|
“Bir eşik var, o eşiği aştığımız zaman...”

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan savunma sanayii alanında 5 yıl içinde 5 büyük projenin hayata geçirileceğini açıkladı.

Geçen hafta, savunma sanayii alanında kaydedilen ilerlemelerin ete kemiğe bürünmüş halini yansıtan Türkiye adına sevindirici bir haber gelmişti.

Bu habere göre dünyanın en prestijli savunma sanayii listesi olarak kabul edilen “Defense News Top 100”de yer alan Türk şirketi sayısı 7’ye yükseldi.

2006’da 93’üncü sıradan bu listeye girmeyi başaran ASELSAN, bu yıl ilk 50’de yerini almayı başardı.

Bu haberi okuyunca üç yıl öncesini hatırladım.

2017 Eylül ayında Londra’da düzenlenen Savunma Fuarı’nı izledikten sonra o yıl Türkiye adına ilk yüze 3 şirketin girmesinin ne kadar sevindirici olduğunu anlatan bir yazı yazmıştım.

Aselsan, Roketsan ve Tai...

Üç yıl önce ‘3’ olan o sayının bugün ‘7’ye çıkmış olması, bu alanda nasıl bir ivme yakalandığını göstermiyor mu?

SSB BAŞKANI DEMİR: BU KADAR İŞİN İÇİNDE SEKTÖRÜN BÜYÜMESİ NORMAL

Bu gelişme üzerine Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir’i aradım, bu tablonun ne anlama geldiğini değerlendirmesini rica ettim.

Demir soruma proje sayılarında kaydedilen ilerlemeler üzerinden bir cevap verdi, sonra da “Bu sürpriz değil” dedi.

İşte söyledikleri:

“Sürekli söylüyoruz zaten. Proje sayımız 2002’lerde ellilerde, altmışlarda iken şu anda kaça getirdik. 5 yıl önce 300’ün altında idik. Şimdi 700’ün üzerine çıktık. Proje demek iş demek. İş demek sektörün çalışması demek. Sektörün çalışması demek büyümesi demek. Yani bu zincire baktığımızda bu kadar proje, bu kadar iş içinde sektörün büyümesi normal. Bu sürpriz değil.”

SSB İsmail Demir bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra sözü ihracat meselesine getirdi. “Bu ürünlerin ihracatını da artırırsak o listede hem sayı olarak, hem de sıralama olarak çok daha palazlanmış bizden şirketler görürüz” dedi.

İhracat meselesini konuşurken Demir, bir eşikten söz etti.

Nedir o eşik?

Kendi ifadeleri üzerinden aktaralım:

“Harekât ortamında ürünlerimiz görüldükçe, siyasi anlamda görünürlüğümüz arttıkça ve ‘Türkiye artık bir güç’ diye bakıldıkça Türkiye’nin elindeki silahlar, sistemler ve ürünler de ciddi şekilde ilgi çekecektir. Bu bir eşik aşmadır. O eşiği aştığımız zaman çok hızlı bir gelişme olacağını bekliyoruz.”

Araya girip sordum.

“Buna dönük sinyaller var mı?” diye.

“Var, var.” dedi.

Peki, savunma sanayii alanında ileriye dönük hedefler neler?

İsmail Demir, milyar dolarlık büyüklüğe sahip şirketlerin yanı sıra, birkaç yüz milyon dolar seviyesinde iş yapan şirketleri de kollayarak sağlam bir omurga oluşturmaktan söz ediyor. “Orta kesimleri de sürekli kuvvetli tutmamız lazım” diyor. Böyle olursa beka endişesi taşımadan ileriye bakabiliriz deyip ekliyor:

“Türkiye’de hem bu ilk yüzde sıralaması yükselmiş, adedi de yükselmiş şirketler, hem de daha altlarda birkaç yüz milyon dolarlık ciro yapan dünyaya da üretim yapan şirketler olmasını istiyoruz. Böylece çok sağlam, kuvvetli bir geleceğe yönelik beka endişesi olmayan sürdürülebilir bir savunma sanayi oluşturmuş olacağız.”

