmemek için ısrar edenler var. Aslında 80 TL''dir ama bir türlü 70''e inmezler:

“Alış fiyatımız o zaten.”(Tabi tabi)

“Hiç mi para kazanmiim yani. Onu mu istiyorsunuz?”

“Aç mı kalsın çocuklar evde.”

“Peynir yerine suyunu mu içsinler tenekeden…”(Bir dram bir dram)

''Bu fiyata bulamazsınız'' geyiklerini de unutmamak lazım:

“Abla varsa bu fiyata getir ben alayım…”

Yok daha neler…

Bir durun ya… Güzelim alışveriş eylemi neden böyle, acıklı-gerilime çevrilir ki… Bence belediye bu duruma el atmalı… Zabıtalar bir bir dolaşıp dükkanları, bir şey almadan çıkan müşterilere ters ters bakan tezgahtarları toplamalı… İnsaniyet namına biri tezgahtarları durdursun….

15 yıl önce
Biri tezgahtarları durdursun!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi