|
Milletlerin Ruh Kaideleri ve Sütunları

Milletler birer kültür ve medeniyet zemini üzerinde var olurlar. O zeminden mahrum hiç bir millet yoktur. Mahrum bırakılanlar da millet olma vasıflarını kaybeder, köleleşir, sürüleşir ve tarihten silinip giderler.

Toplum ruhu, kültür ve medeniyet açılımlarıyla gelişip serpilerek dünyayı ilim, sanat ve teknikle donatır. Bu donatımların doğduğu zemin, şehirdir. Tarihin kabartma kitabeleri hükmündeki mimari eserlerin hepsi, o şehirlerin kalıntıları, milletlerin kırık, paslı birer kültür ve medeniyet aynalarıdır.

“Heykel destek üstünde benim ruhum desteksiz” diyen şâirin toplumu, kültürü, inanç ve ahlakı elinden alınmış veya yok edilmiş, bir toplumdur. O toplumun boşlukta kalan ruhu da kendine yeryüzünde ya bir mezar bulur veya yeniden dirilmek için yeni bir kaide, yeni bir kültür ve medeniyet zemini seçer.

Medeniyetlerin merkezinde ise iki özetleyici müessese vardır: Mabet ve Üniversite. Bir medeniyet aynası olan Edirne''miz, birçok cami ve külliye yanında daha çok II. Bayezit Külliyesi ve Selimiye demektir. Edirne zemininde yükselen bu iki ana sütunu, bu iki eseri yok ederseniz Edirne''miz kalmaz. İstanbul, nice eşsiz yapıları yanında özellikle Süleymaniye ve külliyesiyle bir anlam taşır; onlar olmazsa İstanbul''umuz da olmaz. Bursa, Ulucamii ve külliyeleriyle, Muradiye ve medreseleriyle Bursa''dır. Osman ve Orhan Gazi''yi, Emir Sultan ve Yeşil''i alın, Bursa diye bir şehir bulamazsınız.

Medeniyetlerin dayandığı diğer bir ana sütun da mezarlardır. Hele de anıt mezarlar, âdeta o medeniyetlerin ruhudurlar. Mısır Medeniyeti, Piramitlerle temsil edilir. Budizm''i, Buda heykelleri ve mabetleri temsil eder; orada Buda heykelleri âdeta boşluğa gömülmüş sembolik mumyalar gibidir. Mabetlerin tam ortasında, maddeden yontulmuş ölü bir mumya gövdesidir, putlar. Mabetler de bu mumyalara vücut veren ruhların mezarlıklarıdır.

Eski Yunan ve Roma medeniyetinde tapınaklar da tanrılaştırılıp heykelleştirilen toplum muhayyilesinin anıt mezarlarıdırlar. Tanrı heykelleri toplum ruhunun mumyalanmış ölüleridir.

Hıristiyanlıkta, başta Kudüs olmak üzere, Avrupa''nın önemli kentlerinde Azizler için inşa edilen türbeler ve mabetler, iç ve dış yapılarıyla birer medeniyet aynasıdırlar.

İslam medeniyetinde merkezde Kâbe, muhitte dünyanın bütün kıtalarında inşa edilmiş cami ve türbelerle onların çevresinde kurulan mezarlıklar, o medeniyetin aynalarıdırlar. Kâbeyi nefislerinin çirkin putlarıyla, ölü ruhlarının sembolü aptal tanrılarla dolduran cahiliye kültürü, tevhidin elmas kılıcıyla un ufak edilip, o elmas neşterle put urlarından temizlenince ruh sağlığına kavuştu. Kâbe''de put yoktur; orada buluşan, dünyanın neresinde olursa olsun her namazda oraya yönelen Allah ailesinin sevdalı gönülleri, tertemiz ruhları vardır.

Anadolu biraz Ahlat, biraz Gevaş mezarları, daha çok da Yunus türbeleri, Sarı Saltık türbeleri, Seyit Battal Gazi türbeleri, Peygamber ve sahabe türbe ve makamları; Beylik başkentleriyle, Osmanlı başkentlerindeki Şehzade, Bey, Padişah, Veli türbeleri demektir. Bütün bunlar birer medeniyet ve kültür mühürleridirler.

İstanbul''dan Eyyûp Sultanı, Bursa''dan Emir Sultan''ı, Ankara''dan Hacı Bayram''ı, Konya''dan Mevlânâ''yı yok edebilir misiniz? Ederseniz ne olur? Bunlar, Anadolu insanının ruh kaideleri, kültür ve medeniyet sütunlarıdırlar. Anadolu''yu ayakta tutan onlardır. Onlar yıkılırsa millet de yıkılır.

Bütün bunların yanında en önemli müesseseler üniversiteler demiştik. Selçuklu ve Osmanlı medreseleri, yukarda sayılan yapılara hayat veren ana damarlardır. Tekkeleri medreselerden ayrı tutmuyorum. Onlar da birer okuldular. Bu iki yapı, toplum ruhunu işliyor, eğitiyor, yüceltiyor, hayata hazırlıyordu. Milletin medeniyet ve kültür yapısında ana ocak görevi onlarındı. Orduyu, devleti besleyen, ayakta tutanlar onlardı.

Mabedler, mensuplarının ruh kaliteleri kadar kıymet ifade ederler. O mensupların ruh kalitelerini de üniversiteler ve onlara bağlı eğitim kurumları belirler. Mabet ve medrese, şimdiki adıyla cami ve üniversite, ayrı ruh dünyalarını temsil ediyor, ortak bir ruh dünyası kurmuyor, yabancı birer kültür ve medeniyet müessesesi gibi duruyorlarsa orada bir milletten söz edilemez. Bu kurumların ayrıldığı fetret dönemlerinde milleti koruyan sütunlar, türbeler ve camiler oldu. Halk camilere ve türbelere tutunarak ayakta kalabildi. Tekke ve medrese kalıntıları da o halka kan verdi, can verdi.

Mabedi okuluna, okulu mabedine kapalı bir millet yoktur. Varsa da o millet uzun ömürlü olmamıştır, olamaz da. Üniversitesi, kışlası ve mabedi arasında uyum sağlamış bir devlet, devletiyle uyum içerisinde yaşayan bir millet güçlü, dinamik bir bünyeye sahiptir. Bu da kültür ve medeniyet zemini zengin bir yapı demektir. Ancak böyle sağlam bir bünyeden ve zengin bir yapıdan insanlığı mutlu edecek eserler ortaya çıkar.

Kocatepe Camii, Ankara''ya Hacı Bayram Camiinden yansıyan bir ışıktır. Hacettepe ve diğerlerine de Tacettin Dergâhı ve Hacı Bayram''dan ışıklar düşse, Kocatepe''de birlikte büyüselerdi, Türkiye, medeniyet ufkunda daha da yükselirdi. Ve Türk milleti daha sağlıklı, daha güçlü bir millet olurdu.

13 yıl önce
Milletlerin Ruh Kaideleri ve Sütunları
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?