Bu sözleri dinleyince şöyle bir izlenim edindim:

Türkiye’nin ayakları yere sağlam basan, kararlı, sürekli ileriye doğru hamle yapma iradesine sahip bir savunma sanayii politikası var.

Bu çaba, bu irade olunca nasıl bir ivme yakalandığını da görüyorsunuz işte.

Sinop izlenimleri...

Hafta sonunu AK Parti milletvekili Nazım Maviş’in daveti, Anadolu Yayıncılar Derneği’nin organizasyonu ile Sinop’ta geçirdim.

Daha önce hiç gitmediğim ama sevimli fotoğraflarından bildiğim bu güzel şehir benim için Ahmet Kutsi Tecer’in “ Orda bir köy var, uzakta/ O köy bizim köyümüzdür/ Gezmesek de, tozmasak da” mesabesinde idi.

Artık gidip gördüğümüze göre aldığımız bilgileri, edindiğimiz izlenimleri paylaşalım:

-Sinop bir Selçuklu şehri. Burası Türklerin denizle buluştuğu yer olarak biliniyor. Alaaddin Keykubat’ın güneyde Alanya’yı, 1. İzzettin Keykavus’un ise kuzeyde Sinop’u fethetmesi o zamana kadar bir kara devleti olan Selçuklu’nun denize kavuşması anlamına geliyor..

-Sinop cezaevinin de bulunduğu bölgede eskiden Osmanlı İmparatorluğuna ait bir donanma vardı. 1853 yılında Ruslar ani bir baskınla bu donanmayı ve tersaneyi bombalamışlar. 2 bin şehit verilmiş. Daha sonra bu şehitlerin ceplerinden çıkan paralarla bir şehitler çeşmesi inşa edilmiş.

-1853’te bu saldırıyı yapan Ruslar, üç yıl sonra yapılan anlaşmaya bu bölgede tersane olmayacak diye bir madde koydurmuşlar. Osmanlı’nın yıkılışının başlangıç anı olarak bu tarihi gören bir tarih yorumu da var.

-Kendi gözlerimle gördüm. Şehrin içinde hiç trafik ışığı yok. Rehberimiz iddialı bir laf etti. Burada kimse kolay kolay korna çalmaz dedi. Hakikaten öyle oldu. Korna çalmakla mutluluk arasında bir bağ olur mu? Biraz düşünün, var bence.

-Amerikalılar soğuk savaş döneminde Sinop’u eteklerinde barındıran tepeye radar üssü kurmuşlar. Komünist Sovyetler Birliği’ni izlemek için tabi. Sovyetler çökünce o radarın misyonu da bitmiş. Şimdi o tepe Türkiye’nin geliştirdiği füzelerin denemesi için kullanılıyormuş.

Son bir not: Biz Sinop dedik ama siz bunu biraz Boyabat olarak da anlayabilirsiniz.

Bugünlere ulaşabilen ahşap evlerin, ahşap minareli camilerin arasından yürüyüp, sırık kebabıyla karnınızı doyurabilirsiniz. Devamında da Türklerin yokluk zamanlarında ürettiği kuru incir ve kaynamış sütün buluşmasından oluşan incir uyuşturması dedikleri tatlının tadına bakabilirsiniz.

Bir de Boyabat’ın, kendini bu güzel ilçeye adamış, coşkulu, heyecanlı bir belediye başkanı var.

Şefik Çakıcı.

Boyabat’ı öyle güzel anlatıyor ki, anlattıklarını dinledikten sonra içinizden gelip buraya yerleşmek lazım diye geçiyor.

#Savunma
#Sanayi
#Türkiye
#AK Parti
#Sinop
4 yıl önce
“Bir eşik var, o eşiği aştığımız zaman...”
"Güzel bulmak"başka, "güzeli bulmak" daha başka!
Yargı reformu paketi ve tahliye tartışmaları
Meclis Başkanı Şentop’un yeni anayasa formülü
Libya tezkeresi için neden hızlı hareket ediliyor?
Mülâhaza etmek